Gündem Her organ emanettir yerinde kullanmalıyız

Her organ emanettir yerinde kullanmalıyız

05.06.2018 - 01:30 | Son Güncellenme:

Mesela dil emanetini korumak yalan konuşmamakla, gıybet etmemekle; göz emanetini korumak onu harama bakmada kullanmamakla olur. Kulak emanetini korumak yalan ve iftira gibi boş ve yasak şeyleri dinlememekle olur.

Her organ emanettir yerinde kullanmalıyız

Her organ emanettir yerinde kullanmalıyız
İnsanın Allah’a, ailesine ve içinde bulunduğu topluma hatta insanlığa karşı görev ve sorumlulukları “emanet” kelimesiyle ifade edilmiştir. Güvenilir olan, sözünde duran, emanete hıyanet etmeyen kimselere “emîn” denilir. Emanet ve iman aynı köktendir. Her ikisi arasında bir ilişki bulunduğundan birbirini tamamlamaktadır. Emanete riayet duygusu, müminlerin iman dokusunu ayakta tutan bir unsurdur.

Haberin Devamı

“Kuran-ı Kerim’de emanete riayet müminlerin başlıca özellikleri arasında zikredilmektedir (el-Mü’minûn 23/8; el Meâric 70/32). Ahzâb Sûresi’nin 72. ayetinde ise şöyle buyurulur: “Biz emaneti göklere, yere ve dağlara sunduk, onlar kaçındılar; Nihayet onu insan yüklendi, fakat ne yazık ki o da zalim ve cahil çıktı.” İslam âlimleri bu ayetteki emanetin hem dini görev ve yükümlülükleri hem de insanlar arasındaki emanetleri, yani bütün emanet çeşitlerini ifade ettiği görüşündedir.

Bir ayet

“Muhakkak ki, gece ibadeti daha etkili, gece okuması ise daha doğru ve daha iyi anlaşılır.” (el- Müzemmil 73/6)

Emanet zayi olursa...

Hz. Peygamber’in hadislerine baktığımızda, özel meclislerde konuşulan sözlerin, verilen sırların, evlenilen kadınların ve aile mahremiyetinin birer emanet olduğu belirtilmiştir. “Emanet zayi olduğunda kıyameti bekle” (Buhârî, İlim, 2) anlamındaki hadiste, hangi türden olursa olsun emanete hıyanetin yaygınlaşması ve güvenin ortadan kalkmasının toplumsal bir felaket olduğu anlatılmak istenmiştir. Hz. Peygamber de emanete hıyanet etmeyi münafıklık alâmetleri arasında sayarak şöyle buyurmuştur:

Haberin Devamı

“Münafığın alameti üçtür: Konuşunca yalan söyler, söz verince sözünden cayar, kendisine bir şey emanet edildiğinde hıyanet eder” (Buhârî, Îmân, 24). Bu hadisin başka bir rivayetinde ise, “oruç tutsa, namaz kılsa ve kendini mümin zannetse bile” ifadesi vardır. (Müslim, Îmân, 109) Bir diğer hadiste ise emanet vurgusu şu şekilde ifade edilmiştir: “Müslüman, Müslüman’ın kardeşidir. Ona zulmetmez ve ona ihanet etmez. Yalan söylemez ve onu zor durumda yüzüstü bırakmaz” (Buhârî, Mezâlim, 3; Müslim, Birr, 58).

Bir hadis

Aziz ve celil olan Allah, “Ben, kulumun beni düşündüğü gibiyim; beni andığı (her) yerde, onunlayım (rahmet ve yardımım onunla beraberdir)” buyurmuştur. Allah’a yemin ederim ki Allah’ın, kulunun tövbe etmesinden dolayı duyduğu hoşnutluk, herhangi birinizin ıssız çölde kaybettiği devesini bulduğu zamanki sevincinden daha büyüktür.” (Nitekim Allah şöyle buyurmuştur): “Bana bir karış yaklaşana ben bir arşın yaklaşırım, bir arşın yaklaşana bir kulaç yaklaşırım. Bana yürüyerek gelene ben koşarak giderim” (Buhârî, Tevhîd 15).

Emaneti titizlikle korumamız için Rabbimizin diğer buyrukları şöyledir:

Birbirinize bir emanet bırakırsanız, emanet bırakılan kimse o emaneti (zamanı gelince) sahibine versin ve bu hususta Allâh’tan korksun” (el-Bakara 2/283).

“…Kim emanete hıyanet ederse, kıyâmet günü, hainlik ettiği şeyin günahı boynuna asılı olarak gelir” (Âl-i İmrân 3/161).

