Gündem Evrensel Bir Gazeteci Abdi İpekçi - Türk basınının okulu İpekçi’dir

Evrensel Bir Gazeteci Abdi İpekçi - Türk basınının okulu İpekçi’dir

02.02.2015 - 02:30 | Son Güncellenme:

Sami Kohen; “Abdi, yenilikçi, yaratıcıydı. Çok mütevazı bir insandı” derken, Hasan Pulur; İpekçi’nin tavrıyla tarzıyla bir okul olduğunu vurguladı... Bedri Koraman ise “Basın, İpekçi dönemi ve sonrası diye ikiye ayrılıyor” dedi

Evrensel Bir Gazeteci Abdi İpekçi - Türk basınının okulu İpekçi’dir

İki üniversite öğrencisi, Abdi İpekçi ve Sami Kohen 1950 yılında Yeni İstanbul gazetesinde çalışmaya başlar. Biri dış, diğeri yurt haberlere bakan bu iki genç isim, daha sonra İstanbul Ekspres Gazetesi’ne transfer olur. Daha sonra yine birlikte 1954’te Milliyet Gazetesi’ne geçerler. Abdi İpekçi’yle meslek hayatı boyunca en uzun beraberliği olan kişi, yılların gazetecisi Sami Kohen’dir. Bazen bir haber için saatlerce tartıştıkları, görüş alışverişinde bulundukları olur. Ancak hiçbir zaman aralarında kırgınlık olmaz. Daha doğrusu, İpekçi, gazetecilik tartışması yürüttüğü hiç kimse ile bir kırgınlık yaşamaz. Onların hayatında haber, her şeyden önce gelir. Bu da, yazı işleri masasına gelen her haberin hakkını vermek, haberleri sıkı bir süzgeçten geçirerek okuyucularla paylaşmak demektir:

Haberi ‘Double check’ ederdi
“Abdi, yenilikçi, yaratıcıydı. Ayrı birer dış haberler, ekonomi sayfası çıkardı. Bir ekol yarattı. İlerici, yenilikçi, modern... Çok mütevazı bir insandı. Şeflik taslamazdı. Kahkahası ise sirayet ederdi, kahkaha korosu olurdu. Sporda yaptığı hamleler var. Milliyet’in son sayfası spor sayfasıydı. Gençler, ‘Milliyet son sayfasından okuduğumuz bir gazete’ derdi. Dilinin ucuna geleni Abdi’ye söylemek çok kolaydı. Çekinmek yoktu. Habere teşvik ederdi. Muhabiri onore etmesini çok iyi bilirdi. Herkesle arkadaştı, iyi diyaloğu vardı. Çok ciddi ve objektifti. ‘Double check’, yani bir haberin doğruluğunu iki yerden iki defa tahkik etmeyi basına kabul ettirdi. Bir gece Ankara’dan gelen bir haber vardı. Bakanlık nezdinde doğrulatmak mümkün olmadı. Bile bile, ‘Ben bu haberi atlarım’ dedi ve verdirmedi. Bir gün sonraya kaldı ve haber doğruydu.”

O gün arabasına kadar götürdüm
İpekçi ve Kohen’in omuz omuza vererek çalışmaya başladıkları Milliyet, kısa sürede diğer gazetelere örnek teşkil edecek kadar ses getirmeye başlar. Milliyet, zaman içinde büyük bir aile olur. Abdi İpekçi, Kohen’i yurtdışı ziyaretleri için her zaman teşvik eder. Kohen, bir kez bile İpekçi’den “Çok masraflı, gitmeyelim” gibi sözler işitmez. Kohen böylece ‘ilklerin gazetecisi’ olur. İlk kez Çin’e, Kuzey Kore’ye giden gazetecidir. İpekçi-Kohen birlikteliği İpekçi vurulana dek, o son güne kadar sürer. Sami Kohen, dostu Abdi İpekçi’nin son dakikalarına kadar yanında olan bir isimdir. Suikastin gerçekleştiği gün, İpekçi, Ankara’dan yeni dönmüştür. Aynı akşam eşi Sibel İpekçi ile katılması gereken bir resepsiyon vardır. Her zamanki gibi işi başından aşkındır ve Sami Kohen’i yanına çağırır:
“Gazeteye telaş içinde geldi. ‘Ankara’dan yeni geldim, bir yazı için bilgiler edindim. Bugün yazacak halim yok, acelem var. Ancak bugün dışarıda önemli bir şey var galiba’ dedi. ‘Humeyni, Paris’ten Tahran’a döndü’ dedim. Dönüşünün Türkiye için ne ifade ettiğini yazacağını söyledi, benden acele not istedi. Yazıp götürdüm. Yazısını verdi, aşağıya indi. Bana da ‘Mutlaka İran’a gitmek lazım’ dedi. O gün, arabasına kadar beraber gitmiştik...”

Haberin Devamı

Her zaman ‘Daha iyisi’ derdi
Milliyet Gazetesi yazarlarından Hasan Pulur ise İpekçi’yi şöyle anlattı:
“Her meslekte bir okul vardır, kişilerin adıyla anılır. Abdi İpekçi de bana göre Türk basınının okuludur. Tarzıyla, tavrıyla bir okuldur. Çoğumuz o okuldan yetiştik. Ondan çok şey öğrendik. Hiçbir şeyden memnun olmaz, her zaman ‘Daha iyisi, daha iyisi’ der; ‘Başka’, ‘Başka’ diye sorardı. İpekçi, bence Türk basınının en önemli gazetecisiydi.”

‘Siyasi karikatürü öne çıkaran gazeteci’
Yazarlığını yanısıra, çizerliği ile de bilinen İpekçi, ünlü karikatürist Bedri Koraman’ın deyişiyle, siyasi karikatürleri ön plana çıkaran gazeteci oldu. Koraman, kendisini iş alanında her daim teşvik eden İpekçi’yi Türkiye basını için bir milat olarak görüyor. Bunun ötesinde, İpekçi suikasti ile bu suikastten önce kendisine yönelen silah arasında da buruk bir bağlantı görüyor: “12 Eylül’e giden dönemde, alnıma dayanan silah tutukluk yapınca birkaç kabza yarasıyla kurtuldum. Bana göre Türkiye’de basın, Abdi İpekçi dönemi ve sonrası diye ikiye ayrılıyor. İpekçi’nin öldürülmesiyle başlayan ikinci bir basın dönemi oldu.”

Haberin Devamı

YARIN:
- ‘MATBAADA İŞÇİ GİBİ ÇALIŞIRDI’
- ‘GALATASARAYLI ABDİ’DEN TARAFSIZ OLMAYI ÖĞRENDİM’