06.06.2017 - 02:30 | Son Güncellenme:
Fırat ve Dicle arasındaki Mezopotamya bölgesinde yaşayan Nuh kavmi tarım ekonomisine dayalı zenginliğin zirvesindeydi. Arkeologlar bu kavmin yaşadığı dönemin milattan önce 4 bin 500 ile 3 bin 500 yılları arasında olduğunu söylüyorlar. Bereketli Hilâl denilen topraklarda hurma ağaçları, hububat ve bakliyatın her türlüsünü yetiştiren, ırmak ticareti ile dışarıdan metal ve taş ithal eden Nuh kavmi, şehirlerinde gösterişli tapınaklar yapıyor, tapınakların çevresinde tahıl ambarları inşa ediyordu. Zenginlik ve refahın şımarttığı insanlar her türlü günahı fütursuzca işliyorlardı. Nuh’un kavmi, torunları Ad ve Semûd’dan da azgındılar. Şehirlerde dokumacılık ve zanaatkârlığın pek çok çeşidi ilerlemişti. Tüccarlar, şehirlerin zenginlerine ürün yetiştiremez olmuşlardı.
Zenginler, lüks ve eğlencede sınır tanımıyorlardı. Ne hazin ki, bunca zenginliğe ve israfa rağmen servet sahipleri fakirlere ve
Nuh’a tehdit yağdırdılar
Bütün bu şımarıklıkların ve çarpıklıkların ortasında, Nuh Peygamber, gece gündüz kavmine Allah’ı anlatıyor, onlara, ilah edindikleri putların hiçbir faydasının olmayacağını söylüyordu. Kavmi ona kızıyor, onu sapıklıkla, delilikle, cinnet geçirmiş olmakla suçluyor, ‘Sen melek değil, bizim gibi bir insansın’ diyorlardı. Ona inanan ve sayıları fazla olmayan güçsüz insanlardan da rahatsız oluyorlar, ‘Şu toplumda ezilmiş, fakirlere de fazla yüz verme’ diyerek tepki gösteriyorlardı. Nuh kavmi bununla da kalmayıp Allah’ın peygamberine ‘Seni taşlayarak öldürürüz’ diye tehditler yağdırıyorlardı.
Allah, Nuh Peygamber’e kavmi için üzülmemesini söylemişti. Fakat Nuh bir peygamberdi. Onlara, içten içe ağlıyordu. Bir taraftan da Allah’ın yapmasını emrettiği gemiyi inşa ediyordu. Nuh Peygamber ilahî emir gereği bölgede yaşayan canlıları çifter çifter gemiye yükledi. Nihayet inananlar gemiye bindiler. Ama Nuh Peygamber üzgündü. Bu sefer üzüntüsü hanımı ve çocuğu içindi. Onlar da Nuh’u yalanlamışlardı. Nuh Peygamber baba şefkatiyle oğluna “‘Yavrucuğum, bizimle beraber sen de bin (gemiye), inkârcılarla birlikte olma’ diye seslendi. Oğul, ‘Ben, kendimi sudan koruyacak bir dağa sığınacağım’ dedi.
Nuh Peygamber ‘Bugün Allah’ın rahmet ettikleri hariç, Allah’ın azabından korunacak hiç kimse yoktur’ dedi. Derken aralarına dalga giriverdi de oğlu boğulanlardan oldu.” Nuh Peygamber, nihayetinde bir babaydı, yüreği yanıyordu. Rabbine, ‘Ne olursa olsun, o benim evladımdı’ dedi. Özel bir af olamaz mıydı onun için?’ Yüce Allah ‘Ey Nuh! O asla senin ailenden değildir’ diye buyurdu. Nuh’un oğlu bir peygamber çocuğu olsa da özel bir muamele yapılamazdı ona. Nuh’un oğlu da diğer kalanlarla boğulup gitti.
Gemi Cudi’ye oturdu
Tufan günü sanki gök yarılmış, toprak patlamıştı. Yerin her yerinden kaynak suları fışkırmaktaydı. Sular deltada metrelerce yükselmiş, Nuh kavminin bütün putlarını, tapınaklarını, tahıl ambarlarını, evlerini, meyhanelerini, inançsızlarla beraber yutmuştu. Bütün Dicle ve Fırat deltaları sular altındaydı şimdi. Nuh’un gemisi tufanın suları, köpük anaforlarıyla çalkalıyordu. Müminler geminin küçük pencerelerinden suyun, mağrur kentleri yutuşunu, kibirli ve acımasız hemşehrilerinin yok oluşunu seyrediyorlardı.
Nihayet gemi Cudi’ye oturdu. Müminler bereketli topraklara salimen ayak bastılar. Çünkü onlar Nuh’a inandılar, Allah’a iman ettiler. Ya ötekiler? Nuh’a inanmayanlar, boğulduktan sonra bazalt, kireç taşı ve balçığın altında, inançsızlıklarıyla ve kibirleriyle kaybolup gittiler. Bize düşen, höyükleri açarak yaşanmış olayları aktaran Kuran kıssalarından ibret alıp, bu büyük peygamber’i hayırla yâd etmek. O halde ‘Âlemlerin içinde selâm olsun Nuh’a!’. (Kuran’dan Öğütler, Diyanet İşl. Bşk. yay. I, 171 vd.)
Büyük günahlar
Kuran’da küçük ve büyük günahların nelerden ibaret olduğu hakkında fazla bilgi verilmez. Hz. Peygamber’den gelen rivayetlerde şu hususlar büyük günahların başında zikredilmiştir: “Allah’a ortak koşmak, büyü yapmak, adam öldürmek, faiz yemek, yetim malı yemek, savaştan kaçmak, iffetli Müslüman kadına zina isnadında bulunmak, ana- babaya karşı gelmek, yalancı şahitlikte bulunmak ve ödenemeyecek miktarda borçlu olarak ölmek. Büyük günah işleyen kişi dinden çıkmaz. Tövbe yoluyla günahtan kurtulma imkânı her zaman vardır.
