Gündem Eğitimde model arayışları

Eğitimde model arayışları

06.03.2019 - 08:15 | Son Güncellenme:

Montessori, Reggio Emilia, Waldorf… Dünyada birçok eğitim modeli uygulanıyor. Türkiye’deki okullarda da tercih edilen bu eğitim modelleri yerine Prof. Dr. Mustafa Özcan, öğrenci sayısına ve ihtiyaçlara göre şekillenen özgün bir eğitim modelinin yaratılması gerektiğini söylüyor

Eğitimde model arayışları

Özel okullarda, dünyaca bilinen Montessori, Reggio Emilia, Waldorf, High/Scope gibi birçok eğitim modeli uygulanıyor. Anaokulundun liseye kadar uygulanan bu eğitim modellerinin hepsinin amacı ve yöntemi farklı. Çocukların bireysel ve beceri alanlarını ortaya çıkarmaya yönelik modeller de var, öğretmen, öğrenci ve ebeveyn arasındaki iletişimin önemine odaklanan da. Ülkelerin kültürleri, eğitim sistemleri ve öğrenci sayılarına göre şekillenen bu eğitim modellerinin Türkiye’deki özel okullarda uygulanmasını eğitimciler genel olarak olumlu buluyor. Ancak Türkiye’ye özgü bir eğitim modelinin oluşturulması gerektiğine dikkat çekenler de var.

Haberin Devamı

Bu eğitimcilerden MEF Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mustafa Özcan, “Türkiye dünyayı takip etmeli ama kendi eğitim sorunlarını kendisi çözmeli. Türk aydınları kendisine güvenmeli, kendi eğitim modellerini yaratmalı. Çakma modeller ülkesi olmaktan kurtulmalıyız. Kendi özgün eğitim modelimizi yaratmadan dünya ile yarışmamız mümkün değil” diyor.

‘Hayata hazırlıyor’

Modern toplumda eğitimin servetin, itibarın ve gücün kaynağı olduğunu dile getiren Özcan, “İşverenler çalıştıracakları kişilerin ırkına, dinine veya cinsiyetine bakmıyor. Okulda ne öğrendiğine, üretebildiği mal ve hizmetin kalitesine bakıyor. Üstelik ülkemizde çok iyi olmak artık yetmiyor. Dünyayla yarışmak zorundayız. En iyi olanı üretmeliyiz. Kaliteli araç gereç, makine, bilgisayar ve robot yapabilmek veya iyi bir doktor, mimar veya öğretmen olabilmek için iyi bir eğitim şart” diye konuşuyor.

Haberin Devamı

Herkesin eğitimde en iyinin peşinde olduğunu vurgulayan Özcan, Türkiye’de eğitim modelleriyle ilgili şunları söylüyor: “Gelişmiş ülkelerde hangi öğrenme modelleri uygulanıyor öğrenmek ve uygulamak istiyoruz. Halbuki eğitimin en birinci ve en temel özelliği yerli olmasıdır. Her kültür kendi eğitim sistemini yaratır. Kendini öğretemeyen kültür yok olur.”

Montessori, Waldrof, Reggio Emilia gibi eğitim modellerinin ortak özelliğinin toplumdaki bir ihtiyacı karşılamak olduğunu, yerel bir eğitim sorununu çözmek için ortaya atıldığını belirten Özcan, şunları söylüyor:

“Birçok ülkede olduğu gibi Türkiye’de de kısmen popüler olmuşlardır. Bu modellerin bir başka ortak özelliği de ‘yapılandırmacı’ yöntemleri uyguluyor olmasıdır. Hepsinde öğrenci aktif. Yaparak ve yaşayarak öğrenmektedir. Yapılandırmacılık, 1890’larda ortaya atılan Amerika’da John Dewey, Avrupa’da Piaget ve Rusya’da Vygotsky gibi eğitimcilerin çalışmalarıyla gelişen, öğrenmenin nasıl meydana geldiğini açıklayan bir teoridir. Günümüzde büyük bir eğitimci kitlesi tarafından uygulanmaktadır. Amerika’da tipik bir eğitimci ‘yapılandırmacı’dır. Türkiye’de de 1990’lardan itibaren popüler olmuştur.”

