Gündem ‘Çözüm evvela zihinde başlar’

‘Çözüm evvela zihinde başlar’

04.05.2013 - 02:30 | Son Güncellenme:

Güney Afrika’daki ‘sürecin’ kara kutularından Boraine ‘1992’de doğu Avrupa’da totalitarizmden demokrasiye geçiş yapan ülkeleri gezip deneyimlerinden yararlandık’ diyor. Meyer’e göre çözüm, evvela insanların zihinlerinde başlamalı

‘Çözüm evvela  zihinde başlar’

GÜNEY AFRİKA’DA MÜZAKERE İÇİN YOL HAZIRLIĞINI DENEYİM PAYLAŞIMI ZENGİNLEŞTİRDİ

Haberin Devamı

Güney Afrika’da ırkçı rejimden demokrasiye geçiş “süreci”nin hakikatini yakalamak için, başvurulması gereken kaynaklardan biri de Robben Adası’dır, tartışmasız. Ülkenin bir başka önemli şair ve yazarı, aynı zamanda ANC’nin Sanat ve Kültür Şubesi başkanı, Mongane Wally Serote’nin “Tarih Yurdumuzun Adresidir” şiirindeki şu dizeler tam da bunu anlatıyor:
Robben Adası: Neler öğrendik / neler öğreniriz artık / hücreler, kafesler boşalınca/ sadece yankılar ses verince içerde...
Dünkü yazıda orada kalmıştık. Aklımın bir köşesi ise hep o adada. Döneceğiz zaten sık sık oradan yankılanan sese. Öyleyse “süreç”in izini sürmeye devam...
Cape Town’daki ilk günümüzün akşamında Roelf Meyer’la birlikteydik. “Geçiş süreci”nin kilit isimlerinden biri olan Meyer’le birkaç yıl önce İstanbul’da tanışmış ve bir süre sohbet etme imkanı bulmuştum. Güney Afrika’da müzakerelerin “gizli aşaması”nın başladığı 1985’te, yönetimin “isimsiz ama önemli adamları” arasındaydı. 1990 -1994 “açık müzakere” aşamasında ise, artık sahnenin önlerine geçmişti. Savunma ve Anayasal İlişkiler Bakanlığı göreviyle birlikte, “sürece” Ulusal Parti adına baş müzakereci olarak katılmıştı. “Sürecin” tabir caizse “karakutu”larından biri olan Meyer, “deneyim paylaşımı”nın yapıcı ve yol gösterici işlevini de kuvvetle vurguladı.