Peygamberlerin sıfatlarından birisi de “emanet”tir. Bu sıfat peygamberlerin her yönü ile güvenilir olduklarını ve Allah’tan aldıkları emaneti sorumluluk bilinciyle yerine ulaştırdıklarını ifade eder.

Haberin Devamı

Kulun Rabbine karşı riâyetle sorumlu olduğu emanet, O’nun emrettiklerini yapmak, yasakladıklarından sakınmaktır. Bu vazife, bütün organlarımızı ilgilendirir. Çünkü her organ bir emanettir ve onun yerli yerince kullanılması gerekmektedir. Mesela dil emanetini korumak yalan konuşmamakla, gıybet etmemekle, dedikodu yapmamakla, küfre düşmemekle, çirkin sözler sarfetmemekle olur. Göz emanetini korumak onu harama bakmada kullanmamakla olur. Kulak emanetini korumak yalan ve iftira gibi boş ve yasak şeyleri dinlememekle olur. Diğer organlar da buna benzer.

Esmâ-i Hüsnâ

(Şekûr): Kendi rızası için hayırlı işler yapanların mükâfatını bol bol veren, kullarının az ibadetine karşılık çok mükâfat veren, onların ecirlerini kat kat artıran demektir. Allahbize karşı şekûr olması için, öncelikle bizim Allah’a şükretmemiz, şükür yolunu tutmamız gerekir. Rabbimiz bize hem şükür hem de nankörlük yollarını göstermiş, bize de tercih imkanı vermiştir. Şükür, erdemlilerin seçeneği ve hayat tarzıdır. Yaşadığımız herhangi bir olayda bile hep o iki yol ayrımında dururuz. şükretmeyi seçersek kazançlı çıkar, nankörlük etmeyi seçersek kaybederiz.

Emanete riayet etmek

Diğer yaratılanlara karşı emanet, onların hukukuna riâyet etmek onlara zarar vermemek ve aldatmamaktır. Alınan emaneti geri vermek, tartıyı eksik yapmamak, insanların kusurlarını yaymamak, hanım kocasının, koca hanımının iffet ve emanetini koruması gibi hususlardır.

Sayılı nefeslerimiz, ömrümüz emanettir. Aklımız, kalbimiz, dilimiz, bütün bedenimiz emanettir. Ailemiz, çocuklarımız, komşularımız, malımız-mülkümüz, bilgimiz, birikimimiz emanettir. Bizlere düşen, bu emanetlerle Rabbimizin rızasına ulaşmanın gayretinde olmaktır.

Haberin Devamı

Bütün İslam âlimleri, servetin emanet olduğu düşüncesi üzerinde ısrarla durmuşlar, başta zekât olmak üzere fakirlere haklarının verilmesini ve servetin asıl sahibi olan Allah’ın hoşnutluğuna uygun sarfedilmesini emanete riayet olarak değerlendirmişlerdir.

Huzurlu ve güvenli bir dünya garantisi, ancak emanet bilincine ermiş, Allah’a verdiği söze sadakat gösteren saygılı insanlarla mümkündür.

Bir dua

Hz. Âişe’den rivayet edildiğine göre Hz. Peygamber, aile fertlerinden biri hastalanınca, sağ eliyle hastayı sıvazlar ve şöyle dua buyururdu: “Bütün insanların rabbi olan Allah’ım! Bunun ıstırabını giderip, şifa ver. Şifayı veren ancak sensin. Senin şifandan başka şifa yoktur. Buna, hiçbir hastalık izi bırakmayacak şekilde şifa ihsan et!” (Buhârî, Merdâ 20)

Aile hayatında denge

Peygamberimizin sütkardeşi olan Osman b. Maz’ûn da dünyadan el etek çekmeye karar vermişti. Hatta kendisini ibadete öylesine adamıştı ki, bakımlı bir hanım olan eşi Havle’yi bile gözü görmez olmuştu. Havle’nin dağınık ve mutsuz görünümü Peygamber Efendimizin dikkatini çekince Hz. Aişe’ye bunun sebebini sormuş, o da eşinin bütün günü oruçla ve bütün geceyi namazla geçirmesinden dolayı Havle’nin, eşi olmayan bir kadın gibi kendini bıraktığını anlatmıştı. Bunun üzerine de Peygamber Efendimiz Osman’ı yanına çağırarak, “Yoksa benim hayat tarzımdan yüz mü çevirdin?” diye çıkıştıktan sonra inananları dengeli bir hayata çağıran şu cümleleri tekrarlamıştı: “Ben hem uyurum, hem namaz kılarım. Bazen oruç tutarım, bazen de tutmam. Kadınlarla da evlenirim. Allah’tan kork ey Osman! Bilesin ki, ailenin senin üzerinde hakkı var, misafirinin senin üzerinde hakkı var, vücudunun senin üzerinde hakkı var. Bazen oruç tut, bazen tutma, biraz namaz kıl biraz da uyu!” (Ebû Dâvûd, Tatavvu’, 27).

