Gündem Dileyen karnındaki bebeği kazıtabilir!

Dileyen karnındaki bebeği kazıtabilir!

01.06.2012 - 02:30 | Son Güncellenme:

Kürtajda henüz bir karar alınmadığını belirten Akdağ, “Türkiye’de kürtaj şu anda 10. haftalık gebeliğe kadar koşulsuz serbest. Dileyen bu haftaya kadar kürtajla anne karnındaki bebeği aldırabilir, kazıtabilir, küretebilir” dedi

Dileyen karnındaki bebeği kazıtabilir

Kürtaj olmak zorunda kalan kadınların bebeklerine, anneye bir şey olması halinde devletin bakabileceğini yönündeki sözleri tepkiye yol açan Sağlık Bakanı Recep Akdağ, dün gazetecilerin sorularını yanıtladı. Programı izleyen gazetecilerin büyük çoğunluğunun kadın olması ve Akdağ’a art arda çok sayıda soru yöneltilmesi, “Kadın gazeteciler bakanı sıkıştırıyor” esprilerine yol açtı.

‘Haziran’da sunulacak’
Kürtaj konusundaki bilimsel çalışmaları devam ettirdiklerini dile getiren Akdağ, bu sürecin 2-3 hafta alabileceğini belirtti. Akdağ, “Haziran ayında, yaptığımız çalışmaları Bakanlar Kurulu’na, Başbakanımıza takdim etmeye çalışacağım” dedi.
Akdağ, kürtajda istisnai durumlarla ilgili soru üzerine, “Diyelim ki annenin hayatı ve sağlığıyla ilgili gerekliliklerin yanına, tecavüz veya benzeri, bir gereklilik olarak alındı. Ona da kürtaja müsaade edildi. Herhangi bir sorun yok demektir. Ama bunun kısıtlamanın içinde kaldığını varsayalım. O zaman aile, anne bakmak isterse elbette bakar. Benim ifadem böyle bir durumda çocuğun sahipsiz, desteksiz bırakılmayacağıdır” diye konuştu.

‘Henüz kararlaştırılmadı’
Akdağ, “Gerekirse bebeğe devlet bakar” açıklamalarının anımsatılması üzerine, “Soru soruyorsunuz varsayım olarak, ben de o varsayıma bir cevap veriyorum. Bu varsayım sonucunda elbette o bebeğe bir şekilde destek olmak gerekmeyecek mi? Çok açık, net yani. Dolayısıyla henüz kararlaştırılmamış bir mesele üzerinden tartışmayı zirveye çıkarmak bence çok iyi niyetli bir yaklaşım değil. Tartışıyoruz, tartışacağız ve belli bir olgunluğa geldiğinde de kararlarımızı vereceğiz” dedi. Akdağ, “Acaba yetim evlerinde mi bakılacak çocuklara?” sorusu üzerine de şöyle konuştu:
“Bugün herhangi bir sebeple ailesinin ya da annesinin bakamadığı ya da bakmak istemediği bir çocuğa ne yapıyoruz? O çocuğu sokakta mı bırakıyoruz? Bunu anlamak aslında çok kolay. Daha ne kadar açayım? Diyorum ki eğer kürtaj, sadece annenin ya da bebeğin sağlığıyla ilgili bir durumdan dolayı yarın serbest bırakılacaksa, bütün bu tartışmalar böyle bir yere doğru giderse, o zaman belli sıkıntılarla doğan çocukları elbette devlet sahipsiz bırakmaz, bırakmamalıdır. Kim ’bırakmalı’ diyebilir, böyle bir sonuca doğru gidersek? Ancak böyle bir kararı da almış değiliz. Türkiye’de kürtaj şu anda 10. haftalık gebeliğe kadar koşulsuz serbest. Dileyen bu haftaya kadar kürtajla anne karnındaki bebeği aldırabilir, kazıtabilir, küretebilir. Kürtaj, 10 haftalık kolu, bacağı, vücudu ortaya çıkmış, kalp atımları olan, kan dolaşımı başlama noktasına gelmiş bir bebeğin, anne karnından bıçakla kazınarak çıkarılmasının adıdır.”

