Gündem Kendimi Özer’in yanında engelli gibi hissetmedim

Kendimi Özer’in yanında engelli gibi hissetmedim

21.05.2011 - 02:30 | Son Güncellenme:

Gazeteci Özer Yelçe öldüğünde, bir meslektaşı kaybetmenin hüznü vardı. Ama sonra eşi Ayşegül Yelçe’nin veda mektubunu okuyup o benzersiz aşkı öğrenince sarsıldık. Kas erimesine yakalanan Ayşegül Yelçe, “Eşim bana çok yardımcıydı, hayatını bize göre kurdu” dedi

Kendimi Özer’in yanında engelli gibi hissetmedim

Gazeteci Özer Yelçe 14 Mayıs’ta vefat ettiğinde, ardında müthiş bir aşk hikâyesi bıraktı. 41 yıl önce evlendiği eşi Ayşegül Yelçe, henüz hamileyken fark etmişlerdi ki genetik bir hastalığı var: Kas erimesi. Öyle bir hastalık ki, günden güne ilerliyor, tedavisi yok, eliniz kolunuz bağlı bekliyorsunuz gelecek zorlu günleri...
Ama Özer-Ayşegül Yelçe çifti pabuç bırakmadı bu hastalığa, evlerinde her şey tıkır tıkır yürüdü. Özer Yelçe karısına o kadar âşıktı ki, hayatını eşinin ve genetik olarak aynı hastalığa yakalanan kızı Zeynep’in üzerine kurdu. Bir tek gün aksamadan sürdü düzenleri. Ta ki 6 ay önce Özer Yelçe’ye de akciğer kanseri teşhisi konana kadar... Son günlerine kadar inandı Yelçe bu mücadeleden galip ayrılacağına... Olmadı.
Nasıl tanıştınız?
İstanbul Yelken Kulübü’nde... Yaz tatiliydi, o sırada Üsküdar Amerikan Lisesi’nde okuyordum. Balkan yat yarışları vardı, ben de bir arkadaşımla birlikte yarışın sekreterliğini yapıyordum. Özer’i Milliyet’in spor servisinden yarışları takip etmeye göndermişlerdi. Ben 16 yaşındaydım, Özer 23.
İlk görüşte aşk mıydı?
Yok hayır. Bilmiyorum, ben onu ilk görüşte ağabey gibi gördüm. Yarış sonunda bir yemek vardı, oraya davet etti beni. Birkaç gün sonra da dans etmeye gittik. Ertesi hafta yarışın ardından parti yaptı evde, benden yardım istedi. Ayın 6’sında tanıştık, 13’ünde beni eve bırakırken “Hadi evlenelim” dedi.
Hemen kabul ettiniz mi?
“Daha 16 yaşındayım” dedim, “Zamanı gelince olabilir”. Haftada bir gün görüşüyorduk, Salı günleri izinliydi sadece. Ertesi yaz gelip istediler beni. Babam önce “Deli misin?” dedi, ama sonra Özer’i çok sevdiler. Ben liseyi bitirince evlendik.
Sizi dansla mı tavladı?
Kibarlığı ve güvenilirliğiyle... İlk çıktığımız gece beni dansa götürmüştü. Çok dans ederdik birlikte. Ama ben dans edememeye başlayınca Özer de bir daha hiç kimseyle dans etmedi.
Hastalığınız ne zaman başladı?
Hamileyken. Bir gün dondurma aldık, kolumu karnıma dayayarak yiyebildim. O gün fark ettim bir aksilik olduğunu...
Teşhis hemen kondu mu?
Hayır konamadı. Bu hastalığın teşhisi zaten yeni yeni konuyor, tedavisi yok. Gece sancılandım ve sabaha kadar sancı çektim. O da etkiledi herhalde. Doğumdan sonra bir süre Zeynep’i kucağıma alamadım, kollarım tutmuyordu. Sonra düzeldi. İşe giderken anneme bırakıyordum Zeynep’i, merdivenleri tutunmadan çıkabiliyordum. Zeynep 8 aylıkken ben çalışmaya başladım, Özer de askere gitti. Zor bir hayattı, ama her şeyi kendimiz yaptık. On sene evimde çamaşır makinesi yoktu, çamaşırları elimde yıkadım.
O halde sağlığınız iyi durumdaydı.
Tabii canım. İşten çıkıp alışveriş yapıp iki elim dolu geliyordum. Ama bir dengesizlik vardı. Hep takılır düşersem korkusuyla çıkıyordum merdivenleri.
Yavaş yavaş mı ilerledi hastalığınız?
Evet, ama zaman zaman ilerlemeler hızlanıyor. 1973’te sarılık oldum, ondan sonra bir ayağımı kıvıramamaya başladım. Ateşli hastalıklar kötü geliyor, üzüntü yaramıyor. Ama kendimi eşimin yanında hiç engelli gibi hissetmedim. Biz normal bir aileydik.
Hayatı aksatmadan sürdürebilmek için nasıl bir sistem kurdunuz?
Son yıllarda, ben artık servise binemediğim zamanlarda arabamız vardı zaten. Ya Özer ya da bir arkadaşım kullanıyordu arabayı.
Hastalığın kademe kademe ilerleyeceğini biliyor muydunuz? Size süreç anlatılmış mıydı?
1980’de ABD’de bir doktora gittim, öğrendik. Şu anda durdurulma ihtimali yok. Ama geçtiğimiz kasım ayında geni bulundu. İlerde belki ilacı da bulunacak. RNA, kası besleyen proteini yok eden zehir gibi bir şey üretiyor. Nedeni bu.
ABD’ye gidip hastalığın seyrini öğrendiğinizde ne düşündünüz?
Daha önce burada da bir doktor çok kötü şeyler söylemişti. “Edebildiğim kadar mücadele edeceğim, yenilmeyeceğim” dedim. Öyle yapmaya da çalıştım.
Özer Bey’le geleceği konuştunuz mu?
Konuştuk tabii. Bazı şeyleri de konuşmadan konuştuk. Bana çok yardımcıydı. Kaç seneden beri kendi kendime oturup kalkamıyorum. Gündüzleri bir yardımcımız var; ama Özer’in hastalığına kadar geceleri bir yardımcımız yoktu. Özer akşam yatmama yardım ediyordu. İki sene önce kalçam kırıldı, oturamadım. O zamanlar da çok yardımcı oldu. Hayatını bize göre kurdu, biz de mümkün olduğu kadar ona bir alan açmaya çalıştık.
Oturup konuşur muydunuz, ne olacak ne bitecek diye?
Böyle açık konuşmadık ama biliyorduk. Bazı şeyler ille konuşarak olmuyor, bazı şeyler yaşayarak oluyor. Çok iyi iki arkadaştık biz.
Hastalığınızı öğrendiğinizde ondan ayrı bir hayat kurguladınız mı kendinize?
Kurgulamadım herhalde. Yalnız ben hep kendimin daha önce gideceğini düşünüyordum. Benim arkamdan biraz nefes alsın, rahat bir hayatı olsun istiyordum. Hatta “Benim arkamdan evlen” diyordum.
Kıskanır mıydınız Özer Bey’i?
Ben kıskanç biri değilim, bu duyguyu bilmiyorum diyebilirim. İnsan birini seviyorsa eğer, onun nasıl mutlu olacaksa öyle olmasını ister.
Onunla ya da onsuz...
Peki kaybetme korkusu?
Hiç olmadı. Son aylarda, bu şekilde kaybedeceğim için çok korktum. Ama başka türlü bir kaybetme korkum hiç olmadı. Ama bilseydim ki benim yanımda olduğundan daha mutlu olabilecek, gözümü kırpmadan teşvik ederdim.