Haberin Devamı

Selimiye Camii

Mimar Sinan’ın ustalık eserim dediği Edirne’deki Selimiye Camii, Osmanlı-Türk sanatının en önemli eserlerinden biridir. Selimiye Camii, Sultan II. Selim’in emri üzerine Mimar Sinan tarafından Kıbrıs’ın fethiyle elde edilen ganimetlerle eski sarayın baltacılar koğuşunun bulunduğu yerde yapılmıştır. 1568 - 1574 yıllarında tamamlanan Selimiye Camii Osmanlı-Türk mimarisinin en büyük eseridir. Üçer şerefeli dört minaresi vardır. Her minarenin yüksekliği 70,89 m.’dir. Kubbesi 31,28 m. çapında olan Selimiye Camii’nin Harim tarafındaki minarelerin şerefelerine ayrı ayrı yollardan çıkılabilmektedir.

Selimiye Camii, zamanın başkenti olan Edirne’de, şehrin en yüksek noktasında Yıldırım Beyazıt’ın yaptırdığı Baltacılar Koğuşunun kalıntıları üzerine yapılmıştır. Yapımına 1569’da başlanmış ve 1575’de tamamlanmıştır. Osmanlı-Türk sanatının en muhteşem eseridir. Mimar Sinan, Selimiye için “ustalık eserim” demiştir. Açık havalarda Rodop Dağları’ndan ve Uzunköprü’nün Süleymaniye Köyü’nden görülebilmektedir.

Her organ emanettir yerinde kullanmalıyız

Görülmemiş teknik

Selimiye’de daha önceki hiç bir camide, Ayasofya ve Bizans eserinde ve antik çağ mabetlerinde görülmemiş bir teknik kullanılmıştır. Daha önceki kubbeli yapılarda, asıl kubbe kademeli yarım kubbelerin üzerinde yükselmesine rağmen, Selimiye Camii tek bir kubbe ile örtülmüştür. Kubbe, 8 fil ayağına dayanan bir kasnak üzerine oturtulmuştur. Kasnak, filayaklarına kemerlerle bağlıdır. Kubbenin çapı 31,28 metre, yüksekliği de 15,86 metredir. Bu şekilde örttüğü iç mekana verdiği genişlik ve ferahlıkla birlikte mekanın bir kerede kolayca anlaşılmasını sağlar. Kubbe aynı zamanda camiinin dış görünüşünün ana hatlarını da belirler.

Minareler üçer şerefelidir. İki minaresinde şerefelerin üçüne giden yol ayrıdır. Bu minarelerden aynı anda üç şerefeye de birbirini görmeden üç kişi çıkabilir. Öndeki iki minarenin taş oymaları çukur, ortadaki minarelerin oymaları ise kabarıktır. Minarelerin kubbeye yakın olması, camiyi göğe doğru uzanıyormuş gibi gösteren bir görünüş güzelliği sağlar. Diğer camilerde ise minareler açığa yapılmış ve yapı genişlemiştir.

Rus general kaçırdı

Selimiye’nin mermer, çini ve hat işçilikleri de önemlidir. Yapının içi İznik çinileriyle süslüdür. Büyük kubbenin tam altındaki hünkar mahfili, 12 mermer sütunludur ve 2 metre yüksekliktedir. Çinilerin bir kısmı 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşında, Rus generali Mihail Skobelev tarafından sökülerek Moskova’ya kaçırılmıştır. Caminin mimarisinde olduğu kadar, mermer, çini ve hat işçiliklerinde de kusursuzluğa varılmıştır. Yapının içi İznik çinileriyle süslüdür. Büyük kubbenin tam altındaki hünkâr mahfili, 12 mermer sütunlu ve 2 metre yüksekliktedir.

Yapının, kuzeye, güneye ve avluya açılan 3 kapısı vardır. İç avlu, revaklar ve kubbelerle süslüdür. Avlunun ortasında mermerden özenle işlenmiş bir şadırvan vardır. Dış avluda ise Sıbyan Mektebi, Darül Kurra, Darül Hadis, medrese, imaret bulunmaktadır. Sıbyan Mektebi günümüzde Çocuk Kütüphanesi, medrese ise müze olarak kullanılmaktadır.

Her organ emanettir yerinde kullanmalıyız