GündemEmine’ye İngiltere’den evlenme teklifi ilettim

Emine’ye İngiltere’den evlenme teklifi ilettim

14.10.2002 - 00:00 | Son Güncellenme:

Emine’ye İngiltere’den evlenme teklifi ilettim

Emine’ye İngiltere’den evlenme teklifi ilettim





Emine’ye İngiltere’den evlenme teklifi ilettim
Emine Laval olayı, ajanslardan bilgisayarıma düştüğü anda, birden gözümün önünde taşlanma canlandı. Bir insan bir insanı nasıl taşlayarak öldürebilir? Buna hangi din izin verebilir? Hangi kanun, hangi anayasa bunu öngörebilir. Karar verdim, Emine’yle görüşecektim ancak bir gazeteci olarak değil bir kadın olarak...
Gazeteme Nijerya’ya gidip Emine ile görüşmek istediğimi söyledim. Birkaç gün sonra gidişime onay verilince, beni "Nijerya’ya nasıl giderim", "Emine ile nasıl görüşürüm" heyacanı sardı. Nijerya hakkında duyduklarım hiç de iç açıcı değildi. İngiltere gibi bir yerde hiçbir tur operatörü buraya gezi düzenlemiyordu.
Benim gibi bir kadının tek başına Nijerya’ya gitmesi, yakın çevrem tarafından engelleneceği için gazetem dışında kimseye bildirmeden harekete geçtim. Tabii önce gerekli aşıları yaptırarak işe başladım. Sarı hummadan tutun da tifo ya kadar birçok aşı gerekiyor buralara gitmek için. En tehlikelisiyse sıtma. Aşılara 200 sterlin ödediğimi de söylemeliyim.
Emine olayının dünya kamuoyuna yansıması sonucu ülkeleri hakkında çıkan yazılardan rahatsız olan Nijerya hükümeti gazetecilere vize konusunda epeyce zorluk çıkartıyor. Vize işlemleri iki ay sürebildiği gibi vize talebiniz geri çevrilebiliyor.

İŞ KADINI OLDUM...
Bunu öğrendikten sonra İngiliz pasaportumu kullanarak, iş kadını kimliğine büründüm. Gereken evrakları tamamlayıp kendime genel müdür sıfatlı sahte bir kartvizit bile bastırttım. İki gün içinde vizem hazırdı. KLM’in kadın pilotuyla 13 saat süren güzel ama yorucu bir yolculuktan sonra Nijerya’nın yeni başkenti Abuja’ya indim.
İngiltere’den ayarladığım bir şöför ve koruma ile birlikte doğruca Hilton oteline giderek yerleştim. Amacım Emine’yi yaşadığı ve ölüme mahkum edildiği Karami köyünde görmekti. 600 kilometre uzunluğundaki yol, Emine’nin avukatının bizimle gelmemesi ve can güvenliğimizi sağlayacak birilerini bulamayaşım, Emine ile yapacağım röportajı bir an için suya düşürür gibi oldu.
Yolda polisler istediği an sizi durdurabiliyor. Ayrıca iş kadını sıfatı bu bölgelerde pek geçerli olmayacağı için her an şeriat kuralları ile yargılanma tehlikesiyle karşı karşıyaydım. Abuja’ya indiğim andan itibaren beni telefonla da olsa yalnız bırakmayan kadın avukat Havva İbrahim, Emine’yi Abuja’ya, bizim için getirmeye ikna edebileceğini söyleyince biraz rahatladım. Ve sonunda Havva İbrahim, Milliyet için Emine’yi iki günlüğüne Abuja’ya getirdi.

BULUŞMA GERÇEKLEŞTİ
Emine ile Nijerya’ya vardıktan iki gün sonra karşılaştım. Avukatı Havva’nın evinde bir araya geldik. Kucağında bebeği, gözlerinde mahsun ifadesiyle, 31 yaşındaki bir kadından çok, genç bir kıza benziyor. İnsanı ilk etkileyen tarafı ise iri ve kara gözleri. Öylesine mahsun bakıyor ki içiniz titriyor. Kucağında ölümüne neden olan bebeğinin ihtiyaçlarını giderirken bile son derece şefkatli ve sakin. Sanki cezasını çoktan kabullenmiş. İsyan etmeye ya korkuyor ya da isyanı bilmiyor.
Sorulara cevap verirken çok dikkatli. Okuma - yazma bilmiyor. Şeriat kurallarını ise recm cezasına çarptırıldıktan sonra öğrenmiş. Bütün kuralları bildiğini ise hiç sanmıyorum.

