05.10.2020 - 07:00 | Son Güncellenme:
Yaşanan salgında ilk günden beri herkesin tartışılmaz önceliği elbette insan sağlığını korumak. Bunun için bireyler ve kurumlar, güçleri, akılları yettiğince önlemler almaya çalışıyor. İzolasyon başta olmak üzere “hem sağlık önlemlerini hakkıyla almak hem de işini yapmaya evden devam edebilmek birçok insanın doğal tercihidir” diye düşünebiliriz. Ancak pratikte çalışanların %85’i işlerinin evden çalışmaya tamamen uygun olmadığını belirtiyor. İşi, kısmen de olsa evden çalışmaya uygun olanları dahil ettiğimizde bile ancak %39’luk bir orana ulaşıyoruz. İşi evden çalışmaya çok uygun olan %15’lik bir kesim mevcut, buna rağmen evden çalışanların oranı ise %9. Yani işi müsait olanların da hepsi evden çalışmıyor.
Tabii bu durumun arkasında şirketlerin ve çalışanların tercihlerinin yanı sıra, evde gerekli imkânların, ekipmanın olmaması gibi etkenler de olabilir. Aslında evden çalışma kısıtlı bir kesim için mümkün ve toplumun tamamını korumak için sanıldığı kadar etkili bir çözüm değil, milyonlarca çalışan işe gitmek için evden çıkmak mecburiyetinde.
Dünyanın en geçerli amacına yönelik olsa bile alınan koronavirüs tedbirlerinin ticaret hayatı, iş dünyası üzerinde olumsuz etkileri olduğu da bir gerçek. Özellikle bazı sektörlerde önemli miktarda iş kayıpları yaşandı-yaşanıyor, işsizlik oranları gelişmiş ekonomilerde bile yüksek seviyelere erişmiş durumda. Bunun sonucu olarak da haftalardır ülkenin en önemli sorunu nedir sorusunun yanıtları arasında salgın ve ekonomi at başı gidiyor. Her on kişiden altısı salgının işleri için ciddi bir tehlike oluşturduğunu belirtiyor. İnsanlar hayati tehlike ile işsizlik tehlikesi arasında sıkışmış durumdalar.