GündemHayatları Kur’an ile anlam kazandı

Hayatları Kur’an ile anlam kazandı

08.07.2015 - 02:30 | Son Güncellenme:

Kur’an-ı Kerîm’i huşu ile dinlemek kalpleri ürpertir, gönülleri yumuşatır. Ukbe b. Âmir Kur’an’ı güzel okuyan hâfız sahabilerdendi. Seher vakitlerinde kalkar huşu ile Kur’an okurdu

Hayatları Kur’an ile anlam kazandı

Peygamber Efendimiz’in terbiyesi altında yetişen sahabiler Kur’an-ı Kerîm’e gereken saygıyı gösterdiler. Hayatları Kur’an’la anlam kazandı. Kur’an okudukça duygulu bir kalbe, şefkat dolu bir sineye sahip oldular. Çevrelerine sevgiyi, nezaketi ve fedakarlığı yaydılar. O mübarek kitabı Efendimizden öğrendikleri şekilde ağır ağır ve üzerinde düşüne düşüne okudular. Âyetleri, onar onar ezberliyor, derinlemesine düşünüyor, daha sonra ikinci on âyete geçiyorlardı. Nitekim Abdullah b. Mesud şöyle der: “Kur’an’ı okurken çürük hurma gibi dağıtıp açmayın. Şiir okur gibi de okumayın. İbret verici âyetlerde durun. Kalpleri onunla harekete geçirin. Gayeniz bir an önce sûreyi bitirmek olmasın”.

Haberin Devamı

Kalpleri ürpertir

Mü’minlerin gıdası olan Kur’an’ı huşu ile dinlemek kalpleri ürpertir, gönülleri yumuşatır. Ukbe b. Âmir Kur’ân-ı Kerîm’i güzel okuyan hâfız sahabilerdendi. Seher vakitlerinde kalkar huşu ile Kur’an okurdu. Kendisi anlatıyor: “Bir gün Resulullah bana: “Ukbe! Sana, şimdiye kadar benzeri görülmeyen iki sûreyi öğreteyim mi?” diye sordu. Ben de: “Evet ey Allah’ın Resûlü” dedim. Bunun üzerine Resûlullah bana Felak ve Nâs sûrelerini okudu. Namaz vakti girince cemaate imam oldu ve o iki sureyle namazı kıldırdı. Daha sonra: “Ey Ukbe! Yatarken bu sureleri okumayı ihmal etme” buyurdu. Ukbe, Kur’an okumak ve öğretmekten büyük zevk alırdı. Bir gün Resûl-i Ekrem’den: “- Ey Allah’ın Elçisi! Hûd ve Yûsuf surelerini bana okur musunuz?” diye ricada bulundu. Efendimiz de bu iki sûreyi okudu ve Ukbe dinledi. Daha sonra öğrendiği şekilde etrafındakilere okudu ve öğretti. Sahabe onun tane tane okuyuşunu dinlerken, kalpleri ürperirdi.

Haberin Devamı

Kur’an’ın âyet âyet indirilişine şahit olan sahâbe Kur’ân-ı Kerîm’ i ilk nâzil olduğu şekilde Efendimiz’den öğrendiler. Daha sonraki nesillere de aynı şekilde aktardılar. Kur’ân ahlakıyla ahlaklanmak için hiçbir fedakarlıktan kaçınmadılar.

Gönüllere işledi

Mübarek kitabı hem kalplerine hem de davranışlarına yansıttılar. Kur’an onların boğazlarından aşağıya inerek gönüllerine işledi. Resûlullah bu hususta şöyle ikazda bulunur: “Aranızdan öyle bir grup ortaya çıkacak ki, namazınızı onların namazları, oruçlarınızı onların oruçları ve diğer amellerinizi de onların amelleri yanında az göreceksiniz. Onlar Kur’an okuyacaklar, fakat okudukları boğazlarından aşağı geçmeyecek. Onlar okun yaydan çıktığı gibi dinden çıkacaklar.” (Buhârî, “Fezâilü’l-Kur’ân” 36)

Sahabiler ilahi mesajı hayatlarının vazgeçilmezi haline getirdiler. Hz. Peygamber’in hicret yolculuğundaki arkadaşı Hz. Ebûbekir, Mekke döneminin en zorlu ve meşakkatli zamanlarında, evinin bahçesinde Kur’an okuyordu. Onun okuyuşunu duyan müşrik kadınlar ve gençler de hayranlıkla onu dinliyorlardı. Kur’an okurken gözyaşlarına hakim olamayan Hz. Ebûbekir’in hali etrafındakileri etkilemeye başlayınca Kureyş’in ileri gelenleri tedbir almışlardı. (Buhârî, “Kefâle”, 4)

Haberin Devamı

Gözyaşları süzüldü

Ebû Hüreyre anlatıyor: “Şimdi siz bu sözden mi hayrete düşüyorsunuz? Ağlamıyorsunuz da gülüyorsunuz” mealindeki âyetler (en-Necm 53/59-60) nazil olduğunda Suffe ashabı, büyük bir endişeye kapıldı ve gözyaşları yanaklarından süzülmeye başladı. Onların ağlamasını işiten Allah Resûlü de ağlamaya başladı. Biz de Allah Resûlü ağladığı için ağladık. Nihayet Hz. Peygamber “Allah korkusundan ağlayan bir kimse cehenneme girmez. Günah üzerinde ısrar eden de cennete giremez. Eğer siz günah işlemeyecek olsaydınız Allah sizin yerinize kendilerini affedeceği, günah işleyen bir kavim getirecekti” buyurdular. Kur’ân-ı Kerîm’i çok okuyan ashâb-ı kirâm, aynı zamanda onu dinlemekten de derin bir haz almaktaydı. Hz. Ömer sesi çok güzel olan ve Kur’ân’ı mükemmel okuyan Ebû Mûsâ el-Eş’arî’ye zaman zaman: “- Ey Ebû Mûsâ! Bize Rabbimizi hatırlat”, der, o da Kur’ân okurdu.

