28.03.2012 - 02:30 | Son Güncellenme:
Esra ALUS
Silivri Ceza ve İnfaz Kurumları yerleşkesinde İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nce görülen “İrticayla Mücadele Eylem Planı” davasının dünkü duruşmasına eski Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral İlker Başbuğ şöyle ifade verdi:
“Dünyanın hiçbir ülkesinde hem ülkenin Silahlı Kuvvetleri’nin Komutanı, hem de bir silahlı terör örgütünün yöneticisi olan Genelkurmay Başkanı görülmemiştir. Ben, Türkiye Cumhuriyeti’nin 26. Genelkurmay Başkanı’yım. Hayatımın son 20 yılını terörle mücadele ile geçirdim. Bana terör örgütü yöneticisi diyenlere şaşarım. Bu, şahsım üzerinden Türk Silahlı Kuvvetleri’ne de yöneltilen ağır bir suçlamadır. ‘İddianamedeki ‘silahlı terör örgütünün amaçları doğrultusunda askeri darbe ortamı oluşturmak amacıyla belirtilen internet sitelerinde ve dezenformasyon faaliyetlerini icra ve organize ettiği’ iddiasıyla ilgili olarak) Beni suçlayanlar, komutanlık dönemimde tek bir internet sitesi bile açılmadığını, mevcut olanların da tarafımızca kapatılmış olduğunu bilmiyorlar mı? Ne yapmalıydım? Türk Silahlı Kuvvetleri personelinin, masumiyet karinesi hiçe sayılarak medyada haksız ithamlarla yıpratılmasına ve itibarsızlaştırılmasına sessiz mi kalmalıydım? Bu iddianameye hiçbir itibarım yoktur.
‘Savunma yapmayacağım’
Türkiye’deki birçok değerli ve saygın hukukçunun tereddütsüz belirttiği şekilde, eğer şahsımla ilgili bir yargılama olacak ise, bu yargılama yerinin Yüce Divan olduğu açıktır. Bütün bu nedenlerle, huzurunuzda savunma yapmaya zorlanmayı işgal etmiş olduğum makama ve Türk Silahlı Kuvvetleri’ne karşı çok ağır haksızlık olarak görüyorum. Bu inançla, bugün burada savunma yapmayacağım ve hiçbir soruya da cevap vermeyeceğim. Bu davranış mahkemeye karşı bir tavır alma şeklinde algılanmamalıdır. Bu davranış, Anayasa’ya, hukukun üstünlüğüne ve kendime karşı olan saygımın ve taşıdığım sorumluluğun bir gereği ve doğal sonucudur. Hizmetinde bulunmaktan her zaman şeref ve gurur duyduğum aziz milletime; bugün kişisel olarak hiçbir endişe taşımıyorum. Tek endişem, sağduyu sahibi pek çok kişinin de ifade ettiği gibi; güzel ülkemin ve güzel insanlarının çeşitli nedenlerle bir bölünmeye ve kutuplaşmaya doğru sürüklenmekte olmasıdır.”
‘Seminer salonu değil’
Bu sözler üzerine izleyici bölümünden alkış sesleri yükseldi. Mahkeme Başkanı Hasan Hüseyin Özese, izleyicileri, “Burası seminer salonu değil” diyerek uyardı. Özese daha sonra da, savunmanın alındığını söyleyerek, Başbuğ’un soruşturma aşamasında verdiği ifadelerinin okunmasına geçileceğini söyledi. Bunun üzerine Başbuğ, yaptığı konuşmanın savunma olmadığını belirterek, “Ben savunma yapmayacağım ve hiçbir soruya cevap vermeyeceğim. Ben sadece bu konuşmamla Anayasa’nın 148. maddesi gereği mahkemenin beni yargılamaya görevli olmadığını açıklamak istedim. Bu konuşmayı, bir savunma olarak değil, yasal haklarıma dayanarak neden savunma yapmayacağımı açıkladığım bir konuşma olarak kabul edin” diye yanıt verdi.
