Gündem İnsanlık yeni sosyal değerlerini üretiyor

İnsanlık yeni sosyal değerlerini üretiyor

06.11.2012 - 02:30 | Son Güncellenme:

Yeni dönemde, ‘kağıtsız ofis’ gerçekleşecek, üretim kol, kas ve makine gücünden beyin gücüne doğru yönelim geçirecek, insan odaklı toplumsal yapılar ve devletler güçlenecek, coğrafi her tür sınır ortadan kalkacak ya da silikleşecek, yeni zengin sınıf küresel gelişmeleri yakından okuyan, dijital fırsatları geliştirebilenler olacaktır.

İnsanlık yeni sosyal değerlerini üretiyor


Bugün yaşanılan herhangi bir gelişme değerlendirilirken, dile sıkça gelen bir yorum dikkati çekiyor: “Dünya yeni bir değişim sürecinin içinde”, “kriz eşiğinde”. Eleştirel düşüncenin önemli kişiliklerinden İtalyan Gramsci’nin söylediği gibi, “eskinin ölüp yerine yeninin doğmadığı” bir anın tam orta yerinde. Günlük yaşamları derinden etkileyecek bir şekilde, toplumsal yapı ve kurumlar ile birlikte, yerel nedenlerin de ötesinde, küresel bütünlüğün içinde gerçekleşen bir değişime tanıklık ediyoruz. Derslerimden öğrenciler bilirler, tanınmış yazar ve fütürist Alvin Toffler’ın “Üçüncü Dalga” kitabına atıfta bulunarak değişimi açıklamak için çeşitli yorumlarda bulunurum. Toffler bu kitabında özetle, dünyanın yerleşik ve örgütlü tarıma geçişle birlikte bilinen üç dalgayı yaşadığını, her bir dalganın yeni bir ekonomik üretim biçimine işaret ettiğini, her yeni gelen dalganın bir önceki dalgayla oluşmuş toplum yapısını, otorite kurumlarını, siyasal örgütler ve kültürel yaşam biçimlerini derinden etkileyerek değiştirdiğini anlatır.

‘Toplum sözleşmesi’
Buna göre birinci dalga tarıma bağlı üretimi, imparatorluklar ve feodal siyasal düzeni, toprağa bağlı üretimin dinamiklerinden kaynaklanan efendi-köle ilişkilerini ve otorite kurumlarını beraberinde getirmiştir. Tarımsal üretimin etkisinden, aile feodal nitelikte, topluca bir arada yaşayan, anne, bana ve çocukların ötesinde çok geniş bir gruptur, toplumsal ilişkiler ve örgüt yapısı cemaatçi bir niteliğe sahiptir; özdeşlik, hiyerarşik bağlılık ve sadakat toplum olmak için gerekli, önemli yapı taşlarıdır. İkinci dalga ile gelen sanayi üretimi, fabrikalaşmaya dayalı yeni bir düzeni inşa ederken, tarıma dayalı toplum yaşam biçimini değiştirmiş, fabrikanın üretim dinamiklerine dayalı olarak feodal aile parçalanmış ve günümüzde bildiğimiz haliyle “çekirdek aile” ortaya çıkmış; imparatorluklar yıkılarak yerine yeni bir siyasi yapı olan “ulus devlet” doğmuş ve bu yeni devletin “kapitalist ekonomi”si için gereken siyasi ve toplumsal kurumları ortaya çıkmıştır. Yeni devlet yapısında kimi zaman başarısız örneklerine rastlansa da teorik olarak “toplum sözleşmesi” ile birbirlerine bağlı ve eşit, özgür ilişkilere dayalı bir vatandaş kimliği doğmuştur. Toprağa dayalı üretim araçlarının mülkiyetine sahip olanların ekonomik güç olma özelliğini elinden alan sanayileşme ve fabrika üretimi, yeni mülkiyet egemenlerini, sermayeyi, kentleri ve kent yaşam biçimine dayalı yeni kültürleri doğururken, beraberinde birçok sorunu, eşitsiz üretim ilişkilerini ve insanlık için acı bir tarihsel kesiti de ortaya çıkarmıştır.

