GündemKAFİR: KENDİNDEKİ İMANI ÖRTEN İNSAN

KAFİR: KENDİNDEKİ İMANI ÖRTEN İNSAN

31.07.2013 - 02:30 | Son Güncellenme:

Bir insanın inandıktan sonra kafî olması, kendindeki doğru inancı gizlemesidir. Kafir Allah’a inanmayan onu yok sayan değil, Allah’a gereği gibi güvenmeyen kişidir. Kafir kişi Allah’a tam teslim olmayan insandır

KAFİR: KENDİNDEKİ İMANI ÖRTEN İNSAN

YAZAR - Kâfirin kelime anlamını biliyor musun?
OKUR - Bir şeyi örten kişi demektir.

Kâfir neyi örter?

Neyi örttüğünü bilmiyorum.

Kâfir, kendindeki imanı örter.

Kafirde iman olur mu?

Elbette olur; doğru bir imana sahip olmayan kişi kâfir olamaz.

Öyle şey olur mu?

Haberin Devamı

Sen hiç Kur’ân meali okudun mu?

Elbette okudum. Bu yazılardan sonra daha dikkatli okumaya başladım.

Bak, Kur’ân şöyle diyor:

“Ogün nice yüzler ak çıkar, nice yüzler de kararır. Yüzleri kararanlara şöyle denir: “Siz inandıktan sonra kâfir oldunuz, değil mi? Kâfir olmanıza karşılık, tadın şu azabı!” (Al-i İmran 3/106)

İnanan ancak bunu gizleyen

Mahşer yerinde bütün kâfirlerin yüzü kara çıkacak, onu biliyordum ama onların hepsinin inandıktan sonra kâfir olduklarını ilk defa duyuyorum.

İnandıktan sonra kâfir olması, kendindeki doğru inancı gizlemesidir. Gizlediği için sen onda böyle bir inancın olduğunu bilmiyorsun.

Ben kâfirin Allah’a inanmadığını biliyordum.

Hiç düşündün mü; inanmamak ne demektir. Sana güven duymayan biri için “Bu bana inanır” der misin?

Tabii ki, demem.

Haberin Devamı

İşte Allah’a inanmayan, onu yok sayan değil; ona gereği gibi güvenmeyen kişidir. Bazı sözlerini doğru saysa bile bütün sözlerini yerinde ve doğru görmez. Allah’a tam teslim olamaz. “Allah ne diyorsa odur”, diyemez.

Kendilerini aldatırlar

Kâfir diye nitelenen kişilerin, “benim kalbim temiz, Allah içimi biliyor, ben kâfir değilim” şeklindeki tepkileri bundan mı?

Gizledikleri imanı kendileri bildiği için onunla kendilerini aldatırlar. Ama Allah’ın yanında başkasını da söz sahibi saydıkları için hem müşrik hem de kâfir olurlar.

Benim bildiğime göre Allah’ın koyduğu kuralların sadece birini bile kabul etmeyen de kâfir olur. Kabul etmemek, onu örtmek olur mu?

O kuralı koyanın Allah olduğunu bildiği halde kabul etmek istemeyenler, önce onun Allah’a ait olduğunu görmeyip insanlara mal etmeye çalışırlar. Mesela Allah namazı ve orucu emretmiş, desen; “Allah’ın benim namazıma ve orucuma ne ihtiyacı var?” derler. Allah’ın âyetini göstersen, “Hocalar öyle yorumlamış” derler.
İblis başta olmak üzere hiçbir kâfir, Allah’ı dışlamak istemez. İblis, Adem’e secde etmeyince Allah ona; “Emrettiğim zaman seni secdeden alıkoyan neydi?” diye sormuş, o da şöyle cevap vermişti: “Beni ateşten, onu çamurdan yarattın. Ben ondan üstünüm” (Araf 7/11-12)

Haberin Devamı

İblis Allah’ı inkar etmedi

İblis, sanki emri Allah değil de Âdem vermiş gibi davranmıştı. Allah ile bir problemi olmadığını göstermek için şu sözleri söylemişti:
“Ben ondan üstünüm. Beni ateşten yarattın, onu çamurdan yarattın.” (Sâd 38/76Sâd 38/76)
Görüldüğü gibi İblis, Allah’ın varlığını ve birliğini inkar etmiyordu. Kovulduktan sonra söylediği şu sözler, onun Ahiret’e inandığını da gösterir: “Rabbim! İnsanların tekrar dirilecekleri güne kadar bana süre tanı.” (Sâd 38/79Sâd 38/79)
İşte Allah’ın bir tek emrini görmezlikten gelmesi, onu örtmesiydi. Bu da İblis’in kâfir olması için yetmişti. Kıyamete kadar süre istemesi de yapacağını yaptıktan sonra tevbe etmeyi kafaya koyduğu izlenimini veriyor.
İblis kendini kafir saymaz. Sapık sayıldıktan sonra bile şöyle demiştir: “...Doğrusu ben Allah’tan korkarım, Allah’ın cezası pek ağırdır.” (Enfâl 8/48Enfâl 8/48)

Demek ki, kâfirlerin sayısı tahminlerimizden fazlaymış.

