02.06.2003 - 00:00 | Son Güncellenme:
ÖMER ERBİL
Elif Çakır, yayın dünyasında olan, basın danışmanlığı ve bazı yazarların menajerliğini yapan birisi. Hürriyet Gazetesi yazarı Ayşe Arman, eşinden ayrı yaşayan iki çocuk annesi Elif Çakır'a köşesini bir günlüğüne bırakmış, Çakır da Uludağ'da kayak yaptığı günleri yazmıştı.
Benim taktığım türban değil başörtüsü. İslami usul müdür, değil midir bilemem. Fetva verme yetkim yok. Ben kendime bunu yakıştırıyorum. Ayna karşısında kendimi güzel hissediyorum.
İşim dolayısıyla her türlü ortama girip çıkıyorum. İnsanların şaşkın bakışlarında birbirimizi tanımadığımız gerçeği yatıyor. Başımdaki örtü benim eğlenmeme, çalışmama, hayata bakış açıma engel değil. Sadece başımı kapatıyor, beynimi değil.
Tabiiki eğlenirim. Ayrıca yazarlarla görüşmelerimiz cafe, bar gibi mekânlarda oluyor. Onlar şarap, ben kahvemi içiyorum.
Gidebilmeli tabiiki.
14 yaşımdan beri başörtüsü takıyorum. Ancak babamın baskısı ile değil.
Her ikisi de... Hülya Dergisine kitap tanıtımı için gittim. Hülya Avşar ile görüştüm. Görüşmemiz çok sıcak geçti. Cem Özer'in programına da gittim. Program yapımcısı telefonda çok samimi konuştu. Ancak beni gördüğündeki o yüzü bir daha hiç görmek istemiyorum.
Tepki almak güzel. Ciddiye alındığınızı gösteriyor. Ayşe Arman'ın köşesinde Uludağ fotoğrafları çıktığında bayağı bir tepki gösterildi. Doğru olmadığını söylediler. Ancak ben bireyim. Başörtülüleri temsil etmiyorum. Kimsenin beni örnek almasını da istemiyorum.
Üniversiteye kayıt yaptıramadım. "Başını aç, oku" demek de doğru değil. Kimsenin istediği kalıbın içine giremem. Başörtüsüz kendimi güzel bulmuyorum. Eşcinsellik, ateistlik normal karşılanıyorsa başörtüsü de normal karşılanmalı. Ben, öteki kadın olmak istemiyorum.
Ne bakan, ne de başbakan eşiyim. Beni hiç ilgilendirmiyor.
GÜNCEL