Gündem Mekke döneminde indirilen sure: Mâûn

Mekke döneminde indirilen sure: Mâûn

03.06.2017 - 02:30 | Son Güncellenme:

7 ayetten meydana gelen Mâûn Suresi’nde dikkati çeken önemli nokta şudur: İbadetlerde en az şekil kadar özen gösterilmesi gereken husus, imanla birlikte niyet, ihlâs, huşû, takvâ gibi kavramlarla ifade edilen öz ve içeriktir

Mekke döneminde indirilen sure: Mâûn

Kuran-ı Kerim’in 107. sûresi 7 ayetten meydana gelen Mâûn suresidir. Mekke döneminde indirilen bu sure, sadece istemek üzerine kurulan, vermeye engel olan bir ibadet anlayışını reddeder. Sureyi kısaca açıklamaya çalışalım:

1. Ayet: “Dini yalanlayanı gördün mü?” Bu ifadedeki “Gördün mü?” sorusu, şaşılacak bir tutumdan söz edileceğine, dolayısıyla bahsi geçecek olanın ne kadar hayret verici olduğuna dikkat çekmek için kullanılmıştır. “Din” kelimesi, Kuran’da “ilahî ilkeler bütünü”, “hesap günü”, “tevhid”, “kanun/hüküm” gibi çeşitli anlamlara gelir. Ayeti şöyle de anlayabiliriz: Hesap gününü, Allah’ın otoritesini yok sayanı gördün mü?
2. ve 3. ayetler: “İşte o yetimi itip kakar. Yoksulu doyurmaya teşvik etmez.” Yetim ve yoksul, toplumun zayıf ve korumaya muhtaç kesimlerini temsil eder. Bunları küçümseyerek hakaret eden, itip kakan kimse toplumdaki zayıfların haklarını çiğniyor demektir. Bu ayetler, bir taraftan bu tür davranışlar sergileyenleri kınarken diğer taraftan da gerçek dindarları yetim ve yoksullar gibi himayeye muhtaç olanlara yardım etmeye özendirmekte; ihtiyaç sahiplerine yardım konusunda başkalarını teşvik etmenin, hatta bunun için hayır kurumları oluşturarak sosyal yardımı daha verimli, düzenli ve sürekli hale getirmenin gereğini vurgulamaktadır.
‘Tadın şimdi azabı’
4. ayet: “Yazıklar olsun o namaz kılanlara!” Bu ayette salât kelimesinin ibadet anlamında kullanıldığını söyleyebiliriz. Zira Mekke’de müşrikler, hac, kurban gibi ibadetleri yerine getirdiklerini iddia ediyorlardı. Kuran-ı Kerim’de başka bir ayet onların maskelerini şöyle düşürüyor: “Onların Kâbe’deki ibadetleri (salâtları) sadece ıslık çalmak ve el çırpmaktan ibaretti. O hâlde inkârınızdan dolayı tadın şimdi azabı!” (el-Enfal 8/35). Vay hâline “Dostlar alışverişte görsün” türünden ibadetler yapanlara. Namaz kılıp yetimi itip kakanlara yazıklar olsun!
5. ayet: “Onlar namazlarından gafildirler.” Namazdan gafil olmak demek, namazı ciddiye almamak, niçin/kim için kıldığı bilincinden uzak bir şekilde kılmak, başka şeylerle meşgul olmayı namaz kılmaya tercih etmek, ibadeti âdet hâline getirmektir. Kuran-ı Kerim’de namazın çoğunlukla zekâtla birlikte zikredilmesi, sadece bireysel olduğu düşünülen ibadetin toplumsal yönüne; sabırla zikredilmesi de davranışlara yön veren ahlakî yönüne işaret eder.
6. ayet: “Onlar yaptıklarını gösteriş için yaparlar.” Dini dünyalık bir menfaat elde etmek için kullananlar, yazıklar olsun size! Bu hataya ancak ahirete inanmayan düşebilir. Yaptığının karşılığını dünyada almak ister. Onun için insanların takdiri Allah’ın takdirinin üzerindedir. Böylece amellerini boşa çıkarır. “Halka gösteriş yapma” eğilimini ifade etmek için “riya” kavramı kullanılır. Riya “bir kimsenin, kendisinde bulunmayan dinî ve ahlâkî bir meziyeti, bir erdemi varmış gibi göstermesi, iyilik yapıyormuş gibi görünmesine rağmen yaptıklarıyla maddî veya manevî bir çıkar amaçlaması” anlamına gelir.
Dini yalanlayanlar
7. ayet: “Küçük bir iyiliğe bile engel olurlar”. Dini yalanlayanlar çok basit şeyleri vermedikleri, küçücük bir yardımda bulunmadıkları gibi başkalarına da engel olurlar. Menfaat merkezli bir hayat sürerler. İşlerine gelmezse parmaklarını bile kıpırdatmazlar.
Mâûn sûresinde dikkati çeken önemli bir nokta şudur: İbadetlerde şekil şartları da vazgeçilmez olmakla birlikte, en az şekil kadar özen gösterilmesi gereken husus, imanla birlikte niyet, ihlâs, huşû, takvâ gibi kavramlarla ifade edilen öz ve içeriktir. Sûrede ayrıca Allah’a gönülden ibadet etmekle yardımlaşma ve dayanışmanın birbirinden ayrılmaz oluşu vurgulanmıştır. Buna göre gerçekten dine inanan ve âhiret sorumluluğu taşıyan insan hem Allah’a hem de yaratılmışlara karşı ödevlerinin bilincinde olur. Bunları samimiyetle yerine getirir. Kendisi iyilikler yaptığı gibi herkesin de iyilik yapmasına ön ayak olur. Yardımlaşma ve dayanışmanın önünü tıkamayıp, aksine gelişip yaygınlaşmasına, bireyselliği aşarak toplumsal ve kurumsal bir yapı kazanmasına katkıda bulunur. İslâm’ın hâkim kılmak istediği gerçek ahlâk ve üstün insanlık işte budur.