Haberin Devamı



GELECEĞİ ÇOK AÇIK KONUŞMADIK, BAZI ŞEYLER YAŞAYARAK OLUYOR


Kendimi Özer’in yanında engelli gibi hissetmedim

41 YILLIK KADER ARKADAŞLIĞI
1970 yılında evlenmişti Özer ve Ayşegül Yelçe... Dile kolay tam 41 yıl... Ayşegül Yelçe, eşini kaybettikten sonra köşesinde, “Her geçen gün yeni bir kas kaybettim, ama gücümü hiç kaybetmedim. Her durumda yanımda olan harika bir eşe sahiptim çünkü. Onun yanında herkes kadar normal bir insandım ben, engelli değil...” diye yazdı hissettiklerini...

BEN DANS EDEMEMEYE BAŞLAYINCA ÖZER BİR DAHA HİÇ DANS ETMEDİ

Kendimi Özer’in yanında engelli gibi hissetmedim

Zeynep Yelçe hastalığın bir gün kendisini bulacağını bilse de, ilk kez 15 yaşında saçlarını toplarken zorlanmaya başlayınca fark etmiş...

‘Hayatımızda normal olmayan bir şey yoktu’
Siz hastalığınızı ne zaman fark ettiniz?
Biliyordum bir gün geleceğini. Ama ilk 15 yaşımdayken saçlarımı toplarken zorlanmaya başladım. Okulda herkes üç tur koşarken ben ilk turda yoruluyordum.
Nasıl yaşadınız bunu?
Çok normal yaşadım. Zaten alışıktım, arkadaşlarım da biliyorlardı durumu. Kimse yadırgamadı. Evimizde, hayatımızda normal olmayan bir şey yoktu.
Şu anda nerede çalışıyorsunuz?
Ben de annem gibi Üsküdar Amerikan’ı bitirdim. Önce Boğaziçi’nde turizm okudum. Sonra da İstanbul Üniversitesi’nde İtalyan edebiyatı. O arada babamla halkla ilişkiler yaptım bir süre... Arada da Yeditepe’de sanat yönetimi mastırını tamamladım. 30’umdan sonra okula dönmeye karar verdim; Sabancı’da tarih mastırı ve doktorası yaptım. Şu anda da tarih bölümünde çalışıyorum.