Yeni bir dalga
Buraya kadar özetlemeye çalıştığımız biçimiyle, “neoliberal” ekonomi modeli olarak açıklanan küreselleşmeye dayalı yeni bir değişim sürecine kadar, devletlerin kalkınma ülküsü için insanların kendini feda etmesi gerektiği, yalnızca insanın değil, doğanın ve tüm kaynakların “büyük devlet” için yok edilircesine kullanılabileceğine ilişkin anlayış, “milli iktisat politikaları” eşliğinde millileştirmeye dayalı her tür uygulamanın gelişimini desteklemiş; “seri ve yüksek miktarda üretim” ihtiyacındaki fabrika ve onun kumandasındaki devletler, “tek tip insan” üretimine dayalı dil, din, ırk vb. her alanda “millileştirme” uygulamalarına aracılık etmiştir. İkinci dalga ekonomisiyle birlikte ortaya çıkan “şirket” sermayenin birikim kalesi olarak hizmet görmüş, pazarın bol, rekabetin az ve üretimin devlet ya da devlet izinli özel tekellerde olduğu dönem boyunca “insan merkezli” bir üretim yapma ihtiyacını duymamıştır.
Toffler’ın anlatımına tekrar bakarsak, özetle bahsettiğimiz bir ve ikinci dalgalar şimdi yeni bir dalga ile karşı karşıyadır: “dijital ekonomi”. Bilgi çağı olarak adlandırılan yeni dönemde, “kağıtsız ofis” gerçekleşecek, üretim kol, kas ve makine gücünden beyin gücüne doğru yönelim geçirecek, müşteri odaklı piyasa güçlenirken, pazarlama ve iletişim odaklı işletmeler, insan odaklı toplumsal yapılar ve devletler güçlenecek, coğrafi ya da zihinsel her tür sınır ortadan kalkacak ya da silikleşecek, yeni zengin sınıf küresel piyasa ve gelişmeleri yakından okuyan, dijital fırsatları geliştirebilenler olacaktır. İnsanlık yeniden sosyal değerlerini üretirken, eskinin devletleri, toplumsal kurumlar, şirketler gelişen yeni sosyal piyasa yapısı içinde değişim geçirmektedir. İnsan hakları, çevre ve doğayı sahiplenme, şiddete karşı mücadele, sosyal entegrasyon, katılım, hayvan hakları vb. birçok değerin “yüce devlet”ten önemli olduğunun kavranması, siyasal hakların gelişmesi, sivil toplumun keşfi ile birlikte birinci dalga ve ikinci dalganın getirdiği tüm kalıplar kırılmaktadır.

Yakın bir zamanda
Merkezinde insan olan ekonomi anlayışı, devletçi kalkınma modellerini değil, sosyal kalkınma modellerini öne çıkarmakta, siyasal üretim, devlet ve vatandaş arasında hizmet veren ve alan ilişkisinin gelişimini desteklemektedir. Harward Üniversitesi’nin Hint asıllı önemli bilim adamlarından, Nobel Ekonomi ödülü sahibi Amartya Sen’in deyişiyle “insani kalkınma” refah ekonomisi için olmazsa olmaz bir koşul haline gelmiştir. Sosyal kapitalin sermaye kapitalinden önemli olduğu bu yeni süreçte, hizmet alanların varlığı piyasada belirleyici rol oynamaktadır.
Özgür birey dayatılmış kimlikler değil, üretilmiş toplumsal değerler üzerinden toplumda yerini tanımlamakta, etrafla ilişkisini ve bağını sosyal değerler üzerinden inşa etmekte ve özgürce bunu gerçekleştirmektedir. Çok değil, yakın bir zaman dilimi içinde dünyanın gelişmiş ekonomi merkezleri sosyal kapitali yüksek bölgelerde yoğunlaşacak. Umarız Türkiye özel ve kamu sektörü piyasası gelişmeleri okuyabiliyor, anlayabiliyordur.

Haberin Devamı

DOÇ. DR. CAN BİLGİLİ

Lisans eğitimini İstanbul Üniversitesi Basın Yayın Yüksekokulu’nda tamamlayan Bilgili, aynı üniversitede gazetecilik üzerine yüksek lisans ve doktora yaptı. Galatasaray Üniversitesi’nde doçentliğini alan Bilgili, üniversitede iletişim ve medya üzerine dersler verdi. Yeditepe Üniversitesi İletişim Fakültesi’ne 2009 yılında geçen Bilgili, çok sayıda ulusal ve uluslararası makaleye imza attı. IAA Uluslararası Reklamcılık Derneği “Türkiye Reklam Pazarı 2007 Rapor Çalışması” Koordinatörlüğü, RATEM Bilimsel Araştırma ve Çalışmalar Komisyon Başkanlığı yapan Bilgili, Galatasaray Üniversitesi İletişim Fakültesi’nde dekan yardımcılığı da yaptı.

Bir Milliyet klasiği

DÜŞÜNENLERİN DÜŞÜNCESİ

Haberin Devamı

Gazeteniz Milliyet, “Düşünenlerin Düşüncesi” köşesiyle toplumun kanaat önderlerine sayfalarını açıyor. Abdi İpekçi tarafından 6 Ocak 1963’te başlatılan köşe ülkenin ekonomik, siyasal ve toplumsal birçok sorununu masaya yatırmıştı. Akademisyenlerden sosyal bilimcilere, sivil toplum temsilcilerinden işadamlarına, bilim insanlarından hukukçulara kadar uzman kalemler Milliyet için yazacaklar. Yazılarınızın uzunluğunun 3 bin vuruşu (1.5 sayfayı) geçmemesi gerekmektedir. İrtibat telefonumuz: 0212 337 9328. Mail adresi:aycaatikoglu@hotmail.com