Ağlama duvarı görüntüleri
Duruşmanın öğleden sonraki bölümünde Başbuğ’un çapraz sorgusuna geçildi. Savcılar soru sorma haklarını saklı tutarak soru yöneltmedi. Üye hakim Hüsnü Çalmuk, İkinci Ergenekon davasında tutuklu sanık emekli Albay Levent Göktaş’ın burosunda bulunduğu iddia edilen 51 No’lu DVD’nin içeriğine ilişkin sorular yöneltti. Çalmuk, “DVD içindeki video başlıklı klasör’de 001 isimli bir video kayıdı var. Kara Kuvvetleri Komutanı İlker Başbuğ başlıklı çeşitli görüntüler de var. Çekim gizli değil. Ağlama duvarı konusu geçmektedir. Bu konu hakkında bilginiz var mı?” diye sordu. Başbuğ’un avukatı İlkay Sezer ise, “Bu konu müvekkilimin etnik kökenine kadar götürülüyor. Tamamen yalan ve müvekkilimi itibarsızlaştırmak için kullanılıyor. Müvekkilimin camiye yaptığı ziyarete ilişkin görüntüler de var. Ama kullanılmıyor. Bu iddiaların tamamını reddediyoruz” dedi.
Salonu terk etti
Duruşmada, mahkeme heyeti tarafından ikinci Ergenekon davasının tutuklu sanıklarından eski Özel Harekat Dairesi Başkan Vekili İbrahim Şahin ile Fatma Cengiz arasında geçen telefon kayıtları da dinletildi. Başkan Özese, bu kayıtlarda Başbuğ’dan bahsedildiğini belirterek, “Bunları tanıyor musunuz?” diye sordu. Başbuğ da tanımadığını söyledi. Başkan Özese, ardından Şahin ile Cengiz arasında geçen ve duruşmayı izleyenler arasında gülüşmelere neden olan telefon kayıtlarını dinletti.
Özese, “Burada malzemelerden söz ediliyor. İkide bir şarj edildiğini söylüyor” dedi. Başbuğ, “Burası ciddi bir mahkeme. Yalnız magazinleşti. Bu Türk adaletine şaibedir. İbrahim Şahin ile Fatma Cengiz’i benden daha iyi tanıyorsunuz” diye tepki gösterdi. Başbuğ’un bu sözleri izleyiciler alkışlayınca Özese, “Burası ciddi bir mahkeme. Yargılama yapıyoruz. Dışarı çıkartırım” dedi. Başbuğ ise, “Bu mu ciddi oturum? Lütfen çıkartın Başkan. Yalnız konuşmada ismi geçenleri de buraya çağırın” diye konuştu.
Mahkeme heyeti, tekrar aynı kişiler arasındaki başka bir telefon ses kaydını dinletince de Başbuğ buna tepki göstererek duruşma salonunu terk etti. Salonda tekrar alkışlar olunca Özese duruşmaya ara verdi. Aranın ardından Başbuğ tekrar salona geldi ve Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel’e yaklaşarak, “İbrahim Şahin ile Fatma Cengiz’i tanımıyor musunuz? Bunları en iyi siz bilirsiniz” dedi. Pekgüzel ise, “Savunma hakkınız kapsamında dinletildi” cevabını verdi. Özese, Başbuğ’un izinsiz olarak duruşma salonunu terkettiğini ve duruşma disiplini konusunda kendisinin uyarıldığını tutanaklara geçirdi.
Dünya basınında yankı buldu
BBC, Başbuğ’un mahkemede Türk ordusunun devleti aşağılama yönündeki iddialara inanmadığını aktardı. Reuters, Başbuğ’un mahkeme salonunu terk etmesinin Ergenekon kapsamında yargılanan komutanların davalarındaki ilk ve en büyük çıkış olduğunu aktardı.
