13.03.2012 - 02:30 | Son Güncellenme:
ESRA ALUS İstanbul
“Egenekon” soruşturması kapsamında Odatv’de yapılan aramalara ilişkin davaya bakan İstanbul 16. Ağır Ceza Mahkemesi, gazeteciler Nedim Şener, Ahmet Şık, Sait Çakır ve Coşkun Musluk’un oy birliğiyle tahliyesine karar verdi. Tahliye kararını duyan sanık yakınları sevinç gözyaşlarına boğuldu.
Çağlayan Adliyesi’nde İstanbul 16. Ağır Ceza Mahkemesi’nce görülen davanın dünkü 11. duruşmasında verilen aranın ardından kararını açıklayan mahkeme heyeti, dava konusu dijital delillerin düzenlenmesiyle ilgili bilirkişi raporunun dönüşünün beklenmesine ve olası gecikmenin önlemesi amacıyla celse arasında raporun hazırlanarak gönderilmesine ilişkin yeniden yazı yazılmasına karar verdi.
Mahiyet değişiyor
Tutuklu sanıklar Nedim Şener, Ahmet Şık, Coşkun Musluk ve Sait Çakır’ın üzerlerine atılı suçların vasıf ve mahiyetinin değişmesi ve tutuklukta geçen sürenin göz önüne alınarak ayrı ayrı tahliyesine hükmetti.
Tutuklu sanıklar Yalçın Küçük, Soner Yalçın, Barış Pehlivan, Barış Terkoğlu, Hanefi Avcı ve Müyesser Uğur’un üzerlerine atılı suçların vasıf ve mahiyeti, sanıklardan elde edilen dokümanlar, iletişim tespit tutanakları, dosyadaki tüm delillerle birlikte değerlendirildiğinde, kuvvetli suç şüphesini gösteren olguların bulunması, henüz delilerin toplanmamış olması, sanık müdafilerinin dosya sundukları belgelerin hukuk tekniği açısında bilirkişi raporu olarak kabul edilemeyeceği, mahkeme tarafından bilirkişi raporu aldırılmamış olmasından dolayı tutukluluk hallerinin devamına oy birliğiyle karar verdi.
Mahkeme heyeti duruşmayı 18 Haziran 2012’ye erteledi. Böylece söz konusu davada tutuklu yargılanan sanık sayısı 6’ya düştü.
Sevinç gözyaşları
Tahliye kararı açıklanmadan önce tutuklu sanıklar Silivri Cezaevi’ne gönderilmişti. Sanık yakınları da kararın açıklandığı sırada salona alınmadı. Tahliye kararını avukatlardan öğrenen sanık yakınları ve gazeteciler, sevinç gözyaşları döktü. Ahmet Şık’ın eşi Yonca Şık, tahliye kararını öğrenir öğrenmez kızları Mina’yı arayarak mutlu haberi verdi. Adliye önünde bir süre bekleyen sanık yakınları ardından tahliyelerin gerçekleşeceği Silivri Cezaevi’nin yolunu tuttu.
İlk haberim Dink olacak
Gazeteci arkadaşları tarafından büyük bir coşkuyla karşılanan Nedim Şener’in yanında eşi Vecihe Şener vardı. Nedim Şener kendisine sorulan “İlk haberin ne olacak?” sorusuna “Hrant Dink haberi yapacağım” diyerek şöyle konuştu: “Hrant için adalet için diyerek girdim, Hrant için adalet için diyerek çıkıyorum. Önce yargıladılar, sonra hapse attılar. Gerçek hapsedilemez. Hrant’ı öldüren karanlık güçler bizi tehdit ediyor. İlk Hrant Dink haberi yapacağım, şaşırtacağım sizi...” Nedim Şener en çok kızını okula götürmeyi özlediğini de söyledi.
Komplocular buraya girecek
Soruşturma kapsamındaa Ahmet Şık’ın tutuklanma gerekçesini de oluşturan “İmamın Ordusu” adlı kitap ise henüz basılmadığı halde “örgütsel doküman” sayıldı ve kopyalarının dijital ortamda dağıtıldığı kişiler ve İthaki Yayınları’na bu nedenle tebligat gönderilerek “olmayan” kitap geri istendi. Ahmet Şık ile birlikte Ergenekon kitabı yazan Ertuğrul Mavioğlu ise doğrudan polislerce arandı.
Radikal gazetesine giden polisler, Mavioğlu’nun bilgisayarından istediklerini aldı. Yayınevi de “dijital baskın”ın adreslerinden biriydi. Böylece ilk kez yayımlanmamış bir kitap “sanal ortam”da toplatıldı. Şık, mahkemede yaptığı savunmada ise iddianameye ilişkin şunları söylemişti:
Amcam ile akrabam
Terör örgütü üyeliğiyle suçlanan Odatv yazarı Coşkun Musluk, mahkeme sorgusunda, Kürt sorunu ile ilgili araştırmalar yaptığını, tebliğler hazırladığını ve tüm bu çalışmalarını ya makale ya da seminerlerde dile getirdiğini ifade etti. Musluk, Kürt sorunu ile ilgili görüşünün Yalçın Küçük’le taban tabana zıt olduğunu kaydetti.