Haberin Devamı

‘Her şeyi birlikte yaşadık son dakikalarını da...’
Özer Bey’in kanser olduğunu ne zaman öğrendiniz?
Aralık ayında. Geç kaldık. O zamandan beri hep daha erken öğrenseydik diyorum. Kendine çok ihmalkârdı, doktora zor gönderirdik. Hiç hastalık sevmiyordu, herhalde hep hastalıkla iç içe olduğu için... Kolonoskopi yapılırken hayatında ilk defa narkoz aldı. Sonra öğrendik ki akciğer kanseri ve metastaz yapmış.
Sonun bu kadar yakın olduğunu biliyor muydunuz?
Hayır. En azından bu yazı birlikte geçiririz diye düşünüyorduk. Olmadı.
Hastalığını öğrendiğinizde ne geçti aklınızdan?
Hep ümit etmek istiyordum, ama aklımda bu son vardı. Özer’e hep iyileşeceksin dedim. O da soranlara hep atlatacağım dedi, ama inanıyor muydu bilmiyorum.
Sizin için, Zeynep için kendisinden sonrasını programladı mı?
Gerek duymadı herhalde, zaten evdeki programları daha çok ben yapardım. Biliyordu ki çok iyi arkadaşlarımız var, içi rahattı. Önceleri ümitliydi ama son günlerinde biliyordu gideceğini.
Son günlerini evde geçirmesi sizin tercihiniz miydi?
Kendi tercihiydi. Ama hastanede olan her şey evdeydi zaten. Bir gün önce doktor geldi, ilk defa benimle konuştu. “Yapabileceğimiz hiçbir şey yok” dedi. Son yarım saate kadar bilinci yerindeydi Özer’in. Başını omzuma koydu, yüzüme baktı. Ben her aşamada yanındaydım, bir an ayrılmadım. Her şeyi birlikte yaşadık, son dakikasına kadar...

Haberin Devamı

Kendimi Özer’in yanında engelli gibi hissetmedim

Milliyet’in eski Dış Haberler Servisi müdürlerinden Özer Yelçe (sol başta), “Yaşanmamış Pazarlar”, “Güven Yılları”, “Hayal Mektupları” gibi kitaplara da yazar olarak imza attı.

Haberin Devamı

ÖNCE BEN GİDERİM ARKAMDAN BİRAZ NEFES ALIR DİYORDUM

Kocamı en çok şu son 6 ayda sevdim
Zeynep’te de kas erimesi olduğu ne zaman ortaya çıktı?
Hastalığımın genetik olduğunu öğrendikten sonra, hep Zeynep de hastalanacak mı diye merak ettim. Yüzde 50 ihtimal vardı. Zeynep 10 yaşındayken ABD’ye doktora gönderdik, o zaman öğrendik. Hiçbir şikâyeti yoktu o zamanlar.
Nasıl karşıladınız bu haberi?
Herhalde hayatımda en çok üzüldüğüm günlerden biridir. Diğeri de Özer’in öldüğü gündür.
Ailenizde başka kimsede var mı?
Benden önce kız kardeşimde başladı aslında. Annemle babam o nedenle bende de çıkacağını tahmin etmişler. Ama ne bana ne de Özer’e bir şey söylediler.
Sizden bu ihtimali sakladıkları için onlara öfkelendiniz mi?
Öfkelendim tabii. Kendimden çok Özer adına öfkelendim. Benim de bilmeye hakkım vardı, kesinlikle çocuk sahibi olmazdım. Özer’in bilmeye daha çok hakkı vardı. Bir şey değişir miydi bilmiyorum ama hakkı vardı.
Durumu bilseydiniz yine de evlenir miydiniz?
Bilmem, o tarafını hiç düşünmedim. Yine evlenirdik herhalde. Çok sevdik birbirimizi. Ama bana deseniz ki kocanızı en çok ne zaman sevdiniz, “Şu son altı ayda” derim. Son günlerinde ona baktığım zaman çok güzel bir adam gördüm. Hiç o zayıflamış halini görmedim. Ben onun içini gördüm. Çok şanslıyım ben, çok şanslıyım... Güzel bir hayat geçirdik. Keşke daha güzel olabilseydi. Keşke onun adına daha çok şey yapabilseydim.
Halihazırda hastalığınız ilerliyor mu?
Çok yavaş ama ilerliyor tabii. Hayat ne getirecek bize bilmiyorum.
Bundan sonrası için plan yaptınız mı?
Özer’in yarım kalan “Milliyet Yılları” adında bir kitabı var. Milliyet’le ilgili anılarını ve o dönemi anlatıyor. Zeynep’le onu tamamlamak istiyoruz. Zeynep ayrı bir evde oturuyordu, belki evlerimizi birleştiririz. Maddi açıdan bizi rahatlatır. Çünkü bizim öyle birikmiş bir paramız yok, emeklilik maaşlarımız var. Ben de Hürriyet’te haftada 2 kere yazıyorum. Tercüme de yapıyordum ama şimdi klavyeyi kullanmakta zorlanıyorum.