Gündem Milli ilaçta trenin son vagonu kaçmasın

Milli ilaçta trenin son vagonu kaçmasın

31.07.2017 - 02:30 | Son Güncellenme:

Uzmanlara göre ilaç üretiminde trenin son vagonu biyoteknolojik ürünler. Milli ilaç üretmek istiyorsak bu fırsatı çok iyi değerlendirmeliyiz

Milli ilaçta trenin son  vagonu  kaçmasın

İlaç üretiminde Türkiye ne yazık ki çok büyük ölçüde dışa bağımlı bir ülke. Yerli ve milli ilaç üretiminde neredeyiz, yerli ilaç sanayisini nasıl geliştirebiliriz ve gelişmiş ülkeleri nasıl yakalarız?

Haberin Devamı

Uzmanlara göre ilaç üretiminde trenin son vagonu biyoteknolojik ürünler ve milli ilaç üretmek istiyorsak bu fırsatı değerlendirmeliyiz.

Bir eczacı olarak ilacın yerli ve milli olmasının hayati bir konu olduğunun altını çizerek başlamalıyım. Bir salgın anında uluslararası şirketler tarafından üretilen ilaçların ülkemize yeterli miktarda gelmediğini bir düşünün. Kulağa korkutucu gelse de bu tip senaryolara karşı hazırlıklı olmalıyız.

Milli ilaçta trenin son  vagonu  kaçmasın

İlerleme var

Aksi takdirde ülkemiz insanının hayatı ciddi bir tehdit altına girebilir. Ancak yine bir eczacı olarak üzülerek söylüyorum ki ilaç konusunda çok büyük ölçüde dışa bağımlıyız. Peki bu durum neden kaynaklanıyor, geçmişe kıyasla ilerlemeler oldu mu ve milli ilaçlarımız olması için ne yapmalıyız? Uzmanların görüşlerine başvurduk.

Haberin Devamı

İlk olarak, 1982 yılında İlaç Sanayi’nde çalışmaya başlayan, Farmasötik (İlaçla ilgili) Teknoloji Doçenti Buket Aksu ile konuştum. Aksu, “Yerli ilaç sanayi hükümetin çok büyük desteğini görüyor. Veri koruma kanunu gibi konularda milli çıkarları gözeten kararların alınması, TÜBİTAK projeleri ile teşviklerin verilmesi, üreticiyi geliştirecek eğitimlerin düzenlenmesi yerli üretimde bir ateşleme etkisi yarattı. İlaçta dünden bugüne hemen değişim olmaz ama bu çalışmaların meyvelerini yiyeceğiz” diyerek yerli üretim konusunda geçmişten günümüze ilerlediğimizi anlattı.

Yerli ilaç var ama molekül geliştirilmeli

Sağlık Bakanlığı İlaç ve Eczacılık Eski Genel Müdürü olan Yrd. Doç. Dr. Mahmut Tokaç’la da konuyu konuştum. Tokaç “Türkiye’nin 2023 vizyonunda devletin ilaçta dışa bağımlılığı azaltma hedefi var. Ama hedefe giden yolda bürokrasi yeterince adım atamıyor. Örneğin Türkiye’de yerli üretilen ürünlerin ithalatının yapılmaması hedefi vardı, henüz gerçekleştirilemedi. Fiyat politikaları yerli üreticiyi teşvik edecek şekilde uygulanamadı. Hatta fiyatlar öyle noktaya geldi ki, yerli üretici ilacı üretemez hale geldi” dedi ve Türkiye’de üretilen ürünlere daha yüksek fiyat vermek gibi teşvik seçeneklerinin düşünülebileceğine değindi.

Haberin Devamı

Tokaç ayrıca “Türkiye’de yerli ilaç üretimi var ama molekül geliştirilemiyor yani milli ilaç yok” diyerek milli ilaç hedefine odaklanmamız gerektiğini söyledi.