Haberin Devamı

Kur’ân-ı Kerîm, Hz. Peygamber vasıtasıyla insanlığa lütfedilmiş ilahi bir armağan, Efendimiz ve sahabe-i kiramdan bize intikal etmiş, en değerli ve en anlamlı hatıradır. Bu yüzden Kur’ân’a gösterilen saygı, Allah’a ve Resûlü’ne saygı, ona hürmetsizlik de Allah’a ve Resûlü’ne hürmetsizlik anlamına gelmektedir.

Ramazan’ı imece usulü yaşıyorlar
Zonguldak’ın Karapınar köyünde 5 yıldır süren ramazan geleneği doğrultusunda köy sakinleri, her gün gönüllü kişilerin cami yemekhanesinde verdiği iftarda orucunu açıyor. Her ramazan imece usulü pişirilen yemekler, gönüllülerin temin ettiği gıda maddelerinden hep birlikte hazırlanıyor. Vermenin köylerinde gelenek haline dönüştüğünü anlatan Köy muhtarı Mehmet Ali Yıldız, “Yaklaşık 200 haneli köyümüzde her akşam orucumuzu birlikte açıyoruz” diyor. Cami imamı Necmi Altınay, iftar vermek isteyen kişi ya da kişilerin listeye günler öncesinden adlarını yazdırdığını, hazırlıkların hep birlikte yapılarak ramazan sofralarının şenlendiğini ifade etti. Altınay, köyde neredeyse evinde kimsenin iftar yapmadığını, ramazanın manevi atmosferini bir arada daha iyi hissettiklerini ifade etti.
Kantarcılar Camii
İstanbul Küçük Pazar’da bulunan ve Fatih devrinde Sarı Timurçi Mevlana Muhittin Efendi tarafından yaptırıldığı için, banisinin adı ile (Sarı Timurçi Mescidi) diye bilinen Kantarcılar Camii fevkani, kargir bir yapıdır. Minberin, 1688 yılında Kadı-Zade Mehmet Efendi tarafından koydurulmuştur. Mehmet efendinin iki kere İstanbul kadısı olduktan sonra, Eyüp Kadılığına tayin edildiği, buradan azledildikten sonra da vefat ettiği bilinir.
BİR HADİS
Kıyamet günü Allah şöyle buyuracak: “-Ey Ademoğlu! Ben hasta oldum beni ziyaret etmedin!” “-Ey Rabbim, Sen Alemlerin Rabbi iken ben seni nasıl ziyaret ederim?” “-Falan kulum hastalandı, fakat sen onu ziyaret etmedin? Eğer onu ziyaret etseydin beni onun yanında bulacaktın!” “-Ey Ademoğlu ben senden yiyecek istedim ama sen beni doyurmadın?” “-Ey Rabbim, ben seni nasıl doyururum? Sen ki alemlerin Rabbisin?” “-Benim falan kulum senden yiyecek istedi. Sen onu doyurmadın. Eğer sen ona yiyecek verseydin onu benim katımda bulurdun”. “-Ey Ademoğlu! Ben senden su istedim bana su vermedin!” “-Ey Rabbim, ben sana nasıl su verebilirim? Sen ki Alemlerin Rabbisin! “-Falan kulum senden su istedi. Sen ona su vermedin. Eğer ona su vermiş olsaydın, onu benim katımda bulacaktın!” (Müslim, Birr, 43).
Yrd. Doç. Dr. Kâmil Yaşaroğlu sorularınızı yanıtlıyor
Kaza namazlarının her namazın ardından kılınması şart mıdır?
Kazaya kalmış namazlar mekruh vakitlerin dışında her zaman kılınabilir. Mekruh vakitler şunlardır: 1. Güneşin doğmasından yükselmesine kadar olan zaman (yaklaşık 40-45 dakika civarındadır). 2. Güneşin tam tepe noktasında olduğu zaman 3. Güneşin batma zamanı. Ancak namaz borçlarını düzenli bir şekilde tamamlamak için kaza namazlarını vakit namazlarının ardından kılmayı prensip haline getirmek güzel bir davranıştır.
Kandil günlerinde oruç tutmak isteyen hangi gün oruç tutmalıdır?
Kandil günlerinde oruç tutmak isteyenler ihya ettikleri kandil gecesi oruca niyet edip ertesi gün oruç tutarlar. Çünkü dini hükümlere göre gün, güneşin batışı ile başlar ve ertesi günkü batışa kadar devam eder.
Ancak kandil gecesinden önceki gün oruç tutmayı yasaklayan bir hüküm yoktur. Oruç tutulması mekruh olmayan günlerin hepsinde oruç tutmak sevap kazandırır.
Hz. Peygamber’den bir dua
Allah’ım! Bildiğim ve bilmediğim bütün iyilikleri senden ister, bildiğim ve bilmediğim bütün kötülüklerden sana sığınırım. Allah’ım! Cenneti ve cennete götürecek söz ve işleri senden ister, cehennemden ve cehenneme sürükleyecek söz ve hareketlerden sana sığınırım.
Bir ayet
Sen onla ra dünya hayatının misalini ver: Dünya hayatı, gökten indirdiğimiz bir su gibidir ki, bu su sayesinde yeryüzünün bitkileri birbirine karışmış, nihayet rüzgarların savurduğu bir çöp kırıntısı ol muştur. Allah ’ın her şeye gücü yeter. (el-Kehf 45)