‘4 haftayı kim çıkardı?’
Akdağ, 4 haftanın, annenin bebeğini fark edebilmesi ya da bebeğin kürtajla alınması için yeterli bir süre olup olmadığının sorulması üzerine, “4 hafta bizim ortaya çıkardığımız bir konu değil. Kim çıkardı, neden tartışıyor bilmiyorum” dedi.
4 haftayla ilgili kendi görüşünün ne olduğu sorusuna Akdağ, “Benim fikrim bilimsel kurulun çalışması sonunda şekillenecek. Türkiye’de kürtaj konusu bir 12 Eylül yasası olarak darbeden sonra, bir oldubittiye getirilmiştir. Bütün dünyada kürtaj meselesinin geniş biçimde tartışıldığını biliyorsunuz. Elbette tartışacağız. Tartışan bir Türkiye istiyoruz. Demokratik bir ülkeye bu yakışır. Sayın Başbakanımız da ben de yaşam hakkından özellikle yanayız. Kadının seçim hakkını savunanlar da var. O zaman bu tartışma devam edecek ve bunu sağlıklı bir biçimde sonlandıracağız” diye konuştu.

Haberin Devamı

BAŞBAKAN YARDIMCISI BOZDAĞ:
Kürtaj cinayettir

Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, gazetecilerin kürtaj tartışmalarına ilişkin soruları üzerine, ”Ben şahsen kürtaja karşı bir insanım. 10 haftadan öncesine de 10 haftadan sonrasına da. Bana göre kürtaj bir cinayettir. Bir büyük yetişkin insanı öldürmek istediğinizde onun kendini koruma kollama, meşru müdafaa hakkı var ama anne karnında bir çocuğun kendini savunma, kendini koruma, kollama hakkı da yok. Onun hakkında birileri karar veriyor, daha henüz müdafaa hakkın yok diye onu oradan alarak ölümüne neden olmak bir cinayettir. O nedenle devlet bu noktadaki uygulamasını elbette gözden geçirebilir, geçirmesinde de fayda var” diye konuştu. n
İSTANBUL AA

Haberin Devamı

‘Tüyleri diken diken ediyor’
MHP Grup Başkanvekili Oktay Vural, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın kürtajla ilgili sözlerini eleştirerek, “Tıbbi zorunluluktan dolayı kürtaj yapanlara nasıl ‘katil’ diyebilirsin. AKP’nin sağlık politikaları sezaryenle doğumun teşvikçisi olmuştur. Performansa dayalı bir sağlık sisteminde daha fazla sezaryen yapılmasının önünü açan Recep Tayyip Erdoğan değil mi? 10 yıldır ne yapıyordunuz siz, yan gelip yatıyor muydunuz? Kürtajda, nüfus planlaması için değil, tıbbi zorunluluklar çerçevesinde meseleye bakılması gerektiğini düşünüyoruz. Çocuk doğurmak için her yol mubah olur mu? Aile içinde çocukların büyümesi makbulken, tecavüzü bile çocuk doğurmanın bir aracı olarak görebilen bir yaklaşım tarzı, insanın tüylerini diken diken ediyor. Eğer istenmeyen gebeliklerin önü açılmışsa ve bununla bağlantılı bir takım işlemler yapılıyorsa, bunda 10 yıldır değerlerimizi tahrip eden siyasal iktidarın dahli
vardır” dedi.
ANKARA Milliyet

