07.01.2012 - 02:30 | Son Güncellenme:
ANKARA Milliyet
CHP İstanbul Milletvekili Ali Özgündüz, Kocaeli 1 Nolu F Tipi Cezaevi’nde yatan bir yurttaşın, bir Alevi dedesi ile görüşme talebine; savcılık, Kocaeli Müftülüğü ve Diyanet İşleri Başkanlığı arasında yapılan yazışma sonucunda reddedildiğini bildirdi.
Özgündüz, yaptığı yazılı açıklamada şu bilgileri verdi: “Kocaeli 1 Nolu F Tipi Hapishanesi’nde yatmakta olan bir yurttaşımız, inancının ve din ve vicdan özgürlüğünün gereği olarak bir Alevi dedesi ile görüşmek istemiştir. Savcılıkla, Kocaeli Müftülüğü ve Diyanet İşleri Başkanlığı arasında yapılan yazışma sonucunda ‘Alevilik sosyokültürel bir tasavvufi yapı’ olarak tanımlanmış ve yurttaşımızın talebi reddedilmiştir.”
Diyanet’e sormak manidar
Mevzuattaki açık hükümlere rağmen, Kocaeli Cumhuriyet Başsavcılığı’nca, Kocaeli Müftülüğü’nden görüş istenmesi ve konunun Diyanet İşleri Başkanlığı’na intikal ettirilmesinin manidar olduğunu belirten Özgündüz, şunları kaydetti:
“Karşılıklı yazışmalar sonucunda, Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulu’ndan gelen yanıt ise farklı tartışmaların önünü açmaktadır. İlgili yanıta göre; ‘Alevilik sosyokültürel bir tasavvufi yapı’ olarak tanımlanmış ve savcılık bu karara dayanarak yurttaşımızın talebini reddetmiştir.
Her şeyden önce, hakkında yasa hükmü olan bir konu için neden Diyanet İşleri Başkanlığı’ndan görüş istenmiştir? Burada net bir yasal düzenleme var. Laik bir rejimde, açık bir yasa hükmü olan konuda Diyanet’ten görüş istemeyi Sayın Başbakan’ın siyaseten yeri geldiğinde söylediği ‘ulemaya danışma’ olarak mı algılamalıyız? Ayrıca inançları doğrultusunda din görevlisi ile görüşmesine yasal hiçbir engel bulunmayan bir durumda bu görüşme neden ve nasıl engellenir?”
Konuyu TBMM’ye taşıyan Özgündüz, verdiği önergeyle Adalet Bakanı Sadullah Ergin’e şu soruları yöneltti:
“Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un 70/2. maddesi gereği kişinin bu görüşmeyi yapmasında sakınca olmadığı halde, neden böyle bir engelleme yapılmıştır? Hukuken açık hükümler bulunan bir konuda, laik bir ülkede savcılığın Diyanet İşleri Başkanlığı’ndan görüş almasının nedenleri nelerdir? Yapılan işlem din ve vicdan özgürlüğü kapsamında ve taraf olduğumuz uluslararası insan hakları belgeleri açısından nasıl değerlendirilmelidir?”