30.11.2015 - 02:30 | Son Güncellenme:
Nil Kural - Antalya
52’nci Antalya Film Festivali’nin dün geceki açılışında ‘Yaşam Boyu Başarı Ödülü’ alan Catherine Deneuve basın mensuplarıyla bir yuvarlak masa sohbetinde bir araya geldi. Fransız sinemasının yaşayan efsanesi Deneuve’ün sinemaya duyduğu merakın hiç bitmemesi ve günümüz sinemasıyla bağı başarısının etkenlerinden biri gibi gözüküyor: “Filmler izlemek, senaryo okumak, film çekmek hayatımın büyük bir bölümünü aldı. Merak önemli bence. Çok film izliyorum.”
Sinemaya çok erken yaşta başlayan Deneuve, başka bir iş yaptığını düşünemiyor ve “Gençliğimde mimariyle ve güzel sanatlar ilgiliydim. Bunları meslek olarak seçer miydim bilmiyorum” diyor.
‘Oyuncularla konuşmazdı’
İlk çalıştığı yönetmenlerden Jacques Demy’nin kariyerinde büyük önem taşıdığını aktaran Deneuve, “Demy, çok uzun sahneler çektiği için onlara alıştım. Yorucu olabiliyordu. Çok prova yapıyorduk. Onun için Demy ile 20 yaşında çalışmak önemliydi” diye anlatıyor. ‘Gündüz Güzeli’ (Belle de Jour, 1967) ve ‘Tristina’da (1970) birlikte çalıştığı Louis Bunuel’in ise oyuncularla fazla iletişim kurmadığını aktarıyor: “Oyuncularla pek konuşmazdı. Oyuncuları severdi ama bir yere kadar. Çok açıklama yapmayı sevmiyordu. Oyuncular kendileri anlasın istiyordu. Müthiş bir espri anlayışı vardı ama çok az konuşurdu.”
Fransız Yeni Dalgası’nın önemli yönetmenlerinden François Truffaut ise Denueve’e göre Bunuel’in tam tersi. Deneuve, ‘Son Metro’da (The Last Metro, 1980) çalıştığı Truffaut’yu “Oyuncuları çok severdi. Onlarla konuşup açıklama yapmaya bayılırdı. Kendinizi kaptırırdınız. En önemli şey oyunculardı onun için” cümleleriyle anıyor.
‘Kameralar daha yakında’
Büyük ustalarla çektiği filmlerin yanı sıra François Ozon’un da aralarında olduğu yeni nesil yönetmenlerle çalışan Deneuve, bu iki nesil arasında fark görmüyor: “O kadar uzun süredir film çekiyorum ki Truffaut veya Roman Polanski ile çalıştığımda onlar da genç yönetmenlerdi. Hâlâ aynı tür yönetmenlerle çalışıyorum. Şimdi şöyle bir fark var: Daha küçük kameralar ve daha az ışıkla çekiliyor filmler. Kameralar daha yakına geliyor. Başta bu yakınlıktan zorlandım. Yönetmenler ise değişmedi. Hâlâ yönetmenlerin enerjilerine önem veriyorum.”
‘Daha farklı oynasaydım diyorsunuz’
Fatih Akın’ın yönettiği filmleri sevdiğini anlatan Deneuve, yakın dönem Türkiye sinemasından Nuri Bilge Ceylan’ın Altın Palmiyeli filmi ‘Kış Uykusu’nu çok beğendiğini söylüyor: “Kış Uykusu’nu bir pazar akşamüstü izledim. Eylül ayıydı, yağmurlu, çok hüzünlü bir gündü. Film günümü şenlendirmişti. 3 saat boyunca başka bir yerdeydim. Filmlerin beni başka bir yere götürmesini seviyorum.”
‘Rolleri unutuyorum’
İlhamını diğer oyuncuların performanslarının yanı sıra sergilerde, müzikte, resimde, çok farklı yerlerde bulduğunu söyleyen Deneuve, kendi filmleriyle ilgili “Yeniden bir filminizi izlediğinizde daha farklı oynasaydım diyorsunuz. Farklı yapmanız daha iyi olacağı anlamına gelmiyor. Olduğu gibi kabul etmek gerekiyor galiba” diyor.
Rollerinden özellikle iz bırakan bir karakter olmadığını anlatan oyuncu “Rolleri unutuyorum ama filmlerden anlar aklıma geliyor. ‘Tiksinti’ veya ‘Son Metro’dan mesela. Bir kelime aklıma filmden sahne getiriyor. Puzzle gibi” diyor.
Paris’teki insanların mesajı ‘korkmayacağız’