Önceliğimiz eğitim

Görüşlerine başvurduğum Türkiye İlaç Sanayi Derneği Başkanı ve Türkiye Odalar Borsalar Birliği İlaç Sektörü Meclis Başkanı Ecz. Cengiz Celayir de, “Amacımızın sadece yerli yani Türkiye’de üretim değil, milli ilaç üretmek olmalı. Yani araştırmacısıyla, keşfiyle, hammaddesiyle, üreticisiyle A’dan Z’ye ilaç üretiminin tüm sürecinin milli olmasını hedeflemeliyiz” dedi.

Celayir biyoteknolojik ürünlerin dünyanın yeni trendi ve binmeyi hedeflediğimiz trenin son vagonu olduğunu, bunu kaçırmamız gerektiğini de özellikle belirtti.

Bu öneriyi sıkça duyduğumuz “sanayi devrimini kaçırdık bari bilgi çağı devrimini kaçırmasak” önerisinin ilaca uyarlanmış hali olarak düşünebilirsiniz. Celayir milli ilaç hedefine ulaşabilmek için araştırma ve geliştirmeye (Ar - Ge) yönelmemiz gerektiğini anlattı. Aksi takdirde hep dışa bağımlı kalacağımızın altını çizdi.

Haberin Devamı

Teşvik önemli

Ancak yeni bir ilaç molekülünün keşfedilip tedaviye sunulması için ortalama 1.5 milyar dolar para harcandığını ve yerli üreticinin kazancının bu çalışmaları düşünmesine olanak tanımadığını da vurguladı. Celayir “Gerçekten başarıya ulaşmak istiyorsak yerli üreticiyi yatırım yapabilecek ekonomik güce ulaştırmalıyız. Hedefimizi gerçekleştirmiş Güney Kore’yi örnek almalıyız. İlgili alanda her yıl 20 bin öğrenci eğitiyorlar, biz de önceliğimizi insan yetiştirmeye vermeliyiz. Ayrıca tesisi kurmakla iş bitmiyor. Teşvikleri doğru yönlendirmeliyiz. Örneğin Ar - Ge’de büyük para tutan klinik çalışmaların tamamına yakınının teşvikler ile karşılanması gerekir” diyerek önerilerini sıraladı.

Önce zihniyet değişmeli...

Amerika’da ilaç araştırmalarında çalıştığı 22 yıl içerisinde, 60 patent sahibi olmayı başaran, diyabet ve alzheimer hastalıklarının tedavisi için keşfettiği, şu anda faz 3 aşamasında ilaç olmaya aday molekülleri bulunan Tıbbi Farmakoloji Doçenti Mustafa Güzel ile de milli ilacı konuştuk.

Haberin Devamı

Milli ilaçta trenin son  vagonu  kaçmasın

Amerika’daki kariyerini bırakıp idealist duygularla Türkiye’ye dönen Güzel, “Eşimi, çocuklarımı orada bırakıp, milli ilaç üretme motivasyonu ile geldiğim ülkemde ne yazık ki çok yavaşladım.

Daha çok çalıştığım halde orada yaptıklarımı yapamıyorum. Laboratuvar koşulları yetersiz, bazen bir malzemenin gelmesi 6 ay sürüyor. İlaç üretmek bir ekip işi ve yetişmiş insan sayımız çok az. Bunların hepsi çözülür ama önce zihniyetimizi değiştirmeliyiz. Milli ilaç üreteceksek üç saç ayağı bir araya gelmeli...

Malzeme hazır

Akademisyenler günü kurtaran işler yerine uzun soluklu, ayağı yere basan projeler üretmeli. Akademiden gelen bilgi devlet teşvikleriyle desteklenmeli ve teşvikler mutlaka objektif kriterlere göre verilmeli. Yatırımcı da kısa vadede kâr elde edeceği inşaat projeleri yerine milli ilaç geliştirme projeleriyle uzun vadede nasıl ciddi bir kâr elde edebileceğini öngörmeli.

Diyabet veya kanser gibi çağın hastalıklarına yönelik milli bir ilaç geliştirerek, 10 - 20 yıllık cari açığımızı kapatabiliriz. Bunun için helvanın tüm malzemeleri var, artık bir araya getirip, iş birliği ile helvayı yapmalıyız” dedi.

Yazarlar