‘Biz koşar gelirdik’
Duruşmayı izleyenler arasında ikinci Ergenekon davasında tutuksuz olarak yargılanan eski Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreteri emekli Orgeneral Tuncer Kılınç, emekli orgeneraller Atilla Işık ve Erdal Ceylanoğlu ile İlker Başbuğ’un eşi Sevil, kızı Feride ve oğlu Murat Başbuğ da vardı. Duruşmaya verilen arada yakınları Başbuğ’un yanına gitti. Bu sırada Sevil Başbuğ, “Onların kıldığı namaz, namaz değil. Ahiretlerini yakıyorlar, bizim ahiretimizi kurtarıyorlar” dedi. Eşinin sözlerini kesen Başbuğ, “Nerede o eski Genelkurmay başkanları. Hiçbiri burada yok. Onların başına gelse biz koşar gelirdik buralara. Daha durun, anlatacak çok şeyim var. Zamanı gelince daha konuşacağız” dedi. Başbuğ’u dinleyenler “Haklısınız” diye karşılık verdi. Sevil Başbuğ da “Koskoca Genelkurmay Başkanı’nı sanık sandalyesine oturtuyorlar iftiralarla. Hiç kimse de birşey demiyor. Ayıp diye birşey var” diye konuştu. Başbuğ, duruşmaya verilen öğlen arasında da basın mensuplarının bu açıklamalarını haberleştireceklerini söylemesi üzerine, ”Yazın, yazın. Burada bir genelkurmay başkanı yargılansaydı, ben dışarıda olsaydım onun duruşmasına gelirdim” dedi. Duruşmanın öğleden sonraki bölümü başlamadan önce basın mensuplarının bulunduğu bölüme doğru gelen Başbuğ, burada da, “Burada, 4 korgeneral, Genelkurmay 2. Başkanı ve Genelkurmay Başkanı tutukluysa, Genelkurmay Karargahı’na terörist diyorsunuz demektir. Genelkurmay Karargahı’na hiç kimse terörist diyemez. Bu kara bir leke. Bunun izahı yok. Silahlı Kuvvetler’e kimse terörist diyemez” diye konuştu.
Çiçek gizli tanık istedi
“İrticayla Mücadele Eylem Planı” davasının tutuklu sanıklarından emekli Albay Dursun Çiçek’in kızı ve avukatı İrem Çiçek, mahkemede gizli tanık dinletmek istediklerini söyledi. İrem Çiçek, kendisine Ergenekon ve Balyoz davalarında yaratılan sahte delillerle ilgili bir mektup gönderildiğini söyleyerek, bu mektubu okudu. Avukat Çiçek mektubu gönderen kişinin kendisini telefonla da arayarak eski bir cemaat mensubu olduğunu, Kastamonu ve İstanbul’da cemaat tarafından 2003-2007 yılları arasında yürütülen operasyonlarda görev aldığını anlattığını öne sürdü. İrem Çiçek, mektupta “Can güvenliğim olmadığı için 2003’te DGM’ye ifade vermeye gidemedim. Tanık koruma programından yararlanmak istiyorum. İstiklal Savaşı’nda gazi olan Çakır Gazi’nin torunu olarak, Türk Silahlı Kuvvetleri’ne karşı yapılan komployu arz etmek istiyorum. Beni tanık olarak dinletmek isterseniz cuma günü İstanbul’a gelebilirim” denildiğini söyledi. Mektubu gönderenin adı, soyadı ve telefon numarasının da bulunduğunu söyleyen Çiçek, bu kişinin gizli tanık olarak dinlenmesi konusunda karar verilmesini talep etti. Talebi değerlendirmek üzere duruşmaya ara veren mahkeme heyeti, bu konuda daha sonra karar verileceğini bildirdi. Ergenekon davalarında iddia makamı, birçok kez gizli tanık ifadelerine yer vermişti. Bu davalar kapsamında ilk kez savunma makamı bir gizli tanık dinletme talebinde bulunmuş oldu.