Terör örgütü üyeliği suçlaması yöneltilen diğer bir kişi olan Odatv yazarı Sait Çakır ise emniyetin hazırladığı sorularda “Veli Amca”, “Mustafa B.” gibi kısaltmalar yapıldığına dikkat çekti.
Amcam ile akrabam
Çakır, öz amcasının adının Veli olduğunu, “Mustafa B.”nin ise akrabası Mustafa Büyük olduğunu kaydetmişti. Odatv davası, başladığı andan itibaren yurtdışında ve Türkiye’de en çok konuşulan davalardan biri oldu. Uluslararası Yazarlar Birliği, Sınır Tanımayan Gazeteciler ve İnsan Hakları İzleme Örgütü destek mesajları yayınladı.
İddianamede Nedim Şener ve Ahmet Şık’ın “silahlı terör örgütüne yardım etmek” suçundan 7,5 yıldan 15 yıla kadar hapisle cezalandırılması isteniyor.
Gazetecilere 50 soru soruldu
Gazeteciler Nedim Şener, Ahmet Şık, Sait Çakır ve Coşkun Musluk, 3 Mart 2011’de İstanbul Emniyet Müdürlüğü ekipleri tarafından gözaltına alınmıştı. Nedim Şener, evinden emniyete götürülürken, “Hrant için, adalet için” demişti. Ahmet Şık ise, gözaltına alındıktan sonra emniyete götürülmek üzere evinden çıkarılırken, “Dokunan yanar” diye bağırmıştı. Şık’ın bu sözü daha sonra “Odatv davası”nın sloganlarından oldu.
Sabaha karşı tutuklama
Soruşturma kapsamında 5 Mart 2011’de dönemin Ergenekon Savcısı Zekeriya Öz’e ifade veren Nedim Şener ve Ahmet Şık, 6 Mart’ta sabaha karşı 05.00 sıralarında sevk edildikleri nöbetçi hakimlik tarafından tutuklanmıştı. Tutuklandıkları ilk günü Metris Cezaevi’nde geçiren Şener ile Şık, daha sonra Silivri Cezaevi’ne yerleştirildi. Şener ile Şık, Silivri 1 No’lu L Tipi Cezaevi’n aynı koğuşta kalıyordu.
Susma hakkını kullandı
Nedim Şener’e emniyet ve savcılıkta 50 soru yöneltildi ancak, Şener susma hakkını kullandı. Şener hakkında 2009’dan itibaren teknik takip yapıldığı ortaya çıktı. Ayrıca, 6 Mayıs 2009’ta “M. Yılmaz” isimli bir kişi tarafından emniyete ihbar nitelikli bir e-posta gönderildiği, bu e-postada Şener’in “Ergenekon’un propaganda biriminde çok gizli bir görevli olduğu” iddiasının yer aldığı da anlaşılmıştı. Telefonları dinlenen Şener’in gazetedeki köşe yazılarında yer alan görüşleri ve yaptığı konuşmalara ilişkin sorular yöneltildi. Şener’e “Ergenekon terör örgütüne üye olmak” suçlamasıyla yöneltilen 50 soru arasında meslektaşlarıyla yaptığı telefon görüşmelerine dair sorular da vardı.
Yalnız kaldılar
Bir yıldır Silivri Cezaevi’nde tek başına kalan ikinci Ergenekon davasının tutuklu sanığı Mustafa Balbay’ın yanına Odatv davası sanıklarından Coşkun Musluk, Tuncay Özkan’ın yanına ise aynı davanın sanığı Muhammet Sait Çakır yerleştirilmişti. Musluk ve Çakır’ın tahliyesiyle birlikte Balbay ve Özkan yine yalnız kaldı.
Şık’ın annesi kurban kesecek
Oğlu Ahmet Şık’ın tahliye edildiğini öğrenen Antalya’daki annesi Fatma Şık, sevinç gözyaşı döktü. Konyaaltı’ndaki evinde oturan 64 yaşındaki Fatma Şık, saat 17.00 sıralarında, savcının, oğlu Ahmet Şık’ın tutukluluk halinin devamını talep ettiğini öğrendiğini belirterek, “Bu haber üzerine elim kolum bağlı kaldı. Hiç ümidim yoktu. Saat 18.15 sıralarında büyük oğlum (Bülent Şık) aradı, Ahmet’in tahliye edildiğini söyledi. Sevinçten uçuyorum, konuşamıyorum” dedi. Ahmet’in tahliye edilmesi halinde kurban keseceğine ilişkin adakta bulunduğunu belirten Fatma Şık, “Yarın kurban keseceğim. Ahmet kurban kesmemi istemiyor. ‘Ben görmeyeyim’ diyor. O gelmeden kurbanımı keseceğim, hazırlayacağım” diye konuştu.
