18.01.2006 - 00:00 | Son Güncellenme:
0
axgun011.jpg Varlığı bir dönem tartışma konusu olan ifadelerin önemli bir kısmı, dönemin İçişleri Bakanı Sadettin Tantan'ın talimatıyla başlatılan soruşturmada hazırlanan müfettiş raporuna girdi. Bu nedenle tutanaklarda "1995'te Almanya Marl Narkotik Şube Müdürlüğü'nde Yalçın Özbey ile yapılan görüşmenin band tapesi" başlıklı sorgu tutanağının üzerinde görevli "Başmüfettiş'in talebi üzerine tasdiklenmiştir. 26/06/1999" ifadesi yer aldı. Abdi İpekçi cinayeti zanlılarından Yalçın Özbey'in 11 yıl önce Almanya'da iki Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) mensubuna verdiği ifadeyi Milliyet gün ışığına çıkardı. Özbey, ülkücü terörist Mehmet Ali Ağca ve Oral Çelik ile, İpekçi'nin öldürüldüğü dönemde aynı evde oturduklarını söyledi. Tutanaklardan, "devlete çalışması" için teklif aldığı da anlaşılan Özbey, "Türkiye'deki eylemlerini söylesem aklın durur" dediği Ağca'nın işlediği suçların "yüzde 25'inin ferdi olduğunu" kaydetti. PKK ve bazı ülkücülerin uyuşturucu bağlantılarına ilişkin bilgilerin de yer aldığı tutanakların, soru sorulmadan önce Özbey'in "Samimi olarak söylüyorum" cümlesiyle başlaması, görüşmenin tutanağa yansıyanlarla sınırlı olmadığını, önemli bilgiler içeren büyük bölümünün hâlâ açığa çıkmadığını ortaya koydu. Özbey, MİT görevlilerinin sorularını özetle şöyle yanıtladı: Büyük bölümü gizli Carlos gibi bir adam olmak. O kadar. Cezaevinde büyük bir tokat attı Hacı Çapan'a. 90 kilo malının üstüne oturdu. Etrafında bir sürü insan vardı. İşte o zaman o olaya toplanmışlardı. Mehmet Şener, Oral (Çelik), Abdullah Çatlı ve diğerleri. Belli bir güç oluşturmak için, bir fanteziden başka bir şey değildi. İpekçi konusunda mesela Mehmet Şener'in ufak bir fonksiyonu oldu. Ağca'nın Papa suikastındaki amacı neydi? Mumcu ve Perinçek Şimdi İpekçi meselesi çok ayrıntı. Herkes kafadan fantezi yaratıyor. Ben gerekirse Türkiye'ye gelirim. Papa işi öyle, işi bilen uzmanlar bana sorar, ben cevaplarım. Araba benim arabamdı. Fakat ben arabayı Mehmet Şener'e borçlanmıştım. O beni tezgâha getirdi. Arabayı ona verdim. O araba sonradan bu hadiselerde kullanıldı. Demirel hükümetleri af çıkardı. Ben gittim Kırşehir'de imtihana girdim. O arada da Ağca kaçırıldı. Kaçarken de benim arabam kullanıldı. Hedefte aslında Doğu Perinçek, Uğur Mumcu vardı, ama uyanık, tedbirli insanlardı.İpekçi olayında bilgiyi alan, istihbaratı yapan Ağca'ydı. Kendisi belirledi. Yavuz (Çaylan) da arabayı kullanmıştı. Önce camdan ateş ediyor, sonra yürüyor, öbür taraftan tekrar ateş ediyor. Mehmet Şener tip bir insandır. Mehmet Ali'nin eyleminden faydalanıp kariyer yapmak istiyordu. Hatta bir gün oturduk, "Başımıza bir iş gelirse bunun çırasını yakalım" dedik. Mehmet Ali de yakalanınca ilk onun adını verdi. Mehmet Ali tam psikopat. Türkiye'de onun yaptığı eylemleri ben söylesem aklın durur. Yüzde 25'ini ferdi olarak gerçekleştirdi. Biz Ankara'ya gittiğimiz zaman oturup patronlarımıza, büyüklerimize "İpekçi konusu budur" diyebileceğimiz bir şey, basına falan yansıması söz konusu değil. Devlet bilsin yeter. Sizin aktif görevliniz gibi üzerime düşen her şeyi yaparım. Açık cezaevinden izne çıkar çıkmaz telefon ederim. Yerimi söylerim. Şimdi Yalçın, bak açıkça ve mertçe soralım. Sen burada kaldığın süre içinde Türkiye için ne yapabilirsin? Bizim Serdar Çelebi o zamanki