Haberin Devamı

KURAN’A SORALIM

Münafık kimdir?

Münafık, sözü ve özü bir olmayan kişidir. Sözleri ve hareketleri gerçek niyetini yansıtmadığı için münafık, insanların en tehlikelilerindendir. Bunlar o kadar tehlikelidir ki yüce Allah, Nebimizi bu tür insanlar hususunda uyarmıştır. Münafıkun suresinin ilk ayetlerinde münafıkların dış görünüşleri ve psikolojileri ile ilgili tespitler yapılmıştır.
Münafık insanlar, sözlerine inandırılıcılık katmak için çokça yemin ederler. Oysa neredeyse söyledikleri her şey yalan dolandır. İnsanlar bu tipleri gördüğünde ve dinlediğinde etkilenirler. Çünkü bunlar güzel giyinir, etkileyici konuşurlar. Öyle şeyler anlatırlar ki, insanlar bunları “adam gibi adam” zanneder, bunlara iltifat ve hürmet eder, bunlara özenir bunlar gibi olmak ister, bunlara laf söyletmezler. Oysa Kur’an’ın ifadesiyle bunlar elbise giydirilmiş kütük gibidirler. Evet görünüşleri etkileyicidir ama aslında bunlar, içlerini kurt yemiş kütük gibidirler. Fıtratla olan tüm bağlantıları koptuğu için, içinde bulundukları zillet halini rahmet olarak algılamaya bile başlarlar. Yaptıkları sahtekârlığın bu dünyada kendilerine sağladığı maddi getirilerle müreffeh bir hayat yaşamaları, insanların bu tiplerin doğru yolda olduğu zannına kapılmalarına sebebiyet verir. Oysa yüce Allah’ın ifadesiyle bunlar kendilerine verilmiş kısa bir mühlet dahilinde bu dünyada vakit geçirmektedirler. Yine bunlar bu dünyada çok tedirgin bir psikolojiye sahiptirler.
Yaptıkları sahtekârlığın her an açığa çıkabileceğinden çok korkarlar ve Kur’an’ın ifadesiyle her konuşmayı her fısıltıyı her sesi aleyhlerineymiş gibi algılar, bir türlü huzurlu olamaz, rahat uyku uyuyamazlar. Huzursuzdurlar, sürekli korkular yaşar, başkalarının bunlar hakkında konuştuğundan, bunlara tuzak kurduğundan yahut bunların içyüzlerini ortaya koyacağından şüphelenirler. Hayatları yalan dolan olduğu için sürekli tetikte, sürekli huzursuz, sürekli bunalımdadırlar.
Bunlar tehlikeli insanlar olduklarından Münafikun suresinde Nebimizin şahsında tüm insanlardan bu gibi tiplere karşı uyanık olmaları istenmektedir.

Haberin Devamı

SORU CEVAP

Soru: Anne ve babaya niçin zekât verilmez? Bunun bir mantığı var mıdır?

Cevap: Bir kimsenin, üst soydan olan anne, baba, dede, nine gibi yakınları ile alt soydan olan çocukları ve torunları bakıma muhtaçsa onlara bakmakla yükümlüdür. Onlara zekât vermesi halinde menfaat yine kendisine dönmüş olacağından fıkıh kitaplarında bunlara zekât verilemeyeceği yazılıdır.

Soru: Erkek veya kız kardeşe zekât verilebilir mi?

Cevap: Zekât öncelikle muhtaç olan erkek veya kız kardeşe sonra amca, hala, dayı gibi yakınlara; daha sonra da komşulara verilmelidir. Kardeşleriniz zekât alacak durumda iseler onlara zekât verebilirsiniz.

