04.02.2014 - 02:30 | Son Güncellenme:
GÖKÇER TAHİNCİOĞLU - Haber analiz
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın, hükümetin, azami uzun tutukluluk süresini 5 yıl olarak belirlediği açıklaması yeni tartışmaları alevlendirdi.
Başbakan, binlerce kişinin bu sayede cezaevlerinden çıkacağını belirtse de hem sayılar bu kadar yüksek değil hem de Türkiye’deki yargı kararlarının tutarsızlığından kaynaklı ciddi bir sorun var: “Hüküm özlülük.”
Hizbullah kararı
Ceza Muhakemesi Kanunu’ndaki, “haklarında henüz karar verilmemiş tutuklu yargılanan sanıkların, karar çıkmadan cezaevinde en fazla ne kadar kalabileceklerini gösteren sınıra ilişkin düzenleme” 2011 başında yürürlüğe girdi. Düzenlemenin o tarihte yürürlüğe gireceği de AİHM’nin istikrarlı biçimde, “Yerel mahkeme bir sanık hakkında karar vermişse, artık o sanık tutuklu değil hükümlü sayılır” yorumu yıllardır biliniyordu ama Yargıtay, onlarca kişinin cinayetinden sorumlu tutulan ve sonradan da hüküm giyen Hizbullah örgütünün liderlerini tahliye ediverdi.
Değişen içtihat
Gelen yoğun eleştirilere karşı “yasa böyle” yorumunu yapan Yargıtay, nedense bir süre sonra evrensel hukuku anımsadı ve AİHM gibi, yerel mahkemenin hakkında karar verdiği sanıkların “tutuklu” statüsünde olamayacaklarını ve uzun tutukluluk düzenlemesinden yararlanamayacağını içtihat haline getirdi. Yargıtay, uzun tutukluluk sınırını belirlerken de yasayı “örgütlü suçlarda sınır 10 yıl” olarak yorumladı.
Manidar zamanlama
Anayasa Mahkemesi de tutuklu statüsünü AİHM gibi düşünüyordu. Ancak 10 yıllık süre Yüksek Mahkeme’ye göre fazla uzundu. Yüksek Mahkeme, bu sürenin hesaplanmasına yönelik düzenlemeyi iptal ederken, hükümete yeni düzenlemeyi yapması için 1 yıl süre verdi. Yani 1 yıl boyunca, 2 Ağustos 2014’e kadar 10 yıllık süre sınırı yürürlükte kalacaktı.
Üstelik bu karar öyle kritik bir aşamada verildi ki, “hükümete 1 yıllık süre verilmemesi” halinde genel suçlardan azami tutukluluk süresi olan 5 yıldan fazla süredir tutuklu bulunanlar yararlanamadı ve davaları ardı ardına karara bağlandı. Böylece hükümlü haline gelen bu tutuklu sanıklar için kapı kapandı yorumları yapıldı.
Balbay kararı
Ancak Ergenekon sanığı CHP’li Mustafa Balbay’ın durumunu görüşen Anayasa Mahkemesi, Ergenekon davasında kısa karar çıkmış olmasına yani gerekçeli karar yazılmasa da teknik olarak “hükümlü” statüsüne girmiş olmasına rağmen Balbay’ın tahliyesinin gerektiğine yönelik bir yorum yaptı. Anayasa Mahkemesi, her ne kadar tazminat ödenmesine hükmettiği Balbay’ın parlamanter olmasına rağmen cezaevinde bulunmasının haksız olduğunu vurgulasa da diğer yandan haksız uzun tutukluluğa atıf yaparak fitili bir kez daha ateşledi. İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi de “hükümlü artık, tahliye olamaz” yorumlarına rağmen bu kararı gerekçe gösterip Balbay’ı tahliye etti.
161 kişi
Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, geçen günlerde 161 kişinin 5 yılı aşkın süredir tutuklu yargılandığını açıkladı. Ancak bu, bu isimlerin hepsinin tahliyesi anlamına gelmiyor. Çünkü bu rakama, dosyası Yargıtay’da bulunan sanıklar da dahil.
Erdoğan’ın açıkladığı düzenleme yürürlüğe girerse, 5 yılı aşkın süredir tutuklu bulunan ve yerel mahkemenin hakkında karar vermediği isimlerin tahliyesinde bir sorun yok. Ancak başta Ergenekon sanıkları, hakkında karar çıkan kişilerin durumu ne karar verilirse verilsin çok tartışılacak.
Yenilenen heyetleriyle mahkemeler tahliye kararlarını verirlerse içtihatlar, vermezlerse Balbay örneği karşılarında duracak. “İçtihatları” bile değişebilir nitelikteki yargı sisteminin acısını yine toplum çekecek.