Gündem AYÇA ATAY

AYÇA ATAY

01.06.2003 - 00:00 | Son Güncellenme:

Eşler, siyasi şov unsuru olmamalı

AYÇA ATAY



     

     

     BOĞAZİÇİ Üniversitesi'nin güney kampusunda Zeynep, Meryem ve Selin'le tanıştık. Zeynep ve Meryem'in başı kapalı, Selin'in ise açık. Üçü de ekonomi öğrencisi. Selin, Zeynep ve Meryem ile tanıştıktan sonra türbanlılara bakışının değiştiğini anlattı... Zeynep ve Meryem ise iyi ahlaklı olduktan sonra açık ya da kapalı olmanın önemsizliğini vurguladı... Üç arkadaş, türbanla ilgili sorularımızı yanıtladı...
     
•  AKP'lilerin eşleri farklı bir portre çiziyorlar. Emine Erdoğan ya da Hayrünnisa Gül daha stilize bir tesettür uyguluyor gibi.
Z.: Her şeyin değiştiği gibi tesettürde de değişim var. İnsanların baş bağlama şekilleri de değişiyor. Akım oluyor. Moda oluyor.

•  Türk kültürüne özgü bir tesettür uygulaması mı bu?
Z.: Şunu kabul etmek lazım: Türkiye İslamiyetin en iyi yaşandığı yer.

•  En iyiden neyi kastediyorsunuz?
Z.: İstediğiniz gibi yaşayabiliyorsunuz. Gerçi şartlar kısıtlamış olabilir. Üniversitelere başörtüsüyle girilemiyor olabilir. Ama bir de şeriatla yönetildiğini iddia eden ama İslamiyetin özüne aykırı şeylerin yapıldığı ülkeler var. Türkiye'de İslamı doğru algılayan çok insan var.

•  İslamiyeti doğru anlamak nedir?
Z.: İslamiyet barışçı bir dindir. Mesela ben dostluk kurarken başı açık, kapalı diye ayrım yapmıyorum. Selin'in başı açık ama 3 yıldır can ciğer arkadaşım.
S.: Ben Zeynep'i ilk kayıt günü tanımıştım. O zaman aile olarak türbanlılara iyi bakmıyorduk. Zeynep ile fikirlerim değişti ama halen AKP'ye sıcak bakmıyorum.
Z.: Ben de oyumu AKP'ye vermedim.
M.: Ben de ...

•  Saadet Partisi'ne mi verdiniz?
Z.: Şu anda İslami görüşü temsil eden hiçbir partiye vermedim.
M.: Evet ben ve ailem de öyle.
Z.: Beni temsil etmiyorlar çünkü...

•  Onlar kimi temsil ediyor peki?
Z.: Bana avantaj sağlayacak olabilirler ama benim için ekonomi gibi şeyler daha önemli. Yani ülkeyi ne şekilde yönetecekleri...

•  Sizin aileniz kapalı mı?
Z.: Annem kapalı.
M.: Kapalı. Annem de, babam da doktor.

•  Aile çevrenizde açık olan var mı?
Z.: Annemin arkadaşları arasında açık olan çok. Baba tarafında kapalı çok az.
M.: Baba tarafında hiç yok. Anne tarafının yarısı kapalı.

•  Kamuya açık yerlerde el ele tutuşan, öpüşen kapalı çiftler var.
Z.: Ben böyle bir şey yapmam.
S.: Geliri çok iyi olmayan semtlerde bu tarz şeylere rastlayabiliyorsunuz. AKP'nin şöyle bir söylemi vardı: "Biz İslamın burjuva kesimine hitap ediyoruz." O kesimde böyle bir şey olmuyor. Çünkü onlar bilinçli. Artı insanlar ekonomik çıkar elde etmek için tesettürü kullanıyor.
Z.: Diyorum size, erkek arkadaşı için kapanan var. Bu da bir nevi rant.
S.: İslamda gösteriş yasak. Mesela bilezik varsa insanlar özenmesin diye saklıyorsun. Ama bunlar özellikle gösteriyor. Geçen gün güzel bir kadın gördüm. Başı kapalı ama eteği o kadar dar ki, böyle bakakaldım. Orada ya bilinçsizlik var ya da çıkar... Din ile kesinlikle uyumlu değil.
Z.: En önemli şey güzel ahlak. Namaz kılarsın, fitnecilik yapmazsın. Ahlakı perfect (mükemmel) olmasa bile en azından o yolda gayretli olmalı insan...

     Cinsellik evlilikten sonra...
     Okula giderken mecburen şal ya da bere taktıklarını anlatan Meryem ve Zeynep'e cinsellikle ilgili görüşlerini de sorduk...
     
•  Gençler arasında cinsellik nasıl yaşanıyor?
Z.: Cinselliğin evlilik sonrası yaşanacak bir şey olduğunu düşünüyorum.

•  Ya duygusal ilişki için ne düşünüyorsunuz?
Z.: Erkek arkadaşlarım var. Ama sevgilim yok.
M.: Benim de sevgilim yok. Ama karşıma doğru biri çıkarsa neden olmasın?