Sorularınız için mail adresimiz: fetva@suleymaniyevakfi.org
Süleymaniye Vakfı imsakiyesine şu adresten ulaşabilirsiniz: http://www.suleymaniyevakfi.org

Doğru bildiğimiz yanlışlar

Camilerde cemaatle namaz kılındıktan sonra toplu halde tesbihat yapma âdeti vardır. Namazlarını kılan cemaat ellerine tesbih alarak toplu halde 33’er defa “sübhnellah”, elhamdülillah” ve “Allahü ekber” der, sonra da toplu olarak dua ederek dağılır. Oysa bunu ne Rasulullah ne de onun sahabesi yapmıştır.
Namazlardan sonra Nebimizin bir imam olarak veya Bilal-i Habeşî, Abdullah İbn Ümm-i Mektûm gibi sahabilerin müezzin olarak cemaate tesbih çektirdiğine ve dua ettirdiğine dair temel kaynaklarda bir bilgi yoktur. Bunlar Osmanlı döneminde namaza eklenmiş uygulamalardır. Farz namaz kılındıktan sonra kişinin imamla ilişkisi biter, nafile namaz kılacaksa kılar, tesbih çekecekse çeker.
Camide cemaatle namaz kılan insanlar isterlerse dua da edebilirler. Ama ülkemizde müezzinlerin âdet haline getirdikleri uygulamalar bırakılmalıdır. Üstelik bunlar, namazın bir parçası sayılarak tesbihata katılmayanlar, baskı altına sokulmaktadır. Bir de imamlar, namazlardan sonra şova dönüştürdükleri duaları asla yapmamalıdırlar.

Temel dini bilgiler

Şirketlerin Zekâtı:

Şirketlerde her ortak şirketteki payı ile zekata tabi diğer mallarını toplar, borçlarını çıkar ve bakar; eğer zekât nisabına (85 gr. altın değerine) ulaşmışsa zekatını verir. Ortakların yetki vermeleri halinde şirket yönetimi ortakların paylarına düşen zekâtı onlar adına ödeyebilir.
Dükkan, depo, büro malzemeleri, servis aracı gibi duran varlıklara zekat gerekmediği gibi işçilerin gıdası, enerji ve temizlik malzemeleri gibi satmak için alınmayan mallara da zekat gerekmez.
Bir fabrikanın binası, makineleri, depoları, servis araçları, lojmanları ve ticaret malı niteliğinde bulunmayan diğer gayr-i menkulleri zekâta tabi değildir.
Şirketlerde zekata tabi olan varlıklarda borçlar düşüldükten sonra, geride kalan nakit para, döviz, hammadde, mamul veya yarı mamul ekonomik değerlerde yıl sonu değerleri üzerinden kırkta bir zekât verilir.

Günün Âyeti

İyiliği sonsuz, ikramı bol Allah’ın adıyla
Ya Sîn. Doğru hükümler içeren Kur’ân’a yemin olsun ki, Sen Allah’ın elçilerindensin, Doğru yoldasın. Bu, güçlü ve ikramı bol Allah’ın indirdiği kitaptır. Ataları uyarılmamış bir kavmi uyarman için indirilmiştir. Çünkü onlar bundan habersizdirler. Şimdi onlardan çoğu, bunun gerçek anlamda Allah’ın sözü olduğunu kavradı ama inanmıyorlar. Sanki boyunlarına, çenelerine kadar dayanan demir halkalar takmışız da, başlarını eğemiyorlar. Sanki önlerine bir engel, arkalarına da bir engel koyup onları kuşatmışız da göremiyorlar. Onları uyarsan da bir, uyarmasan da: İnanmıyorlar. Sen ancak içten içe Rahman’dan çekinerek bu zikre (Kur’ân’a) uyanı uyarabilirsin. Ona, bağışlanacağını müjdele. Yaptıklarının karşılığının ikramiyeli olarak verileceğini de.
Ölüleri diriltecek olan biziz. Yapıp ettiklerini ve eserlerini de yazmaktayız. Yaptığımız her kayıt, her şeyi ortaya koyan bir defterdedir. (Yasin 36/1-12)
Bu iki âyette, Mekkelilerin, Kur’ân karşısındaki tavırları Arapçada istiare-i temsiliyye bir örnekle canlandırılmıştır. Bu tür anlatıma benzetme edatı gizlenir. Benzetme edatı, Türkçe’ye tercümede de gizlenince mecaz ifadeler gerçek gibi algılandığından onlarda gizlenen “sanki” kelimesini açığa çıkarmamız bir zorunluluk olmuştur.

KEŞFETYENİ
Ünlü oyuncu evlilik yolunda ilk adımı attı!
Ünlü oyuncu evlilik yolunda ilk adımı attı!

Cadde | 19.05.2025 - 15:56

Oyuncu Furkan Kızılay, evlilik yolunca ilk adımı atarak sevgilisi Tutku Yılmaz ile nişanlandı.

Yazarlar