Hırka-i Şerif ziyarete açıldı

İstanbul’un Fatih semtindeki Hırka-i Şerif Camii’nde bulunan Hz. Muhammed’in Veysel Karani’ye hediye ettiği Hırka-i Şerif ve Sakal-ı Şerif dün ziyarete açıldı. Hırka-i Şerif’in, her yıl olduğu gibi ramazanın ilk cuma günü ziyarete açılması vesilesiyle Hırka-i Şerif Camii’nin bahçesinde düzenlenen törene, İstanbul Valisi Vasip Şahin, İstanbul Müftüsü Prof. Dr. Hasan Kamil Yılmaz ile vatandaşlar katıldı. İstanbul Müftüsü Yılmaz’ın dua okumasının ardından Hırka-i Şerif ziyarete açıldı. Erken saatlerden itibaren cami önünde sırada bekleyenler camiye alındı. İlk gününde Hırka-i Şerif’i görmek isteyenler uzun kuyruk oluşturdu.
Hırka-i Şerif’i ziyarete gelenler dua ederken, bazı vatandaşların duygulu anlar yaşadı. Camiden çıkan bazı vatandaşların da gözyaşı döktükleri görüldü.
Bu arada görevliler, ibadet etmek isteyen vatandaşları, cami restorasyon nedeniyle kapalı olduğu için avludaki geçici mescide yönlendiriyor.
Arife gününe kadar görülebilecek
Kutsal emanet, hafta içi saat 10.00 ila 18.00 arası, hafta sonu ise 09.00 ila 18.00 arasında görülebilecek. Ziyaretler, arife günü ikindi namazı sonrasına kadar sürecek. Hırka-i Şerif, Kadir Gecesi ise teravih namazı sonrası 02.30’a kadar ziyaret edilebilecek.
Hırka-i Şerif’i ziyaret etmek isteyen vatandaşlar, İETT’nin Ramazan Hattı otobüslerini kullanabilecek. Yaşlı, hamile ve hasta ziyaretçiler, sıra beklemeden refakatçiler eşliğinde Hırka-i Şerif’i görebilecek. l İSTANBUL / DHA, AA

Kirâmen kâtibîn ne demektir?