     





     

     Boğaziçi Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Ekonomi Bölümü'nden mezun olduktan sonra İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sosyoloji'de "BM Kadın Politikası" teziyle yüksek lisans eğitimini tamamlayan Nazife Şişman da türban konusuyla ilgili görüşlerini şöyle aktardı.
     
     Dini vazifelerin kısıtlama olmaksızın uygulanabileceği bir toplumsal düzenlemeden yanayım. Ama Türkiye'de başörtüsü aşırı bir siyasal kutuplaşmanın konusu haline geldi. Öncelikle toplumsal uzlaşmanın sağlanması gerekiyor. Bu meseleyi siyasi bir polemik olmaktan çıkarmak gerekiyor. Siyasiler, eşlerini bir şov unsuruna dönüştürmeme konusunda hassas davranmalı.
     
     Bir genel kurulun ayet okunarak açılmasının, şeriatın ayak sesleri olarak yorumlanması, Türkiye'deki siyasilerin ve rejimin refleksleriyle alakalı. ABD başkanının 'Tanrı' sözünü dilinden düşürmemesini, yeri geldiğinde İncil'den pasajlar okumasını, fundamentalizme hamletmek hiç kimsenin aklına gelmez. Ama Türkiye'de din, reddedilmeye çalışılan bir mirası çağrıştırdığı için, en sıradan dini ritüeller bile tepkilere neden oluyor. Niyet meselesine gelince, toplumsal hayatta niyetler değil, uygulamalar baz alınır.
     
     Bir kere kamusal alanın yasaklama ve tanımlamaya dayalı hiyerarşik yapıdan kurtarılması gerek. Bu, bugünkü Türk toplumu için kısa dönemde başarılabilecek bir husus gibi görünmüyor. Belli bir geçiş dönemi yaşanacağı kesin. Bence bu geçiş döneminde, siyasilerden ziyade toplumsal kesimlerin çabaları belirleyici olacak. Başörtülülerin sosyolojisi yapıldı, başörtüsü karşıtlığının sosyolojisi de yapıldığında karşılıklı masaya oturulabilir diye düşünüyorum.
     
     Türbanlı polis olur mu?
     Albayrak, Hollanda'da şu sıralar "Türbanlı polis tarafsız olabilir mi?" tartışmasının devam ettiğini belirterek, "O kadar liberaller ki, polis üniformasına uygun başörtüsü üretmeyi düşünüyorlar" diyor.
     
     

     Hollanda İşçi Partisi Milletvekili Nebahat Albayrak'la, Hollanda'da türban sorununu, dini kimlikli ve laik okulların yapısını, İslam okullarını konuştuk.
     
     Bir devlet memuru boynunda kolaylıkla bir haç işareti taşıyabilir.
     
     Çalışıyor. Hatta sayıları gitgide artıyor... Türban da anayasada korunan kişisel hak ve özgürlükler alanına giriyor. Örneğin çalışan başörtülü bir avukat var.
     
     'HOLLANDA LİBERAL'
     Evet, katılabiliyor. Ancak, bu durum, Hollanda'da en çok tartışılan konulardan birisi... "Tarafsızlığın korunması gereken işlerde başörtülü çalışılabilir mi?" diye bir tartışma başladı. Ancak, henüz sonuçlanmış değil. "Tarafsızlığını etkiliyorsa başörtüsüyle çalışılmasın" diye bir görüş var. Örneğin, "Türbanlı polis olabilir mi?" tartışması var. Polisin, bazı olaylarda "Başörtüsünden dolayı tarafsızlığını koruması mümkün olmayabilir" deniliyor. Hollanda, bu konuda oldukça liberal. Polis üniformasına uygun, hatta onun bir parçası olan bir başörtüsü üretilmesi düşünülüyor. Ancak henüz bir sonuç alınmadı. Bu konudaki en somut tartışma ise bir mahkemede oldu. Zabıt kâtibi için başvuran bir türbanlı kız işe alınmayınca mahkemeye başvurdu. Açtığı davayı da kazandı.
     
     Muhafazakâr partiler buna karşı. Örneğin ayrımcılıkla ilgili bir davada, bir Müslümanın türbanlı bir yargıç karşısına çıkması halinde, "Yargının tarafsızlığı ortadan kalkar" diyorlar. Her meslek dalında ayrı bir tartışma var. Mesleğin etkilenip etkilenmediği gerçekçi bir şekilde ele alınıyor.
     
     TÜRBANLI DERS
     Türbanlı girilebiliyor. Ancak, türbanla jimnastik dersine girilmek istenmesi üzerine hocalardan, "Dersi ve öğrenciyi engelliyor" diye itiraz geldi. Bu itirazları kabul edildi. Ancak Hollanda'da okulların belli özgürlükleri var. "Okul yönetimleri ve veliler bu gibi sorunları konuşup çözüm bulsunlar" diye bir anlayış var. Genel düzenleme yok.
     