HER ŞEYDEN HABERSİZ
Emine, dünya kamuoyunun bir anda gündemine oturduğundan, kendisi için yapılan gösterilerden, yürüyüşlerden pek haberdar görünmüyor. "Türkiye senin kurtulman için harekete geçti, bundan haberin var mı? Adalet bakanımız affedilmen için hükümetinize mektup yazdı. Nazmiye Halvaşi adlı bir kadın cezanı protesto etmek için başkent Ankara’dan yürümeye başladı. Bunları biliyor musun?"
Emine bu söylediklerime şaşırıyor. Mutsuzca tebessüm ediyor. "Allah onlardan razı olsun. Allah her isteklerini versin" cevabını veriyor. Emine’ye bu kez kaçmayı ya da saklanmayı düşünüp düşünmediğini soruyorum. "Karami’den Abuja’ya geldiğine göre neden kaçıp, gizlenmiyorsun?" diye soruyorum. Emine’nin cevabı kısa ve basit: "Hayır kaçmayı asla düşünmüyorum..."
"Sence bu ceza adil mi?" diye soruyorum, cevap vermiyor. Besbelli sorunun cevabını bilmiyor. Bir an bu haline sinirleniyorum ve "Neden isyan etmiyorsun, ya da bu benim en doğal hakkım demiyorsun?" diye soruyorum, Emine’den yine cevap yok. Üstelik benim isyana davet eden sözlerimi dinlemek ve duymak onu rahatsız ediyor.
"Peki, çocuğunun babası Yahey’i hala seviyor musun?" diye sorunca yüzünün ifadesi değişiyor ve ilk kez doğru dürüst bir cevap veriyor: "Birisi sizin aleyhinize yemin ederse onu sevmeniz mümkün olur mu?"
Kendimi tutamayıp Emine’ye Türkiye’yi anlatmaya başlıyorum, "Türkiye de Müslüman bir ülke. Müslüman ülkelerin arasında laik olan tek devlet. Bundan haberin var mı?" diyorum. Elbette Emine bunlardan da bihaber. Kendisine laikliği, Türkiye’yi ve Atatürk’ü anlatıyorum. Anlattığımda beklenmedik bir şekilde şunları söylüyor: "Türk kadınları şanslı, yaşamlarının kıymetini bilsinler..."
Bu arada umutsuzca ölümü bekleyen Emine’ye şöyle bir teklifte bulunuyorum. "İngiltere’de bir gazeteci arkadaşım sana kendisiyle evlenmeni öneriyor. Ne dersin?" İşte bunun üzerine Emine’nin yüzü dört saatlik görüşmemizde ilk kez aydınlanıyor. Hafifçe gülümsüyor ve "Allah isterse olur" diyor. Avukatı Havva, Emine’nin evlenirse cezadan kurtulup kurtulmayacağını araştıracak ve bana bildirecek. Su anda bunu pek olası görmüyor. Belki Emine bir Türkle evlenerek hayatını kurtarabilecek kim bilir?
Emine kendi derdini unutmuş, Nijerya’daki diğer kadınların dertlerini düşünüyor. Allah’ın onlara yardım etmesi için dua ediyor.