Kirâmen kâtibîn “değerli, dürüst, görevini eksiksiz yapan yazıcılar” demektir. İnsanların iyi ve kötü bütün yaptıklarını kaydedip korumakla görevli meleklerin unvanıdır. Bunlara hafaza melekleri de denir. Kirâmen kâtibîn tabiri, Kur’ân’da bir âyette geçmiştir: “Üzerinizde yaptıklarınızı koruyucu melekler vardır. Onlar şerefli, değerli kâtiplerdir. Her yaptığınızı bilirler.” (el-İnfitâr, 82/10-12). Başka ayetlerde Allah’ın insana şah damarından daha yakın olduğu, kişinin sağında ve solunda karşılıklı oturan iki meleğin bulunduğu ve onun ağzından çıkan her sözü meleğin kaydettiği belirtilmektedir (Kâf 50/16-18). Bu melekler sevapları ve günahları yazarlar. Ayrıca insanların benimsediği inançların ve işlediği bütün fiillerin tesbit edilmiş olup kıyamet gününde yazılı bir belge (kitap) halinde kendilerine sunulacak (el-İsrâ 17/13-14), bu belge cennete gireceklere sağdan, cehenneme gireceklere soldan veya arkadan verilecektir (el-Hâkka 69/19-26; el-İnşikâk 84/7-12).

Esma-i Hüsnâ’dan
el-Mücîb: Darda kalanların çağrısına olumlu cevap veren, talepte bulunanın arzusunu yerine getiren, O’na yalvaranların isteklerine karşılık veren. İslâm alimlerinden Gazzâlî, Allah’ın mücîb isminin tecellisine mazhar olabilmek için kulun kendisinin de mücîb olmasının gerektiğini kaydeder. Bu da Allah’ın emir ve yasaklama biçimindeki davetlerine uymaya, gücü nisbetinde ihtiyaç sahiplerine yardım etmeye, gücü yetmediği yerde nezaketle cevap vermeye, kim çağırırsa çağırsın davete gitmeye ve ne olursa olsun verilen hediyeyi almaya yönelik icâbetlerle gerçekleşir.

Ramazan sözlüğü

Oruç: Farsça kökenli rûze kelimesinin Türkçeleşmiş şeklidir. Arapçası “savm” ve “ sıyâm”dır. Oruç sözlükte; bir şeyden uzaklaşmak, bir şeye karşı kendini tutmak demektir. Kuran’ı Kerim’de sözlük anlamıyla Meryem Süresi’nde geçmektedir: “Ben Allah için oruç adadım.” (Meryem 19/26) sözüyle Hz. Meryem konuşmamayı adadığını kastetmiştir. Dini bir terim olarak oruç; imsak vaktinden iftar vaktine kadar, yeme içme ve cinsel ilişkiden uzak durmak demektir.

Hz. Peygamber’den bir dua:
“Rabbim! Duamı kabul et, günahımı bağışla, çağrıma icâbet et, hak yol için kullandığım delilleri daima geçerli kıl, kalbimi hidayetten ve dilimi doğruluktan ayırma, kalbime gelebilecek kin duygularını benden uzaklaştır!” (Müsned, I, 227).

?
İftar duası
“Allah’ım! Senin rızan için oruç tuttuk, senin verdiğin rızıkla orucumuzu açtık, bizden kabul buyur; çünkü sen her şeyi işiten ve bilensin.”
?

Sorularınız için: kyasaroglu@gmail.com