     Gönderebilir. Ama bu okulların kabul etmeme gibi bir hakları var.
     
     Verilen eğitim bölgeden bölgeye değişiyor. Büyük şehirlerde fark kalmadı. Dini okullar kapatılmamak için artık semtteki bütün çocukları kabul ediyor. Ama küçük kasaba ve köylerde "Kimliğimize uymuyor" diyerek almayabiliyorlar. Bazı semtlerde "Öğrencilerimizin yüzde 10'u farklı dinden olabilir" diye kota koyanlar oluyor. İşçi Partisi olarak görüşümüz, "Bütün okullar bütün çocukları almalıdır" yönünde. Ama "Kimliğimizle oynamayın" diye Hırıstiyan Demokratlar itiraz ediyor.
     
     Kimisinde din ön planda değil. Ama bütün dersleri Hıristiyanlıkla irtibatlandıranlar da var.
     
     Olabilir. Ancak, anayasal bir hakkı kullanarak kurulan dini kimliği Hıristiyan olan bir okul, başörtülü bir öğrenciyi almayabilir. Çünkü, her kurumun ve insanın kendi kimliğini koruma hakkı var. İslam okulu da, "Benim okulumda başörtüsü olmalı" diyebilir. 11 Eylül'den beri sosyal demokrat partiler özgürlükleri korumaya çalışsa da halktan farklı bir talep var. Muhafazakâr partilerin büyümesi, halkın bu eğilimini gösteriyor. "Biz fazla anlayışlı olduk. Kimliklerini korumak herkesin hakkı ama bu durum topluma entegre olmalarını da engelliyor" diye bir yaklaşım güçlendi. Konuya farklı bir tartışma da karıştı. Türbanla değil çarşafla okula gitmek isteyen birkaç kadın söz konusu oldu. Onların isteğini hiçbir parti kabul etmedi. "Yüz verdik, astar istiyorlar" gibi bir tepki oluştu. İşçi Partisi de yüzün bile görülmediği bu çarşafa ve peçeye karşı çıktı. Müslümanlar zaman zaman görülen çarşaf ve peçeyi de hak ve özgürlükler kapsamına almak istiyorlar. Ancak Hollanda'da okullarda öğrenci ve öğretmenin kimliğinin açık olması şartı aranıyor. "Maske takma yasağı" var. Çarşafla okula gelinmesi konusu maske takma yasağı kapsamına alınarak reddedildi.
     
     AYÇA ATAY
     Çamlıca tepesinde kahvelerini içmiş, fal bakıyorlardı. Masaya eğilmiş, belli ki kalp atışlarını hızlandıran mevzulardan bahsediyorlardı. Bizi masalarına davet edip sorularımızı yanıtlamayı kabul ettiler ama iki şartları vardı: Birincisi teybimiz kapalı kalacak; ikincisi ise isimleri yayımlanmayacaktı.
     İçlerinde güzelliğiyle dikkat çekeni, İmam Hatip Lisesi mezunu. Ünlü bir iç giyim mağazasında çalışıyor. Bu mağazanın "açık" hanımlardan oluşan müşterileri tarafından yadırganıyormuş, hatta bazıları "Güzelsin, niye başını açmıyorsun?" diye soruyormuş. Yaşadıklarını gülümseyerek anlatırken; bu tip şeylerin sorun olmadığını söylüyor. Kızlar Ümraniye'de oturuyor.
     Pantolon giyip makyaj yaptıkları için çevrelerindeki çarşaflılardan tepki alıyorlarmış. Çarşaflıların, "pantolon giyen kadının erkeğe özendiğine ve bunun haram olduğuna" inandıklarını anlatıyorlar. Bu tip şeylerden dolayı onlar da çarşaflılara tepki gösteriyor: "İnançlarımız gereği örtündük ama her şey belli bir yere kadar!"
     
     'ÇEMBERİ AŞAMIYORUM'
     Adının Canan olduğunu söyleyen ama görüntülenmek istemeyen arkadaşları ise iş yaşamında önünün kesilmesinden dertli. "Muhasebeciyim, kapalı olduğum için şirkette önümü açmıyorlar" diye yakınıyor. Bir Alman firmasına başvurmuş. Şirkete gittiğinde, başörtülü olduğu için kendisine kötü davranıldığını anlatıyor... "Kariyerimde atılım yapmak istiyorum ama kendi küçük çemberimi aşamıyorum" diyor.
     
     YARIN
•   Yazar menajerliği yapan Elif Çakır, "Başörtüm barda iş görüşmesi yapmama engel olmaz" diyor.
•   İslamcı köşe yazarı Fatma K. Barbarosoğlu, "başındaki örtü ile vücut dili uyuşmayan kız" tanımlamasını nasıl açıklıyor?
     
     


GÜNCEL


"AKP bizi temsil etmiyor"
Pina'nınki hangi İstanbul!
Makarna fakirin ekmeği!
'Chat' skandalına validen soruşturma
Bingöl'de ilk tutuklama
Kamyoncular yarıştı Türk şoförü birinci
Serin Duruş