‘Tecavüzden ağır gelir’
CHP Antalya Milletvekili Gürkut Acar, Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın istenmeyen çocuklara gerekirse devletin bakabileceği yönündeki açıklamalarını sert tepki göstererek, “Tecavüz edilen kadının çocuğu doğurması, ona bu tecavüzden de ağır gelir. Kadınların üzerinden elinizi çekin” dedi. CHP Kocaeli Milletvekili Hurşit Güneş de Akdağ’ın açıklamalarıyla ilgili olarak, “Önce annenin istemediği bir çocuğun doğumuna izin verecekler, sonra da o çocuğu annenin elinden alacaklar. Bu konuda öncelikle annelerin görüşünün alınması gerekiyor” diye konuştu.
ANKARA Milliyet

Haberin Devamı



‘İnsanlık ayıbı!’
Uluslararası Af Örgütü (UAÖ), “Başbakan Erdoğan’ın kürtajla ilgili açıklamaları bir insan hakları ayıbıdır” başlıklı bir açıklama yaptı. Açıklamada, “UAÖ, Erdoğan ’ın kürtajla ilgili çıkabilecek yasaya dair yaptığı açıklamalardan derin endişe duymakta. Bu yasa onaylanırsa kadınlar ihtiyacı olan sağlık hizmetlerine erişim hakları ihlal edilmiş olacak. Türkiye’de kürtaj yaptırma ihtiyacı olan birçok kadının hayatı ve sağlığı, yasa dışı ve dolayısıyla genellikle güvenli olmayan prosedürlere başvurmak zorunda kalacağı için tehlikeye girecektir” denildi. DIŞ HABERLER SERVİSİ

‘30 yıl önce önderdi’
New York Times gazetesinin Türkiye’de kürtajın yasallaşması için yürütülen çalışmalarla ilişkin 7 Şubat 1982’de yaptığı haber değişimi ortaya koyuyor. Haberde, “Türkiye bir kez daha İslam dünyasında kürtajı yasallaştırarak ve isteğe bağlı kısırlaştırmaya izin vererek kadın haklarında liderlik yapıyor. 1980’de yönetime el koyan askerler, Türk kadınlarına hiçbir Müslüman ülkesinde olmayan siyasi ve sosyal haklar tanıyan Atatürk’le aynı çizgide gidiyorlar” deniliyordu.
DIŞ HABERLER SERVİSİ

Haberin Devamı

Yasa nasıl kabul edildi?
Milli Güvenlik Konseyi’nin 1983’te kabul ettiği kürtaja izin veren yasanın mimarlarından olan Prof. Dr. Ayşe Akın, 2008 yılında Milliyet’ten Devrim Sevimay’a verdiği röportajda, o dönem milli sağlık politikası oluşturmak için kürtaja serbestlik tanıyan yasanın nasıl çıkarıldığını şöyle anlatmıştı:
“Bir gün Sağlık Bakanlığı’nın üst katındaki odasında büyük bir grup toplandık. Aralarında asker de var, ağır ceza hakimi de, genel müdür de, hepsi var. Genel kanı kürtajın çok tehlikeli bir şey olduğu yönünde. Rahmetli hocamız Prof. Dr. Hüsnü Kişnişçi çıktı dedi ki; ‘Bir dakikanızı alabilir miyim?’ Meğer yanında yeni bir kürtaj aleti olan Manuel Vakim Aspirasyon’u (MVA) getirmiş. Kişnişçi oracıkta yarım bardak su içine basınç oluşturup, sonra aletle hop diye suyu emdi ve ‘İşte kürtaj bitti’ dedi. Herkes çok etkilendi. Bunun üzerine Kişnişçi ve Necdet Erenus’un olduğu bir grup onlara da yapmış. Dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Nurettin Ersin Paşa çok da destekleyici değilmiş, ‘Bunu da ithal etmesi zor olur’ gibi şeyler söylemiş. Ama Kenan Evren istekli; ‘Yok canım biz bunu yaparız, bu çok basit’ yanıtını vermiş. Evren gerçekten istiyordu. Zaten sonunda da yasa 24 Mayıs 1983’te kabul edildi.”