DHA
Karar AB’yi memnun etti
Avrupa Birliği, tutuklu sanıkları gazeteciler Nedim Şener, Ahmet Şık, Sait Çakır ve Coşkun Musluk’un tahliye edilmesini memnuniyetle karşıladığını bildirdi. AB Genişleme Komiseri Stefan Füle’nin sözcüsü Peter Stano, yaptığı açıklamada, mahkeme kararıyla ilgili ”memnun edici bir adım” ifadesini kullandı.
AA
GAZETECİLERİN TAHLİYESİ HAKKINDA NE?DEDİLER?
ODA TV davasında tutuklu olan gazeteci Nedim Şener ile Ahmet Şık’ın da aralarında bulunduğu tahliyeler için şu değerlendirmeler yapıldı:
Nedim Şener’in eşi Vecide Şener: “Çok mutlu ve çok şaşkınım. Biz en başından beri yargılansınlar ama tutuksuz yargılansınlar diyoruz. Çok heyecanlıyım. Ben en başından beri tahliye bekliyorum. Sanıyorum Ahmet ile Nedim’in şahsında yabancı basının desteği de etkili oldu.
Kimse yaşadıklarımızı yaşasın istemem. Ailece yıprandık. Kimi teselli edeceğinizi şaşırıyorsunuz. İddianameyi hazırlayanların çok daha tutarlı olmaları lazım ki benzer hukuksuzluklar devam etmesin.”
Çok mutlu olduk
Ahmet Şık’ın ağabeyi Bülent Şık: “Çok mutlu olduk, tahliye beklediğimiz bir şeydi. İddianamede herhangi somut bir veri yoktu. Bütün tutuklular için tahliye bekliyorduk. Diğer sanıklara niçin tahliye verilmediğini anlamakta zorlanıyorum.”
Olumlu bir karar
AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik: “Biz öteden beri Ak Parti olarak tutukluluk süresinin infaza dönmesinin kamu vicdanını rahatsız ettiğini söylüyoruz. Yargının gecikmesi herkes gibi bizi de rahatsız ediyor. İleri demokrasinin olması için adil yargılama olması gerekiyor. Tahliyeyi olumlu bir olay olarak değerlendirmek gerekiyor.”
İnancımız onaylandı
Nedim Şener’in avukatı Nurcan Bayraktar: “Hukukun üstünlüğüne olan inancımız mahkeme kararıyla onaylandı. Davanın başından beri tahliye bekliyoruz. Bugün de çapraz sorgu ve yeniden alınan ifadeler sonucunda tahliyeye karar verildi.
Adli kontrol yönetimine dair herhangi bir karar da çıkmadı. Duruşma 18 Haziran’a ertelendi. Silivri’ye Nedim’i temelli almaya gidiyoruz. Tahliye olmayanların burukluğunu duyuyoruz.”
Gecikmiş bir karar
Ahmet Şık’ın avukatı Akın Atalay: “Gecikmiş bir karar olarak değerlendiriyoruz. Dolayısıyla buruk bir sevinç yaşıyoruz. Mahkemeler kamuoyu, medya da etkili olmuştur. Türkiye’deki ifade özgürlüğü açısından sembolik bir dava. Olumlu bir adım. Umarız bundan sonrası da gelir.”
AİHM içtihatları
Hürriyet gazetesi yazarı Taha Akyol: “Bugün sabah Hakim ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK), konusu basın özgürlüğü ve koruma tedbirleri olan bir sempozyum düzenledi. Birinci sınıf hakim ve savcılara tutuklamanın şartları, evrensel hukukun kuralları hakkında seminer veriliyor. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) emsal kararlar vermeye başlamıştı. Tahliyeyi bu konjonktürde değerlendirmek lazım. Adalet Bakanlığı reform paketini parlamentoya sundu. Öncelikli konu basın özgürlüğü ile ilgili. Bugün tahliye olmasaydı yasa çıktığında tahliye olacaklardı. AİHM içtihatlarının dikkate alınmaya başlandığını gösteren bir karar. Gecikmiş ama doğru bir karar. Diğer davalarda da tahliyeler olacağı kanaatindeyim.”
İmaj zedelendi
Milliyet gazetesi yazarı Aslı Aydıntaşbaş: “Bu davada Türkiye kötü bir sınav verdi. Bu bir gazetecilik davasıydı. İddianamede bunu gördük. Türkiye’nin imajına da çok zarar verdi. Bugün artık bu dava Türkiye dışında çok tanınan bir dava haline geldi. Keşke hiç olmasaydı ancak henüz bitmedi. Bu süreçte medya da iyi bir sınav vermedi. Medyada sistematik bir itiraz olmadı.”
Davayı takip edeceğiz
‘Ahmet ile Nedim’in Arkadaşları’ndan (ANGA) gazeteci Elif Ilgaz: “Marko Paşa gazetesini yıllar sonra çıkarmak uğurlu geldi sanırım. Tahliyeye çok sevindik ama bu dava burada bitmedi. Takip etmeye devam edeceğiz. Odatv bir basın özgürlüğü davasıdır.”