Gündem Cannes yarışmasında aile zamanı

Cannes yarışmasında aile zamanı

23.05.2017 - 02:30 | Son Güncellenme:

Dünya sinemasının yıldızlarını ağırlayan 70. Cannes Film Festivali’nde merakla beklenen üç film gösterildi. Önemli yönetmenler Haneke, Baumbach ve Lanthimos’un filmleri aile konusunu ele almalarıyla dikkat çekiyor

Cannes yarışmasında aile  zamanı

70. Cannes Film Festivali’nde yarışma yarısına yaklaşırken merakla beklenen filmler izleyici karşısına çıkıyor. Gösterimi gerçekleşen son üç yarışma filminin üçü de aileye odaklanıyor. Wes Anderson’la birlikte yazdığı senaryoların ardından yönetmenlik kariyerinde ‘Mürekkep Balığı ve Balina’ ile ‘Frances Ha’yla kendisine sadık bir hayran kitlesi edinen Amerikan bağımsız sinemasının önemli isimlerinden Noah Baumbach yeni filmi ‘The Meyerowitz Stories’i Cannes ana yarışmada sundu. Oyuncu kadrosunda Adam Sandler, Dustin Hoffman ve Ben Stiller’ı bir araya getiren film, heykeltıraş bir babanın (Hoffman) iki oğlu (Stiller ve Sandler) ve kızı Jean’le (Elizabeth Marvel) ilişkisini konu alan bir komedi. Diyalog yazımındaki başarısını ve hiç kaybetmediği mizahını, pişmanlıklarla dolu bir aile hikâyesinde kullanan Baumbach, Cannes Film Festivali takipçilerine iyi zaman geçirten bir seyirlik sundu.

Haberin Devamı

Filmin komedi zamanlaması, ilişkiler ağını ortaya koyuşu takdir topladı ve film entelektüel bir New York ailesi portresi olarak dikkat çekti. Baumbach’ın ‘Mürekkep Balığı ve Balina’da aileyi işleyişi ve ‘Frances Ha’nın şehirli Amerikalı bireyin portresini sunmadaki yetkinliğinden izler taşıyan film, büyük bir ödüle uzanmasa da yarışmanın akıcı ve kendi içinde tutarlı bir örneği olarak anılacak.

Çok parçalı bir bulmaca

Cannes’dan büyük ödül Altın Palmiye’yi iki kez kazanan (‘Beyaz Bant’ ve ‘Aşk’) bir avuç yönetmenden biri olan Avusturyalı usta sinemacı Michael Haneke’nin ‘Happy End’i de izleyicilerle buluştu. Oyuncu kadrosunda Haneke’nin gözde oyuncularından Isabelle Huppert ve Jean-Louis Trintignant’ın rol aldığı film, Avrupalı köklü bir aileye odaklanıyor. Bir inşaat şirketine sahip ailenin oğlunun görmediği kızının annesinin hastalığının ardından onların yanına taşınmasıyla şekillenen film, Haneke’nin çok parçalı ve bir bulmacayı andıran yapıyı tercih ettiği bir yapım. ‘Happy End’, aynı zamanda yönetmenin kendi filmlerine referanslarla dolu. Film, Haneke’nin entelektüelitesini ve benzersiz yönetmenliğini bir kez daha Avrupalı üst sınıfı eleştirmek için kullanmasıyla da dikkat çekici. ‘Happy End’, Haneke’ye üçüncü kez büyük ödülü kazandırmaya uzak olsa da onun sinemasının takipçileri için ele aldığı temaları derinleştiren, yönetmen olarak riskler aldığı bir film olarak takdiri sonuna kadar hak ediyor.

Haberin Devamı

2009 yılında ‘Dogtooth’la dünya sinemasının takipçilerinin gözünü Yunanistan’a çeviren Yorgos Lanthimos, 2015’te Cannes’da yarışan ve ilk İngilizce filmi olan ‘The Lobster’ın ardından yeni filmi ‘The Killing of a Sacred Deer’da da tercihini Hollywood oyuncularıyla İngilizce film çekme yönünde kullanıyor. Yönetmen bu filmde de ilk filminden beri sunduğu tekinsiz dünyadan ve alttan alta işleyen mizahtan ödün vermiyor. Başrollerinde Colin Farrell ve Nicole Kidman’ı bir araya getiren film, iki çocuklu bir aileye sahip bir cerrahın bir hastasının oğlunun hayatlarına dâhil olup aile yaşamlarını mahvetmesi üzerine şeklinde özetlenebilir. Lanthimos, çok planlı bir yönetmenlik icraatı ve gergin bir atmosfer yaratımıyla ailenin üzerinde kara bulutlar gezdirirken, yeni bir Batı toplumu eleştirisi sunuyor. Filmin, ödüllerin önemli adaylarından biri olduğu rahatlıkla söylenebilir.