Gündem Aydınlanma küresinin akıbeti aydınlanamadı

Aydınlanma küresinin akıbeti aydınlanamadı

17.05.2015 - 02:30 | Son Güncellenme:

Çemberlitaş’daki Sultan Mahmut türbesinin önünde bulunan 175 yıllık çeşmenin üstündeki küre geçen yıl kayboldu. Ne kayıp kürenin sırrı çözülebildi ne de yerine yenisi konuldu...

Aydınlanma küresinin akıbeti aydınlanamadı

Sultan 2. Mahmut Osmanlı modernleşmesinin hem fikir babası hem de ilk uygulayıcısı kabul edilir. Yaptığı reformlarla Osmanlı klasik dönemden, modern döneme geçiş yaptı. Hem siyasi hem de ekonomik sahalarda ciddi ilerlemeler kaydedildi. Buna mukabil Sultan 2. Mahmut 31 yıllık saltanatı boyunca türlü gailelerle uğraşmak zorunda kaldı. ‘Ayan’ denilen derebeyleri ile ‘Sened-i İttifak’ adlı belgeyi imzalayarak bir nevi onların özerkliğini kabul etmiş oldu. Sonrasında dizginleri tekrar eline alıp, merkezi otoriteyi güçlendirmeye çalıştığında her biri deve dişi gibi onlarca isyanla karşılaştı. Yeniçerileri kışlalarını bombalayarak tarihe gömdü ama onlardan kalan boşluk da başına çok işler açtı. İsyanlar birbirini takip etti. Tepedelenli Ali Paşa isyanının şokunu atlatamadan, Yunan isyanı ile karşılaştı. Derken Mısır’da Mehmet Ali Paşa baş kaldırdı. Sonrasında Arap yarımadasında Vahhabiler... Özetle çok uğraştı Sultan Mahmut… 31 yılı Rus, İngiliz ve Fransızların incelikli diplomatik manevralarına ve iç çalkantılara göğüs germekle geçti. 1839’da hayata veda ettiğinde geride artık modernleşme yoluna girmiş bir devlet ve bu yeni yapıyı idare etmeye azimli kadrolar bırakmıştı...
Ardından tahta geçen oğlu Sultan Abdülmecit, babasının şanına yakışır bir türbe inşası için talimat verdi. Ama önce uygun bir yer bulunması gerekiyordu. Sultan Mahmut’un kız kardeşi Esma Sultan’ın Çemberlitaş’ta çok güzel bir sarayı vardı. Esma Sultan bu yeri türbe için tahsis etmekte hiç tereddüt etmedi.
Dadyanlar inşa etti
Saray mimarları Ohannes ve Boğos Dadyan kardeşler de hemen çalışmalara başladılar. Napolyon döneminde ortaya çıkan ‘Ampir’ üslup kullanıldı. Zaten kendini modernleşmeye adamış bir sultana da ancak bu tarz bir türbe yapılabilirdi. Üsluptaki askeri simgeler, meşaleler, müzik aletleri, çiçekler, bayrak ve silah gibi çok çeşitli motifler sultanın 31 yıllık çalkantılı saltanatının bir özetiydi adeta. Sultanı Mısır isyanı çok uğraştırmıştı, kaderin bir cilvesi olacak ki türbesindeki mimari de Mısır’dan esintiler taşıyordu. 1840’ta tamamlanan türbeye devrin büyük devletlerinden pek kıymetli hediyeler geldi. Fransız İmparatoru 3. Napolyon’un hediyesi olan özel yapım, altın yaldızlı iki duvar saatinden biri giriş kapısının sağına diğeri soluna asıldı. İngiltere Kraliçesi 1. Victoria da ihtişamını hâlâ muhafaza eden dev bir kristal avize gönderdi.
‘Kızıl Elma’ sembolü
Türbe bir zaman sonra devrin ünlü paşaları, devlet adamları ve şairlerinin defnedildiği bir devlet mezarlığı haline geldi. Türbenin sol ön tarafında da 2. 5 metre yüksekliğinde bir çeşme inşa edilmişti. Üzerine ‘Fransız Aydınlanması’nı simgeleyen bir de küre konuldu. Osmanlıların ‘Küre-i Arz’ dedikleri bu mermer küre, bir zaman sonra Osmanlıların bütün dünyaya hâkim olma idealini simgeleyen ‘Kızıl Elma’ olarak da algılanmaya başlandı.
Definecilerin kurbanı
Devirler aşıp bugünlere gelen kürenin İstanbul gezginleri ve sanat tarihçilerinin dışında da meraklıları vardı: defineciler... Defineciler ne bilsin Aydınlanma’yı? Onlar için varsa yoksa ‘cep aydınlanması’... Sandılar ki içinde altın var. 1980’lerde bir gece uçuruverdiler yerinden... İçinde ne bulduklarını bilmiyoruz ama bir zaman sonra yerine yeni bir küre konuldu. Bu küreyi de rahat bırakmadılar. Geçen sene bu zamanlarda küre yerinden bir kez daha yok oldu. Ne çevredeki esnaf ne de eski türbedarların yerini almış güvenlik görevlileri kürenin akıbetini bilemedi. Tam bir yıl geçti, 175 yıllık çeşmenin üstündeki kürenin yerinde hâlâ yeller esiyor, yerine yenisi de konulmadı. Acaba Osmanlı ustalarına bir küre ısmarlandı da bu sipariş zaman tüneline mi takıldı, diye düşünmeden edemiyor insan...

Yazarlar