19.10.2013 - 02:30 | Son Güncellenme:
ARİF BALKAN / İstanbul
Fotoğraflar: OZAN GÜZELCE
Bir cami avlusunda 9 aile... Yardımseverlerin verdiği 9 çadır... Kış geliyor, kalacak yerleri yok, işleri yok, yiyecek bulabilirlerse duacılar. Ülkelerindeki iç savaşın kilometrelerce öteye savurduğu Suriyeliler, İstanbul Şirinevler’deki Ulu Cami önündeki küçük parkta kurdukları çadırlarda yoksullukla, açlıkla en çok da vatansızlıkla mücadele ediyor.
İstanbul’da son birkaç gündür etkili olan sağanak yağmur altında sırıksıklam olmuş yatak döşeklerini kurutma çabasındalar. Şimdilik idare edebiliyorlar, hava çok soğumadı ama bir ay sonra kış bastırınca çadırda yaşamak imkânsız hale gelecek onlar için. Yağmur bastırıyor, sahip oldukları birkaç parça eşya da sırıksıklam. Çocuklar iliklerine kadar ıslanmış, hiçbirinin başka bir kıyafeti yok. Ayakkabısı olan şanslı...
‘Kamplar cezaevi gibi’
Büyük binaların arasında, kurduğu çadırın önünde başını iki elinin arasına almış Halep’teki evini düşünürken rastlıyoruz 32 yaşındaki Ekrem Süleyman’a. Türkiye’ye geleli 2 ay olmuş. Halep’te annesini, babasını, akrabalarını kaybetmiş. 3 küçük çocuğuyla kurşunlardan kaçarak gelmiş Türkiye’ye. Önce Gaziantep’e oradan da İstanbul’a uzanmış yolları. Şirinevler’deki park son durakları. Süleyman, biraz para kazanıp bir eve yerleşme umuduyla önce iş aramış uzun. Geçtiğimiz hafta bir iş bulmuş, ikinci gününde ayağına düşen 200 kilogramlık çuvalla bileğini incitmiş. Üzerine basamıyor, hastaneye gidemiyor. Halep’te ayakkabıcı olduğunu belirten Süleyman, “Her şeyimi kaybettim. Ailem, evim, dükkanım, her şeyimi. Bize soruyorlar ‘Kamplara neden gitmediniz?’ diye. Kamplar cezaevi gibi, kurşunlardan, ölümden kaçtık bir de cezaevine mi girelim. Savaş dursa bile Suriye’ye dönmeyeceğim. Ben orada her şeyimi kaybettim” diyor.
‘Umutlarımızı bıraktık’
Yüzünde yaşadığı acının yansımalarıyla, uzaktan tok bir kadın sesi geliyor. 56 yaşındaki Aliye Haydar konuşan. Elinde Suriye kimliği var. Gösteriyor; “Biz ne yapacağız? Bize ‘Gazianteplisiniz’ diyorlar. Halep’te evim yıkıldı, akrabalarım, komşularım öldü. İşte kimliğim. Suriyeliyim, hiç gördünüz mü geçen sene bizi? İnsan insanı bu hale koyar mı? Ölümle yüz yüze yaşıyorduk” diyerek anlatıyor öfkesini. Torunlarının ayağında ayakkabıları bile yok. Çamura bulanmış eteğini sıyırıyor, gösterdiği bir kurşun yarası, “Halep’teyken oldu. Her gün çatışmanın ortasında yaşamaya çalışıyorduk. Evimizi, ekmek teknemizi, umutlarımızı bıraktık. Hiç bilmediğimiz bir yerdeyiz. Sefaletle burada tanıştık” diyor.
Yağmurun ıslattığı minik bedenleriyle cami avlusunda oynayan çocuklar. Annelerinin kucağında henüz birkaç aylık bebeklerle Şirinevler’deki mini ‘çadırkent’te yaşayan Suriyeliler, çevredeki duyarlı vatandaşların yardımlarıyla ihtiyaçlarını gideriyor. Bebeklerin kışlık çoraplara, ayakkabılara ve beze ihtiyacı var. 6 aylık Zeynep’in annesi çekiniyor önce sonra “Kalın çamaşırı yok. Hasta olacak” diyor Zeynep’i göstererek. 9 ailenin yemeği bir piknik tüpünde hazırlanıyor. Kurban Bayramı süresince vatandaşların getirdiği kurban etleri bugünlerde menülerini oluşturuyor. Ancak kadınlar “Yiyebileceğimiz kadarını pişiriyoruz, geri kalanını muhafaza edemediğimiz için biz de ihtiyacı olanlara veriyoruz” diyorlar.