Haberin Devamı

Eğitimde model arayışları

‘En başarılısı bizde’

Türkiye’de yapılandırmacı eğitimin çok güzel bir örneği olduğuna değinen Özcan, “Öğrencinin bir bütün olarak gelişmesinin sağlandığı, müfredatın yaparak ve yaşayarak öğrenildiği, yapılandırmacı eğitim anlayışının en başarılı uygulamalarından biri Türkiye’de gerçekleştirilmiştir. 1940-1950 yıllarında İsmail Hakkı Tonguç’un liderliğinde kurulan Köy Enstitüleri çok başarılı bir yapılandırmacı eğitim uygulamasıdır. Türk aydınları bu eğitsel tecrübeyi ideolojik değil, pedagojik bir mesele olarak incelemeli ve bu tecrübeden dersler çıkarmalı. Pedagojik açıdan önemli olan bu okullardan mezun olanların hangi partilere oy verdiği değil bu okullarda öğrenmenin nasıl gerçekleştiğidir. Bunu incelemeliyiz” diyor.

Türkiye’de bir eğitim vizyonu olan, vizyonunu hayata geçiren başarılı eğitimcilerin olduğunu kaydeden Özcan, bu eğitimcilerin kurduğu okullarda eğitimi şekillendiren görüşlerini incelemenin ilham verici olabileceğini, özel okulların biraz da bu gözle incelenmesi gerektiğini vurguluyor.

Haberin Devamı

Duyularla deneyimleme

High/Scope: 1962’de ABD’de David P. Weikart ve meslektaşlarının geliştirdiği bir okul öncesi eğitim yaklaşımı. Bu yaklaşım erken çocukluk eğitiminde etkin öğrenme kavramını temel alır. Etkin öğrenme süresinde öğrenciler yeni bir kavramı, dokunma, tatma, görme, duyma, koklama gibi duyularını aktif olarak kullanarak deneyimleri sonucu keşfeder. Çocukların yaratıcı, sorgulayıcı, kendilerini rahatça ifade edebilmelerini, başkalarının görüşlerine açık bireyler olarak yetişmelerini teşvik eden yaklaşım sonucunda çocuğun dili kullanma becerisi, kendini ifade etme yeteneği ve düşünme süreci üst düzeye çıkar.

Eğitimde model arayışları
‘İyi’yi ortaya çıkarıyor

Prof. Dr. Mustafa Özcan, dünyada öne çıkan eğitim modelleriyle ilgili şu bilgileri veriyor:

Montessori: Maria Montessori İtalya’nın ilk kadın tıp doktoruydu. 1896-1907’de zekâ engelli çocuklarla çalıştı. 1907’de Roma’da fakir bir semtte çocuklar için açılan bir okulun başına geçti. Buraya “Çocuklar Evi” adını verdi. Okulda zihin engelli çocuklarla çalışırken geliştirdiği eğitsel görüşlerini uyguladı ve başarılı oldu. Montessori Metodu adlı kitabı 1912’de İngilizceye çevrilince görüşleri dünyaya yayıldı. Çocukların faaliyet yaparak daha iyi öğreneceğine inanıyordu. Okul ortamını çocukların fiziki gelişimine göre düzenledi. Çocuk aktif olmalı, sorumluluk almalı, öğretmen ona rehberlik etmeliydi.

Haberin Devamı

Waldrof: Modeli Almanya’da Rudolf Steiner geliştirildi. İlk Waldrof okulu 1919’da bir sigara fabrikasında çalışan işçilerin çocukları için açıldı. Steiner, çocukların bir bütün olarak, her bakımdan gelişmesini istiyordu. Waldrof okullarında eğitim oyun temellidir. İnsanın doğuştan iyi olduğu kabul edilir. Eğitimin amacı insanda var olan iyiyi ortaya çıkarmaktır.

Reggio Emilia: İtalya’da Reggio Emilia kasabasında ortaya çıktı. İkinci Dünya Savaşı’nın 1945’te sona ermesinden sonra psikolog Loris Malaguzzi ve kasabadaki ebeveynler tarafından geliştirildi. Bir okul öncesi eğitim hareketidir. Yaklaşımın esası eğitim kasabanın ihtiyaçlarına göre proje-temelli olarak tasarlamaktır. Çocuklar ilgi duydukları alanlarda proje yaparak öğrenmelidir.