Kanunları sopa gibi kullandılar

Tunceli Üniversitesi Sosyoloji Bölümü öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. Yavuz Çobanoğlu, Türkiye’de akedemik bakış açısıyla Gülen yapılanmasını inceleyen birkaç bilim insanından biri.

Uzun yıllar süren saha çalışmalarının ardından kitap hazırlayan Çobanoğlu, 15 Temmuz sonrası bu yapılanmanın sosyolojik kodlarını anlattı.

Temel prensip: Gizlilik

Gülen ve cemaatinin, her şartta devlete biat edilmesi gerektiğini söylemelerine rağmen; kadrolaşmayla asıl amacının devlete nüfuz edip ele geçirmek olduğunu belirten Çobanoğlu, “Araştırmalarımda, örgütün devletin Personel Genel Müdürlüğü gibi çalışıp büyüklü küçüklü ihaleler alıp yapılanların ‘hizmet adına’ olduğunu söylemesi şaşırdığım bir konuydu. Yani hakkı olanı değil, kendinden olanı kadroya alacaksın; sınavlardan bir gün önce dershanelerinde sınav soruları dağıtacaksın ve bu kul hakkı yemek değil ‘hizmet’ olacak. İnsanların buna inandıklarını görmek, sanırım cemaatin büyüsüydü” dedi.
Bu yapının kendisini başarıyla gizleyebildiğini belirten Çobanoğlu, “Hayatımda kimsenin ‘Ben cemaatçiyim’ dediğini işitmedim. Kişiyi tanısan ve çok zorlasan bile en fazla ‘hizmet gönüllüsüyüm’ der” diye konuştu.

‘Ambalajlanıyor’

Çobanoğlu, günümüzde hiçbir yapının arkasında finans gücü olmadan etkili olamayacağını belirterek, “Cemaatin 80’lerle birlikte medya ve eğitim alanına girişi, sonradan bankacılık ve devlet ihaleleriyle iyiden iyiye palazlanması ve devlet kadrolarının önemli bir kısmını ele geçirmesi kısa bir özet. Finans desteği, günümüz insanının eksik kaldığı ‘Allah adına bir şey yapma’ duygusuyla birleşince buraya gelindi. Cemaatten birine, bu yaptıklarının ‘ne için olduğunu’ sorun, size ‘Hayır için ve Allah adına yapıyoruz’ diyecektir. Kişisel menfaatler yüce bir amaç ile ambalajlanırken kişisel istikbal kurtarılıyor, kutsi bir iş yapmanın psikolojik motivasyonu sağlanıyor” ifadelerini kullandı.

‘Ortadan kolayca kalkmaz’

Çobanoğlu, FETÖ ile mücadele için devlet kadrolarında büyük tasfiyeler yapıldığını hatırlatarak, “Bu bir çözüm değil.
Çünkü cemaat şeklinde örgütlenmiş yapılar ortadan kalkmaz. Bu tasfiye operasyonları sadece Türkiye’yi kapsıyor. Oysa cemaat, dünyanın her tarafına yayılmış durumda ve tekrardan gününün gelmesini sabırla bekleyecek. Mücadele etmek istiyorsanız, demokrasinizi geliştirecek, adaletli olacak, eşit davranacak, cinsel, etnik ya da dini her türlü ayrımdan uzak duracak, her alanda fikir ve söz söyleme hürriyetine sahip çıkacak ve en önemlisi laik uygulamalardan asla vazgeçmeyeceksiniz” dedi.