15.03.2013 - 02:30 | Son Güncellenme:
MÜJDE YAZICI-Dubai
Havalaanında, otelde, herhangi bir dükkânda “Where are you from?” diye soruyorlar. “Türkiye” diyorsun. “Muhanned, Muhanned” diyor karşındaki coşku ve heyecanla. Kıvanç Tatlıtuğ’un oynadığı ‘Gümüş’ dizisindeki karakteri Arap ülkelerinde bu isimle gösterilmişti. ‘Muhanned’ diye tanıyorlar onu. Hayranları çok. Başka bir sürü ortak noktada da buluşabilirdik belki ama Dubai’de Türkiye’ye ilgi son dönemde hep bu yönde: “Muhanned de Muhanned!”
Bu olumsuz bir gelişme asla değil tabii ki. Sokağı olmayan Dubai’deki yaşayanların favorisi alışveriş merkezleri, klimalı, kapalı alanlar. Böyle -kısır- bir dünyada zihinler Türk dizilerine odaklanmış. Klimayı açıp ‘Kuzey Güney’, ‘İntikam’ seyrediyorlar. İstanbul Moda Haftası için Türkiye’ye gideceğini söyleyen tasarımcı Khulood Thani, “Bir arkadaşım Türkçe öğreniyor dizileri erkenden takip edebilmek için” dedi. Hayran olmak böyle bir şey, emek ister.
Bu gala başka gala
‘Kelebeğin Rüyası’; İstanbul, Londra, Berlin, Zonguldak, Los Angeles ve Zongulduk’tan sonraki yedinci galasını Dubai’de yaptı. Ama bu gala başka gala. Yılmaz Erdoğan’la Dubai’de konuştuğumuzda da altını çizdi: “Kıvanç’ın varlığıyla film buralara taşındı.”
Muhanned kadar Mert Fırat’ın da hayranları çok. Gala öncesi Dubai Mall Fashion Avenue’da Arap basının ve halkın karşısına çıkan ekibe ilgi büyüktü. Dubai’de yaşayan Türkler de oradaydı. Alış veriş merkezinde söyleşi için sahneye çıkan Yılmaz Erdoğan, Mert Fırat, Belçim Bilgin ve Kıvanç Tatlıtuğ çığlıklarla karşılandı.
Bir izdiham yaşanmadıysa sebebi nüfus oranının bize göre az olması olabilir. Yoksa ‘duyan gelmiş’ bir ortam vardı. Çığlıklar, bağrışmalar vardı ama ‘tadında’ geçti.
‘Burası ikinci evin’
Film gösterimi öncesi halkın karşısında konuşan Yılmaz Erdoğan, “Yedi yıl önce bu şairlerle yalnızdım, şu anda burada hepbirlikteyiz. Bu çok sevindirici ve onur verici... Şiire ihtiyacımız var” dedi. Belçim Bilgin’e en çok (kendisine kesinlikle çok yakışan) beyaz kıyafeti soruldu. Bilgin de kadınları haklarını savunmaya, güçlü olmaya çağırdı. Kıyafetiniyse yakın bir arkadaşı tasarlamış.
Mert Fırat’ın ailesinden gelen Arap kökeni, Suriye kökleri kadınları perişan etti. Alkış aldı. Sevindiler.
Mert Fırat ise, “Bu filmde çok emek var. Çok önemli şairlerin hayatını anlatıyor ‘Kelebeğin Rüyası’. Bu şairler Türkiye’de de çok bilinmiyor. Bu isimleri tanıtıyor olmaktan onur duyuyoruz” dedi.
Kıvanç Tatlıtuğ en son çıktı seyirci karşısına. Sunucu, “Burası senin ikinci evin” diye karşıladı. Tatlıtuğ da filme, ekibe, yönetmenine olan sevgisinden bahsetti. Filmi anlattı. Konuşmalar bitince seyirci arasından Arap bir bebeği kucağına alması yakın bölgede kriz etkisi yarattı. O çocuk belki şimdi Dubai’de bir müzede ziyarete bile açılmış olabilir.
Film Arapça dublaj ve İngilizce altyazıyle izleyiciye sunuldu. Film sonunda tepkilerse hayli olumluydu.
‘Yeni bir dönemin başlangıcı’
Yılmaz Erdoğan’ın bu, ilk Dubai ziyaretiymiş. “Hakkari’de doğduğumdan mıdır nedir? Hep Batı’ya gittim. Artık Doğu zamanı geldi” dedi. Erdoğan’a bu filmi klasik söylemle olgunluk döneminin ilk film olarak görmeli miyiz? diye sordum.
“Evet, ben de yeni bir dönemin ilk filmi olarak görüyorum. Çekimler prodüksiyon kalitesinden de öte, ben tiyatrodan geldiğim için genellikle sözle anlatmak üzerine kurmuştum sinemamı. Şimdi daha sessiz anlatımlar, daha sinemasal, daha resimlerin etkili olduğu bir dile yöneldim. Senaryo tekniği açısından buna çalıştım. 2009’da Las Vegas’ta Robert McKee’nin seminerlerine gittim. McKee’nin ilk dersi “Söyleme, göster”di. Onu bu filmde uygulamaya çalıştık” dedi.
‘Dünyaya açılma idealim yok’
Röportaj vermeyen Kıvanç Tatlıtuğ ile film gösterimi öncesi ayaküstü sohbet ettik. Dilini daha da geliştirip dünya sinemasında yer alma arzusu olup olmadığını sordum. “Şu andaki İngilizcemle dünyanın neresine gitsem iletişim kurabilirim ama bir İngiliz gibi İngilizce konuşarak oynamam mümkün değil. Bu nedenle böyle iyi” dedi.
Dünyaya açılma fikirlerine “böyle iyi” diye yaklaştı. Röportaj vermediğini hatırlatınca aslında hep aynı şeyleri anlatmaktan da sıkıldığını vurguladı. Tatlıtuğ’un menajeri Gaye Sökmen, sohbetin röportaj kıvamına gelmesi nedeniyle profesyonelce araya girdi. O da prensiplerinin böyle olduğunu anlattı. “En son Kıvanç Elle dergisine röportaj verdi, içini döktü” dedi Sökmen. “Belki röportaj yapmadığı için içini döktü, ihtiyacı vardı” dedim. ‘Parantez içinde’ gülüştük.
‘Bu şairlerin film olması inanılmaz’
Mert Fırat, “Bu şairlerin hikayesinin film olması ve o filmin böyle bir prodüksiyonla çekilmesi gerçekten inanılmaz. Birisi böyle bir hikaye anlatınca “Aa ne güzel proje, umarım Kültür Bakanlığı’ndan para çıkar size de, bir şekilde çekersiniz o filmi” sözlerini beraberinde getirecek bir proje aslında bu.
Kariyerimde bu hayalin gerçekleşmesinin de önemi var çünkü ben hayatta yaşamış, gerçek bir karakteri hiç oynamamıştım. “Rüştü öyle biri değildi” derler diye yoğun bir çalışma yaptım. Ayrıca Rüştü Onur’un hastalığını kendine yoldaş yapma meselesi beni çok etkiledi. Onu çalışmak, onunla boğuşmak çok değerliydi. 22 yaşında bu olgunluğa erişmiş olması inanılmaz” dedi.