GündemBu 'taşra panayırı' kimin eseri?

Bu 'taşra panayırı' kimin eseri?

20.10.2005 - 00:00 | Son Güncellenme:

Tarihi Sultanahmet Meydanı'nda ramazan eğlencesi adına tam bir karmaşa yaşanıyor. İnsanlar, baş döndüren bu karmaşada üzerine basıp geçtikleri tarihin hiç de farkında değil

Bu taşra  panayırı kimin  eseri

Yer Sultanahmet olunca insanın beklentileri doğal olarak yükseliyor. Bende de öyleydi. Fakat gördük ki, oraya bu şuurla gidenler için karşılaşılan manzara hayal kırıklığından başka bir şey değildi. Ramazan kültürüne dair bir arayışa koyulduğunuzda o koca meydanda bulduğunuz ve bulacağınız kocaman bir hiç. Bu tabloyu o yazıda şöyle ifade etmiştim: "Bir medeniyet ancak bu kadar yozlaştırılır, bir kültür ancak bu kadar sığ hale getirilebilir. O güzelim meydan tam anlamıyla bir semt pazarına dönüştürülmüş. Arabeskleştirilmiş bir 'şenlik' var, ramazan adına Sultanahmet Meydanı'nda her akşam..." Bu kadar olamazdı. Gördüklerim bir kâbus muydu, diye sorguladım kendimi. Onun için bir hafta sonra bir kere daha indim Sultanahmet Meydanı'na. Tarihi Sultanahmet Meydanı'na, Eminönü Belediye Başkanı Nevzat Er'in fonda Sultanahmetli posteriyle "Ramazan Sultanahmet'te yaşanır... Hoş geldiniz" diyerek ahaliyi davet ettiği çağrıya uyarak gitmiş ve geçen hafta, 12 Ekim Çarşamba günü izlenimlerimi "Sultanahmet'te 'şenlik' var" diye yazmıştım. Foto muhabiri arkadaşım Yurttaş ile dolaştık bütün meydanı. Değişen bir şey yok. Gördüklerim gerçekmiş. Sadece Burmalı Sütun'da dilek tutanların attığı demir paraları toplayan çocuklar yoktu, bir de açık havada kurulmuş bir kahvede, masaları dolaşıp ısrarla bahşiş toplayan kemancı. Tezgâhtaki satıcıların, "Macuna gel, kestaneye gel, şerbete gel, pamuk helvaya gel, ayrana gel, kokorece gel, patlamış mısıra gel, bozaya gel, nargileye gel, dürüme gel, künefeye gel, kahveye gel, turşuya gel, lolipopa gel, çiğköfteye gel, kumpire gel, sütlü mısıra gel..." naraları aynı yerde duruyor ve bu kez aynı anda çalan ve birbirine karışan türkü ve ilahileri bastırıyordu. Görme engelli müzik ekibi, önünde müzik aletleriyle duruyor bir köşede... Onların da sesi karışıp kayboluyor kalabalıkların oluşturduğu uğultuda. Orada birçok şeyin başında bir "satış stratejisi" olarak Osmanlı var. Osmanlı macunu, Osmanlı elbiseleri, Osmanlı helvası...Türklerin tarihi içeceği kefir de "kefirix" olarak orada yerini almış. Bir aylığına meydana park etmiş, üzerinde reklam ettiği motosikletleriyle TIR da orada duruyor. Satış stratejisi Şu meşhur Çelik de meydana inmiş. Hatıra fotoğrafı veriyor hayranlarına. Robotlaşmış bir ramazanı resmediyor bu tablo. Bir çadırda âşıkların atışması var. "Geleneksel ramazan kültürünün neresinde yer alır bu âşık atışmaları?" diye uzun uzun düşündüm. O çadırın duvarlarını süsleyen ama adını daha önce hiç duymadığım "sanatçıların" posterleri asılı. Biraz sonra düşeceklermiş gibi eğreti duruyorlar. Birkaç tip stand gördüm, kimisi sıradan, kimisi tezgâh, kimisi de baraka gibi. Dört yanı açık onların, tek ön cepheleri renkli, cazip, diğer üç cephesi iyi bir "fakirlik edebiyatı" yapmak için yeterli malzeme veriyor. Dikilitaş'ın dibinde kurulan baraka - tezgâh görülmeye değer. Sırtını bir ağaca yaslayıp keyif yapanlar..."Osmanlı kostümleri ile resim çekilir" diyen sanal fotoğraf stüdyosu...Dev ekranlarda mutfak ürünleri tanıtımı...Harıl harıl çöplerin üretildiği ve gecenin o vaktinde çöplerin peşinde koşan temizlik görevlileri... Durmadan çöp üreten bir ramazan kültürü bana pek tanıdık gelmedi. Meydana yerleştirilmiş seyyar tuvaletler... Arkadaşım Çelik Sultanahmet Meydanı'nda aydınlatma zayıf; tezgâhları, barakaları aydınlatan kimi kablolar ortalıkta duruyor, ayaklara dolanıyor. O kadar reklam içinde kaybolmuş tarihi Sultanahmet Meydanı ve muhteşem Mavi Cami. Bu meydandaki tarihi unsurlara sıradan bir turist kadar ilgi gösteren bir yerli görmedim o kalabalıkların içinde. Yüksekliğini ve aşağıdan yukarıya kurulan aydınlatmayı seyretmek yetiyordu çoklarına. Yine o "şenlikli yola" ya da "piyasa caddesi"ne paralel giden birkaç metre duvarın ardında bütün sanatıyla duran caminin yine farkında değil kalabalıklar, üzerine basıp geçtikleri tarihi meydanda. Burası herhangi bir yer gibi... En iyisi biz o meydanı ve camiyi turistlerin ilgisine bırakalım. Burada özgünlük değil, özenti ve kimliksizlik var. Belediye Başkanı, "Ramazan Sultanahmet'te yaşanır" diye çağırıyordu ahaliyi. Galiba o ramazan bu ramazan değil. O meydan büyük bir reklam panosundan başka bir şey değil artık. Reklama meraklı olanlar koşa koşa gitsinler Sultanahmet'e.Burmalı Sütun, Dikilitaş, Alman Çeşmesi, At Meydanı ve Sultanahmet Camii'nin bulunduğu bu meydana ramazan kültürünü yaşamak için gelmeyi düşünenleri bir kere daha uyarıyorum, bir taşra panayırına geliyor gibi gelin... 'Piyasa caddesi' Şimdi Sultanahmet'te tertiplenen ramazan etkinlikleri için tek bir cümlem var: Ramazanda Sultanahmet'le eksiksiz bir "taşra panayırı" kurulmuş...Bazı camilerde kurulan mahyalar, "Müminler kardeştir" diye ışık veriyor.Aşağıdaki manzara kardeşlerden kimin eseri acaba...Eğer bu manzara böyle sürüp gidecekse bir önerim var: Ya Sultanahmet Meydanı'ndan bu etkinlikleri kaldıralım ya da Sultanahmet Meydanı'nın adını ramazan ayı boyunca değiştirip taşradan bir isim bulalım. 'Müminler kardeştir'