Gündem Diyarbakır'da Kürt sorunu tartışıldı...

Diyarbakır'da Kürt sorunu tartışıldı...

30.09.2007 - 00:00 | Son Güncellenme:

Kürt ve Türk aydınlarının, Kürt sorununun çözümüne yönelik yeni, iyileştirici ve barışçıl politikalar üretebilmek amacıyla düzenlediği toplantıların sonuncusu Diyarbakır'da yapıldı

Diyarbakırda Kürt sorunu tartışıldı...

Konferansa, çok sayıda akademisyen, aydın ve DTP milletvekillerinin de aralarında bulunduğu siyasetçi katıldı. Sabahın erken saatlerinde Diyarbakır Belediyesi'nin önünde Atatürkçü Düşünce Derneği'nden bir grup, ellerinde Türk bayrağı, Atatürk ve Necip Hablemitoğlu'nun fotoğraflarıyla toplantıyı protesto etti. Alman Heinrich Böll Vakfı'nın konferansa destek vermesi ise bir bildiriyle protesto edildi. "Alman derin devleti içeride, Mustafa Kemal'ler burada" ve "AB'nin derin devleti Diyarbakır'da" pankartları da dikkat çekti. Diyarbakır Barosu'nun Alman Heinrich Böll Vakfı'nın desteğiyle düzenlediği "Türkiye'de Kürtler: Barış süreci için temel gereksinimler" başlıklı iki günlük toplantı, Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Tiyatro Salonu'nda yapıldı. Belediyenin içerisinde ise aralarında Baskın Oran, Gençay Gürsoy, Orhan Miroğlu, Aysel Tuğluk, Ali Bayramoğlu, Cengiz Çandar, Hasan Cemal, Akın Birdal, Osman Kavala, Fehmi Işık, Osman Baydemir, Hakan Tahmaz, Mithat Sancar, Akın Özgeç'in bulunduğu konuşmacı ve konuk 350 kişi vardı. Salon hıncahınç dolunca dışarıda büyük bir kalabalık konferansı sinevizyondan izledi. Alman Heinrich Böll Vakfı Türkiye Temsilcisi Ulrike Dufner ve Diyarbakır Barosu Başkanı Sezgin Tanrıkulu'nun açılış konuşmasını yaptığı konferansın ilk gününde "Çatışmaların Sonlandırılması Süreci: Aktörler", "Otoriter ve Militarist Yapılardan Katılımcı Demokrasiye Geçiş Süreci", "Barışa Cinsiyet Penceresinden Bakış" konulu oturumlar gerçekleştirildi. 350 konuk vardı Aysel Tuğluk (DTP Milletvekili): Kürt sorunu eğer tartışılmaz ve bir çözüme kavuşturulmazsa önümüzdeki 50 yılı kaybetme riskiyle karşı karşıya kalacağız. 'Türkiye Cumhuriyeti Anayasası bütün kültürlerin demokratik bir şekilde kendini ifade etmesini kabul eder' cümlesi özellikle 30 yılın şiddet dolu sürecini bitirecek kadar anlam ve içeriğe sahiptir. Bundan daha pratik bir çözüm önerisi ve sözü olabilir mi? Anayasal düzenleme NE DEDİLER Sezgin Tanrıkulu (Diyarbakır Barosu Başkanı): Kürt tarafının yapması gereken, kendi iradesi ve kararı ile siyasal amaçlarına ulaşmak için silahlı şiddeti tüm biçimleri ile kullanmaktan vazgeçtiğini, barışçı yollarla zor bir süreçten geçerek başarı kazanacağını görmesi ve kendisini buna göre düzenlemesi olmalıdır. Bu mümkündür, gereklidir ve doğru olandır. Kürtlerin silahtan vazgeçmesi gerek Pınar Selek (Amargi Kadın Akademisi): Erkekler vicdani ret hareketlerine, antimilitarist kampanyalara, barış adına verilen mücadelelere katılırlar, ama