Geçmişle hesaplaşma
Güney Afrika, yaşadığı “deneyimin kendisi” kadar, “deneyim paylaşımı” bakımından da özel bir yerde duruyor. Mesela “geçmişle hesaplaşma ve yaraları sarma” konusu gündeme geldiğinde, epeyce bocaladılar. Bu soruna en çok kafa yoranlardan Alex Boraine, ki daha sonra kurulacak Hakikat ve Uzlaşma Komisyon’un fikir babası ve başkan yardımcısı olacaktı, o dönemi şöyle anlatıyor:
“Güney Afrika’nın geçmişiyle nasıl başa çıkacağını düşünmeye ilk kez 1992’de başladı. Güney Afrika Demokratik Alternatif Enstitüsü’nün himayesinde küçük bir grup Güney Afrikalı, 1992’de Doğu Avrupa’da bir kaç ülkeyi ziyaret ettik. Niyetimiz açıktı; totalitarizmden demokrasiye geçiş yapan ülkelerde gözlemde bulunmak istiyorduk.”
Bir süre sonra benzer sorunları yaşamış çeşitli ülkeleri ziyaret etmek yerine, o ülkelerden uzmanları Güney Afrika’da buluşturan konferanslar düzenlendi. Bütün bunların ne işe yaradığı sorusunun cevabını, yine Boraine’den alalım: “Deneyime sahip insanların Güney Afrika’ya rehberlik etmesinin, bize gerekli yol haritasını sunmalarının ne büyük bir şans olduğunu vurgulamak istiyorum. Kendi yaklaşımımızı geliştirmeye çalışırken örneklerin başarıları, başarısızlıkları üzerinde durduk. Bu da hakikat ve uzlaşma komisyonu düşüncesini bir hayli zenginleştirdi.”
Sonuçta, Güney Afrika kendi modelini yaratmıştı. Meyer da buna birkaç kez hatırlattı: “Nihai olarak, kendi müzakere sürecimizi kendimiz yapılandırdık.”
DPI çalışmalarının amacı da, esası da bundan başka bir şey değil. Kısacası, şu anda burada bulunmamızın sebebi, kendi sürecimizi kendi şartlarımıza göre yapılandırmamızı sağlayacak verileri derlemek, karar vericilerin ve kamuoyunun bilgisine sunmaktır. Heyetimizde TBMM’de grubu bulunan üç partiden (AKP, CHP ve MHP) milletvekillerinin bu gezilerin verimini ve katkısını artırdığına şüphe yok.
Roelf Meyer, akşamki söyleşide, ayrıntıya girmeden, geçiş ve çözüm sürecini harekete geçiren faktörlere de değindi. Ülkede şiddetin ve kargaşanın gittikçe arttığını ve bir iç savaşın eşiğine geldiklerini belirten Meyer, rejimi aynı şekilde devam ettirmelerinin imkansız hale geldiğini kavradıklarını belirtti:” Bir şeyleri değiştirmemiz gerekiyordu, aksi takdirde iç savaştan kaçınamayacaktık. Birlikte yaşamak için tek yol vardı. O yolu seçtik ve başardık.”
Çözüm sürecinin neden ve nasıl başladığı meselesini, başka görüşmelerden edindiğimiz bilgilerden de yararlanarak sonraki yazılarda ele alacağım. Son olarak, Meyer’in, sürecin başarısı için ihtiyaç duyulan en önemli şeye dair sözlerini aktarayım ve bugünü bitirelim: “Çözüm, evvela insanların zihinlerinde başlamalı...”

Haberin Devamı

‘Çözüm evvela  zihinde başlar’

Haberin Devamı

“Geçiş süreci”nin kilit isimlerinden Roelf Meyer 1990 -1994 “açık müzakere” aşamasında sahnenin önünde yer alıyordu.

Haberin Devamı

Dünyanın en güzel şehirlerinden: Cape Town

Haberin Devamı

Programımızın ilk durağı olan Cape Town, ülkenin üç başkentinden bir tanesi, “yasama başkenti”.
Cape Town’la ilgili bir tarama yaptığınızda, en çok şu cümleyi okuyacağınız kesin: “Dünyanın en güzel şehirlerinden biri.”
Bu kadar büyük bir şehri, üç günde, üstelik böyle yoğun bir çalışma program varken gezmek ve tanımak imkânsız. Boş zamanlarımızın çoğu liman bölgesinde geçiyor. Bir yanda, tepesinde gezinen bulutlarla ak saçlı bir bilgeyi andıran Masa Dağı. Diğer yanda, hiç uyumuyormuş hissi veren canlılığıyla liman.
Evet, çok hoş! Lakin bu kadarı, Güney Afrika’nın geçmişiyle bugünü arasındaki ilişkinin hakikatini merak edenlere fazla bir şey söylemiyor.
Güney Afrika edebiyatının yeni kuşak önemli yazarlarından Damon Galgut’a bakarsanız, o hakikati buralarda aramak büsbütün nafile bir çaba. Üniversite yıllarını Cape Town’da geçirmiş olan Galgut’a kulak asmakta fayda var. Sadece bu nedenle değil tabii; kendisine şöhret getiren The Good Doctor adlı romanındaki etkileyici gözlem ve tasvirlerinden dolayı daha çok. 2003’te yayımlanan bu romanda Galgut, Homeland’lerden birinin dökülen başşehrinde karşılaşan biri yaşlı diğeri genç iki doktor arasındaki ilişkiden hareketle, o hakikatin kaynaklarına güçlü bir ışık tutuyor.

Yazarlar