Peygamberimizin estetik anlayışı
Peygamber efendimiz bir gün bir cenaze defninde hazır bulunur. Mezarın düzgün kazılmadığını görür ve düzeltilmesini ister. Orada bulunanlardan biri, “Bunun ölüye herhangi bir zararı dokunur mu?” diye sorar. Resulullah şöyle buyurur: “Aslında bu gibi şeylerin ölüye ne zararı dokunur ne de faydası. Fakat bu, yaşayanların gözlerini rahatsız etmemek içindir” (İbn Sa’d, et-Tabakât, I, 142).
Hazreti Muhammed’in öğrettiği bir dua
Allah’ım! Peygamberin Muhammed’in senden istediği hayırlı şeyleri biz de istiyoruz. Peygamberin Muhammed’in sana sığındığı kötü şeylerden biz de sana sığınıyoruz. Yardım sendendir ve varış sanadır. Güç ve kuvvet sadece senin yardımınladır (Tirmizi, Deavat, 88).
İki soru iki cevap
- Kabir namazı diye bir namaz var mıdır?
Peygamber Efendimizin kıldığı ve kılınmasını tavsiye ettiği namazlar arasında “kabir namazı” adıyla bir namaz yoktur. Fazla sevap kazanmak maksadıyla bir kimse istediği kadar Allah rızası için nafile namaz kılabilir. Fakat, dinin aslında olmayan bir isim ile namaz ortaya çıkarmak doğru olmaz.
- Umre yapan kişiye hac farz olur mu?
Haccın farz olması için belirli zamanda hac görevinin yerine getirileceği yerlerde bulunma imkânına sahip olmak gerekir. Bu iki şarttan biri eksik olursa o kişiye hac farz olmaz. Dolayısıyla hac mevsimi dışında Mekke’de bulunan bir kimse hac mevsimi başlamadan oradan ayrılmak zorunda kalır ve hac vaktinde tekrar gitme imkânı bulamazsa, sadece Mekke’de bulunmuş olmasından dolayı kendisine hac farz olmaz.
?
Bir ayet
“Ey müminler! Adaleti titizlikle ayakta tutun, kendiniz, ana babanız ve akrabanız aleyhinde de olsa Allah için şahitlik eden kimseler olun. (Haklarında şahitlik ettikleriniz) zengin olsunlar, fakir olsunlar Allah onlara (sizden) daha yakındır. Hislerinize uyup adaletten ayrılmayın. (Şahitliği) eğer bükerseniz yahut şahitlik etmekten kaçınırsanız (biliniz ki) Allah yaptıklarınızdan haberdardır.” Nisâ, 4/135.
?
Bir hadis
“Kıyamet gününde insanların Allah Teâlâ’ya en sevgili olanı ve Allah’a en yakın makam ve mecliste bulunanı adil yöneticilerdir.” (Tirmizî, Ahkâm, 4).
?
İftar duası
“Allah’ım! Senin rızan için oruç tuttuk, senin verdiğin rızıkla orucumuzu açtık, bizden kabul buyur; çünkü sen her şeyi işiten ve bilensin.”
?
Eyüp Sultan Camii
Fetihten hemen sonra 1458 yılında Fatih Sultan Mehmet tarafından İstanbul’da yapılan kubbeli ilk Selâtin camiidir. Fakat ilk yapıdan, günümüze orijinal hiçbir şey gelmemiştir. Aslında kısa olarak yapılmış olan iki minaresi, mahya kurmaya elverişli bulunmadığından, 1721’de ikişer şerefeli olarak yeniden yapıldı ve yükseltildi. Zamanla harap olan Eyüp Camisi’ni III. Selim yalnız minareleri kalmak üzere temellerine kadar yıktırarak yeniden ve bugünkü şekliyle yaptırdı, 1798’de başlayan yapı 1800’de tamamlandı. Caminin açılış töreninde III. Selim de bulundu. Kutsal bir önem taşıyan bu camiyi muhtelif çağların tanınmış sanatçılarının nefis yazıları, renkli çiniler süsler.
Semtin adı camiden gelir
Bulunduğu semte adını veren Eyüp Sultan Camii’nin adı, İslamiyet’i ilk kabul eden ve Hz. Muhammed’in bayraktarlığını yapan Halid Bin Zeyd Ebu Eyyüb El- Ensari’den ve türbesinin burada olmasından gelir. Türbenin ayak ucunda bir pınar ve avlusunda asırlık bir çınar bulunmaktadır. Türbedeki çeşmenin suyunun zaman içerisinde kutsal olduğu düşünülmeye başlanmıştır. Tek kubbeli türbe bu özelliği ile sekiz köşeli yapılardan farklıdır ve araştırmacıların dikkatini çeker.
İstanbul gezilecek yerler listesinde yer alan Eyüp Sultan Camii, her gün binlerce kişi tarafından hem ibadet hem de gezi amaçlı ziyaret edilir. Camii ve türbe, Müslüman dünyası için farklı bir öneme sahiptir. Eyüp semtindeki yapı, Osmanlı mimarisi ile yapılmıştır. Eyüp Sultan’da Sokollu Mehmet Paşa, Beşir Fuad, Fevzi Çakmak gibi önemli ve ünlü kişilerin mezarları da görülebilir. Cami, dini ve tarihi öneminin yanı sıra padişahların taht törenleri ve savaş hazırlıklarının yapıldığı yer olması nedeniyle de ayrı bir öneme sahiptir.
Sorularınız için: kyasaroglu@gmail.com