nelerin militarizasyona, savaşa ve şiddete sebep olduğu ve sürmesini sağladığı hakkındaki feminist analize kolay kolay katılmazlar. Bu nedenle kendi kurtuluşlarını feminizmde gören kadınlar, savaşın aşılmasında oldukça önemli bir role sahiptir. Savaşın aşılmasını kadınlar sağlayacak Prof. Dr. Mithat Sancar (Ankara Ü. Hukuk Fakültesi): Etnik sorun, kimlik sorunu tek başına bir sorun olarak alınmıyor. Sonuç ve nedenleri itibariyle pek çok sorunla iç içe bir sorun olarak ele alınıyor. Toplumsal dönüşüm projesi burada önemlidir. Burada herkes aktördür, herkes taraftır. Hiçbir etnik çatışmada ne devlet ne de örgüt nihai zafere ulaşamaz. Toplumsal dönüşüm projesi önemlidir Orhan Miroğlu (Eski DTP Genel Başkan Yardımcısı): Benim önerim, 1921 Anayasası'nın örnek alınmasıdır. 'TC Anayasası bütün kültürlerin demokratik bir şekilde varlığını ve kendilerini ifade etmelerini kabul eder' ifadesi her şeyin önünü açar. Bu maddeyi Anayasa'ya koysunlar, 2 ay içinde PKK silahları bırakır. Gizli örgütlenmeler de biter. Sonraki aşama demokratik yasalarla düzenlenebilir. 1921 Anayasası örnek alınmalı Ali Bayramoğlu (Gazeteci): Burada temel mesele, militarizmden demokrasiye geçiş süreci kaçınılmaz olarak makro ittifak ve makro mücadelelerden geçiyor. Kürt sorunu sadece politik bir sorundur. 25 yıldır bu ülkede, kan akmıştır. Ve bunun da somut sonuçları vardır. 25 yıl önceki Diyarbakır ile bu Diyarbakır arasında büyük fark var. Kaotik de olsa modernleşme yaşıyoruz. Makro ittifak kaçınılmaz süreç Akın Özçer (Emekli diplomat): Bask modeli olarak Türkiye'nin gündemine gelmiş olan bu terörle mücadele modelinde, İspanya'nın bizimkinden çok farklı anayasal sistemine atıflar yer almaktadır. İspanyol Anayasası'nın bu boyutunun Türkiye'de uygulanabileceğini doğrusu pek gerçekçi bulmuyorum. Bask modeli uymaz Ulrike Dufner (Heinrich Böll Vakfı Türkiye Temsilcisi): Demokrasi sadece silah seslerinin susması demek değildir. Demokrasi toplumun temsiliyeti ve katılımını sağlayan bir sistemdir. Ama demokrasinin oturması için silahların susması ve mayınların patlamasının durdurulmasının vazgeçilmez bir önkoşul olduğunu düşünüyoruz. Silah susması önkoşul Dilek Kurban (TESEV): PKK'nın yaptığı ihlaller de var. Bunun da konuşulması gerekir. 70 bin korucu var. Yeni yasayla da 60 bin korucunun daha alınmasına karar verildi. Bunlar tehlikeli tavizler. Kontrolden çıkacak diye korkuyorum. Kürtlerin artık çatışma değil, siyasetten uzaklaşarak bilgi üretmesi gerekiyor. Kürtler bilgi üretmeli Robert Olson (Kentucky Ü./ Ortadoğu uzmanı): Milliyetçilik ile kapitalizm arasındaki mücadelede genellikle kapitalizm galip gelir. Ben Kürdistan-Irak'taki durumda, ABD'nin bu ülkeyi işgalinin yarattığı durumun, kapitalizmin de, milliyetçiliğin de kendilerine yeterince yer bulabileceği şartları pekâlâ yaratabileceğini savunuyorum. Milliyetçilik de kazanır

Yazarlar