Taliban dönemi Afganistanı’nda diz çökmüş bir kadının, stadyumun ortasında binlerce meraklı bakış arasında ensesine sıkılan kurşun ile yere yıkılışı hâlâ belleğimde yerini korurken, Nijerya gezimin birkaç gün öncesinde Milliyet’in birinci sayfadan verdiği meydanda asılan insanları içeren İran manzaraları içimi iyice kararttı ve isyan ettim.
Yeni adım attığımız 21’inci yüzyılda insanlık daha güzel bir dünya için arayışlarını sürdürürken Afrika’nın göbeğinde çağdışı bir olaya tanık olmaya hazırlanıyoruz. Evet, Emine Laval boşanma sürecinde gayrimeşru çocuk doğurduğu için taşlanarak öldürülecek. Emine’yi ölüme götürecek olan masum bebeği şimdilik bu genç kadını hayatta tutan tek neden. Şeriat mahkemesinin verdiği taşlanarak idam cezası hiçbir şeyden habersiz dünyaya merhaba diyen bu 10 aylık bebeğin sütten kesilmesi ile yerine getirilecek.

Emine Laval 31 yaşında. Kadınlar üzerinde geleneklerin ve baskıların fazla olduğu kuzey bölgesindeki Funtua yakınlarında Karami kasabasında doğdu. Babasını hastalıktan ölünce annesi başkasıyla evlenmiş. 15 yaşındayken kendisinden 16 yaş büyük Mali İbrahim adında, kasabasından bir adamla evlenmiş. Ondan 3 çocuğu o var. 10 yaşındaki Kabiru, 7 yaşındaki Salih ve 4 yaşındaki Zeliha... Mali’den dört yıl önce boşanan Emine , "Evlilik zamanını doldurmuştu, arkadaşça ayrıldık" diye devam ediyor. Baba ocağına geri dönen Emine, birkaç yıl sonra yine kasabalısı Muallim Garbe ile evlenir. Emine yakalandığı kadın hastalığı nedeniyle şiddetli kanamalar geçirir. Eşiyle bu yüzden cinsel ilişkiye giremeyince, kocası onu boşar. Emine tekrar baba evine döner. Bu kez kasabadaki Yahey adlı komşuları Emine’ye aşık olmuştur. Emine de onu beğenir. Yahey onunla evlenmek ister. Ancak Yahey’in kız kardeşi, Emine’nin eski kocasının eşlerinden biri olduğu için Yahey’in ailesi bu evliliğe karşı çıkar. Emine ile evlenemeyeceğini anlayan genç adam bir gün çalılıklar arasında kadına tecavüz eder. Emine, dördüncü bebeğini Wasiliyu’yu dünyaya getirir. Bölgedeki "Da’awe" adlı aşırı bir dinci grup Emine’yi şeriat mahkemesine şikayet eder.

Emine, mahkemede hem yalan söylemek hem de evlilik dışı çocuk doğurmaktan suçlu bulundu. Tecavüze uğradı, zinadan taşlanarak ölüme mahkum edildi. Şimdi cezasının infaz edilmesini bekliyor. Mahkeme, çocuğunu emzirebilmesi için infaz tarihi olarak 2003 eylülünü belirledi. Nijerya insan ve kadın hakları savunucularının yardımıyla Emine’nin Şeriat üst mahkemesine yaptığı karara itirazı kabul edildi. Şimdi temyiz duruşmasını bekliyor. Emine, "Yahey bana tecavüz etti" diyor. Ortada şahit yok. Yapılan bir tıbbi test yok. Yahey ise "Ben tecavüz etmedim" diyor. Onun da şahidi yok. Ama Yahey Kuran’ı öpüp yemin ediyor ve cezadan kurtuluyor. Peki Emine de Kuran üzerine yemin etseydi ortada herhalde suçlu kalmayacaktı. Bunun adına "Şeriat Mahkemesi" deniyor. Bir kadının sözü yeterli olmazken erkeğin Kuran’a el basması onu kurtarabiliyor. Aynı şeyi bir kadın yapsa, erkeği taşlayarak öldürürler mi acaba?

YARIN
• Recm cezasına çarptırılan hamile Fatma ve Ahmet’in hikayesi. Milliyet onların aileleri ile de görüştü.
• 13 yaşındaki Mariha babasının arkadaşlarının tecavüzüne uğradı. İftira suçlamasıyla hamileyken 200 kırbaç yedi.

















EN ÇOK OKUNANLAR

KEŞFETYENİ

İlgili Haberler