federasyon başkanıydı. Bizim arkadaşları harcamak istedi. O zaman Türkeş bunu görevden aldı. Rıfat Yıldırım, Üzeyir Bayraktar Frankfurt'taydı. Mehmet Şener bir firma kurmuş. Oral zaten yakalandı. Bizim eski kurttan Abdullah Çatlı Fransa'da cezaevinden kaçtı, şimdi Türkiye'de. Avrupa'da ülkücülerin durumu nedir? Ağca'da bir kompleks vardı. Kendine aşırı derecede güven. Ondan sonra parmağı kuvvetli. Yani muazzam silah kullanabilen. Delice bir cesaret. İpekçi cinayetinden sonra cezaevinden kaçışı bunu biraz daha şımarttı. Birçok elçilikle, Kaddafi ile Suriye ile bağlantı kurdu. "Onlardan destek alıp Carlos gibi Avrupa çapında bir şeyler yapalım" dedik. İpekçi vurulduğunda Oral, ben, Mehmet Ali aynı evde kalıyorduk. Epey eyleme ben de katıldım. Ahmet Kaçmaz'a yapılan bir şey oldu, Mihri Belli'ye sıkılan bir kurşun oldu. Çok büyük soygunlar oldu Ankara'da. Oral ayrıldı, gitti. Sonra baktık resimler gazetelerde dergilerde yayımlanınca "artık gidelim" dedik Avrupa'ya. Amaç sansasyon yaratmaktı. İnan samimi söylüyorum, tesadüfen olan bir hadise İpekçi. O cezaevinden kaçma olayını da Oral organize etti, para karşılığında. Orada zaten iki asker, bir tanesi şeydi, bizim "Pala Mehmet" diyorduk. Çıktıktan sonra da tanıdığımız gümrük memurları yardım etti. Ağca oradan Bulgaristan'a gitti. Muazzam silah kullanır Ağca 3-5 sene içinde çıkar Bekir Çelenk'in bir gemisi vardı. Federasyon gemiyi alacaktı. 3 milyon falan o değerde bir gemi. Radyodan ülkücü yayınlar yapılacaktı açık denizde. O da olmadı. Ağca da Bekir'i o yüzden söyledi. Gerçi oraya giden (Bulgaristan) herkes servis kontrolündedir. Ondan sonra Papa'yı organize etti... 3-5 sene içerisinde çıkar. Şimdi Ağca'da süper zekâ var. Düşün, adam Papa'yı vuruyor. Bu adam 6 ayda İtalyancayı anadili gibi konuştu. Tip bir insan. Çıkınca da kendisine göre bir planı vardır. Ne kadar sonra çıkacak bu Ağca? Özbey'in 1995'te iki MİT mensubuyla yaptığı görüşmenin tam içeriği sır olarak kaldı. Oral Çelik'i, Abdi İpekçi cinayeti nedeniyle yargılayan İstanbul 4. Ağır Ceza Mahkemesi, 1999'da ifadeleri önce emniyetten, sonra MİT'ten istedi. Emniyetten konuyla ilgisi bulunmayan bir dosya gönderildi. Bir süre sonra sorguya katıldığı söylenen Emniyet Genel Müdürlüğü irtibat görevlisi Nail Aydın tanık olarak dinlendi. Sorgu sırasında MİT'çilerle Özbey'in yanına girmediğini kaydetti.MİT'in, görüşmeye ilişkin bant çözümlerinin (tape) imha edildiğini öne sürdüğü görüşmeyi gerçekleştiren iki MİT'çi de tanık olarak dinlendikleri mahkemede, İpekçi cinayetiyle ilgili söylenenleri anımsamadıklarını kaydettiler. Dava delil yetersizliğinden düştükten sonra mahkemeye, nereden gönderildiği belli olmayan, kapalı zarf içinde bazı görüşme tutanakları geldi. Bunların görüşmeye ilişkin olduğu emniyetçe saptandı, ancak MİT'in "imha ettik" açıklamasını sürdürmesi nedeniyle teyidi yapılamadı. Özbey'in MİT mensuplarıyla yaptığı görüşmenin uyuşturucu ticaretine ilişkin bir bölümü basına da yansıdı. 11 yıldır neden saklanıyor? Yalçın Özbey, bugüne kadar Türkiye'de hiç yargılanmadı. Ülkücü kökenli Özbey, uzun süre Çatlı, Çelik, Ağca gibi isimlerle birlikte yasadışı eylemler gerçekleştirdi. 1993'te Almanya'da uyuşturucuyla yakalanan Özbey, Türkiye'ye iade edilmedi. 1997'de serbest kaldı. Aynı yıl Belçika'da yakalandı, ancak yine iade edilmeden serbest bırakıldı. Kanlı dönemin kilit ismi