Gündem Doktorun Kovid-19 güncesi! ‘Kızım, kızım’ diye içimi çekerek ağlıyordum

Doktorun Kovid-19 güncesi! ‘Kızım, kızım’ diye içimi çekerek ağlıyordum

09.11.2020 - 07:00 | Son Güncellenme:

Sağlık cephesinde hastalığa yakalanan ve yaşamını yitirenlerin yanı sıra iyileştikten sonra mücadeleyi sürdüren sağlıkçıların yaşadıkları ibret olacak hikâyeler barındırıyor. Pandeminin başında virüsün bulaştığı doktor Pınar T., o günleri anlattı: ‘Sanki bir savaşta gibiydik. Gözümün önüne cephe geliyordu. Verilen mücadele Kurtuluş Savaşı’nı anımsatıyordu bana’  ‘Bir tek kızım geliyordu aklıma. Kızım kızım diye içimi çekerek ağlıyordum. Daha çok küçük diyorum. Ne tuhaf, sabah doktor olarak girdiğim hastanede yatan bir hastaya dönüşmüştüm’

Doktorun Kovid-19 güncesi ‘Kızım, kızım’ diye içimi çekerek ağlıyordum

Göğüs Hastalıkları uzmanı Dr. Pınar T., Kovid-19 salgınını İstanbul’daki bir kamu hastanesinde yaşıyor. Hasta yoğunluğunun zirve yaptığı günlerde kendisi de Kovid-19’a yakalananlar kervanına katılan Pınar T., en büyük kâbusu 11 yaşındaki kızına da koronavirüs bulaştığını öğrenince yaşamış. Günlerce süren tedavinin ardından sağlığına kavuşan Pınar T., yaşadığı tüm zorluklara rağmen tekrar görevinin başında. Dr. T., salgın döneminde başından geçenleri Milliyet’e anlattı:

Haberin Devamı

‘Savaşta gibiydik’

“11 Mart’ta ilk vakanın görülmesiyle hızla değişti hayatım. Hastanemiz pandemi hastanesi ilan edildi. Randevular iptal olmuştu. Kovid-19 polikliniğinin önündeki kuyruklar zamandan bağımsız uzamaya başlıyordu. Gece, gündüz ayrımı yoktu. Hasta olmayanlar da burada hastalanıyor belki. Sanki bütün şehre koronavirüs bulaşmıştı. Telefonlar durmaksızın çalıyor, asistanlar durmaksızın hasta hazırlıyordu. Sanki bir savaşta gibiydik. Gözümün önüne cephe geliyordu. Verilen mücadele Kurtuluş Savaşı’nı anımsatıyordu bana.

‘Önce ağrı sona halsizlik’

Biz verilen her görevde canla başla çalıştık. Aylar geçti. Baharı nöbet çıkışlarında yolumuza çıkan ağaçlardan gördük. Aylardır dostlarımızla kucaklaşmadık, oturup uzun sohbetler yapamadık. Yaz geçti. Maskelerin ardında yaşadık sıcağı, hayatı, ölümü. Yazın o keyifli, rahat saatleri hiç gelmedi. Yirmi yıllık meslek hayatımda görmediğim kadar çok pnömoni gördüm. Günler geceye karışmış olarak geçerken önce ağrılarım başladı. Halsizlik, iştahsızlık ve en son ateş ortaya çıktığında ne olacağını kendime bile itiraf etmekten çekindim.”

Haberin Devamı

‘Doktordum, hasta...’

Göğüs Hastalıkları uzmanı Dr. Pınar T., Kovid-19 teşhisi konduğu süreci anlatırken “Sabah doktor olarak girdiğim hastanede yatan bir hastaya dönüşmüştüm” sözleriyle ifade etti. Doktor Pınar T., bir eşya parçası gibi odaya oturtulduğunu söyledi:

“Küçük, birkaç parça eşyanın olduğu bir odaya oturttular. Bir tek kızım geliyordu aklıma. ‘Daha çok küçük diyorum’, ağlıyordum. Arkadaşlarım kapıdan teskin etmeye çalışıyorlardı. Sonra ‘Seni yatıralım’ dedi biri. Ne tuhaf, sabah doktor olarak girdiğim hastanede yatan bir hastaya dönüşmüştüm. Hepimiz her şeyi biliyorduk ama konuşulmayan bir tiyatroda gibi pandomim yapıyorduk sanki. Hepimiz iyi olduğuma inanmak istiyorduk. Kızımla konuşurken toparlanıyordum. En çok da o iyi sansın beni istiyordum. Sonrasında tekrar yatağa bırakıyordum kendimi. Kendime yabancılaşmış gibiydim.

‘Ben hasta ettim’

Koku duyum yoktu, tat alamıyordum. Bir eşya gibi yatıyordum boylu boyunca. Doktor arkadaşım arayıp kızımın da pozitif olduğunu söyledi. Kendimi o kadar kötü hissettim ki, ‘Onu da ben hasta ettim’ diye ağlamaya başladım. Yanında da değildim. Telefonda cıvıldayan sesini duyana kadar zindanda gibiydim. Gözlerimi kapadığımda hayal bile kuramıyordum. Ne olacak diye düşünmekten iyice yorgun düşüyordum. Kızım kızım diye içimi çekerek ağlıyordum. Kızım kısa sürede babasının yanında iyileşti. Ben de bir ayın sonunda daha iyi hissediyordum. Tekrar şifa dağıtmak için hastaneye dönme vaktiydi. Şimdi de bana ihtiyaç duyan insanlar vardı ve onlar için orada olmalıydım. Tıpkı bir zaman önce benim için orda var olanlar gibi. Şimdi geriye dönüp baktığımda Ankara Tıp’ı kazandığım günü, bitirdiğim günü yeniden anımsıyorum. İyilik yapan, hayatı savunan tarafta olduğum için mutluyum. Bu süreçte çok büyük bir ailenin parçası olduğumu hissetmek bana güç verdi. Bu mücadelede yaşamını kaybedenleri saygıyla anıyorum. Onların meşalesini yanık tutmak boynumuzun borcu olsun.”