12.06.2012 - 17:18 | Son Güncellenme:
Bazı ülkeler, Osmanlı döneminde hediye edilen İstanbul Boğazı’ndaki yalıları, başkonsolosluk veya yazlık rezidans olarak kullanıyor.
Oprah Winfrey, Colin Powell, Madeleine Albright ve Calvin Klein’ın da aralarında bulunduğu dünyaca ünlü isimlere rehberlik yapan ”İstanbul Hakkında Her Şey” ile ”Boğaz Hakkında Her Şey” kitaplarının yazarı, Saffet Emre Tonguç, AA muhabirine, İstanbul Boğazı’ndaki sefarethaneler hakkında bilgi verdi.
Tonguç’un verdiği bilgiye göre, Osmanlı İmparatorluğu’nun başkenti İstanbul’da bulunan büyükelçilik binaları, Cumhuriyet’in ilanından sonra Ankara’ya taşındı. İstanbul’daki binalar da konsolosluk haline geldi. Konsoloslukların bazılarının Boğaz’da çok güzel ve tarihi binaları bulunuyor.
-Mısır Konsolosluğu-
Bebek sahilindeki Mısır’ın İstanbul Başkonsolosluğu’nun bulunduğu yerde, Sultan Abdülhamid’in şeyhülislamlarından Dürrizade Esseyyid Mehmet Ataullah Efendi’nin yalısı bulunuyordu. Dürrizadeler, Sultan 1. Mahmud’dan Sultan 2. Mahmud’a kadar olan dönemde, 5 Osmanlı şeyhülislamı yetiştirmiş bir aile. Dürrizadeler’den Abdullah Efendi’nin ölümünden sonra yalı, Sadrazam Mehmet Emin Rauf Paşa’ya, ardından da Sadrazam Ali Paşa’ya geçti. (1815-1871).
Ali Paşa’nın, Hariciye Nazırlığı sırasında yalı, önemli konferans, ziyaret ve davetlere ev sahipliği yaptı. Burada, Karadağ Konferansı (1858) toplandı, Girit İsyanı’nı bastırma hazırlıkları yapıldı, ayrıca İmparator Franz Joseph bu yalıda misafir edildi. Ali Paşa’nın, 1871’de ölümünden sonra Sultan 2. Abdülhamid yalıyı satın alarak, son Mısır Hıdivi Abbas Halim Paşa’nın annesi ve eski Hıdiv Tevfik Paşa’nın eşi Hıdiva Emine Paşa’ya hediye etti.
Art Nouveau üslubundaki bu saray yavrusu, 1902 yılında yapıldı. ”Hıdiva Sarayı” olarak da bilinen saray, sıklıkla Raimondo d’Aronco’nun eserleri arasında gösterilse de iki Avusturyalı mimar, Fabricius ve Antonio Lasciac tarafından tasarlandığı düşünülüyor.
Hıdiva Emine Hanım, Osmanlı tarihinde ”paşa” unvanı alan tek kadın olarak tarihe geçti. 2. Abdülhamid’den bu unvanı alan Valide Paşa, hayatının son yıllarını, yalının arkasındaki av köşkünde geçirdi. Valide Paşa, 1913 yılında öldü. Oğlu Abbas Hilmi Paşa, 30 yıl hıdivlik yaptıktan sonra 1914 yılında Osmanlı yanlısı olduğu gerekçesiyle İngilizler tarafından Mısır’ın yönetiminden uzaklaştırıldı. Paşa, ömrünün kalan kısmını çoğunlukla Avrupa’da geçirdi ve 20 Aralık 1944 yılında Cenevre’de hayata veda etti.
Mısır Hıdivi Abbas Hilmi Paşa, İngilizler tarafından görevden alınana kadar burayı yazlık olarak kullandı. Anlatılan şehir efsanesi doğruysa, Emine Hanım binayı Türk devletine vermek istemiş ama resmi bir yazışma, koskoca Hıdiva’ya ”Bebekli Emine Hanım” diye yollanınca vazgeçmiş ve sarayı, büyükelçilik olarak kullanılması koşuluyla Mısır Devleti’ne vermiş.
Mısır Büyükelçiliği’nin 1923 yılından sonra Ankara’ya taşınmasıyla, Bebek’in en etkileyici yapısı başkonsolosluk oldu ve 2010 yılında baştan aşağı, çok başarılı bir şekilde restore edildi.
-Avusturya Konsolosluğu-
Yeniköy’ün kuzeyinde, Kalender ile birleştiği yerde Said İbrahim Yalısı’nın yanında bulunan Avusturya’nın İstanbul Başkonsolosluğu, geçmişte Cezayirliyan Yalısı olarak biliniyordu. Ermeni banker Mıgırdıç Cezayirliyan ailesine ait olan yalı, geç klasik stilinde tahminen 19. Yüzyıl ortalarında Balyanların ikinci kalfalığını yapan Mıgırdıç Kalfa tarafından inşa edildi.
Yalı, 28 Eylül 1882 tarihli ferman ile politik anlaşmaları sağlamlaştırmanın en iyi yolunun değerli bir gayrimenkul hediye etmek olduğu zamanlarda Sultan 2. Abdülhamid tarafından Avusturya-Macaristan İmparatoru 1. Franz Joseph’e hediye edildi.
Yalının eşyasının çoğu, 1. Dünya Savaşı sonunda satıldı. Kısa bir süre İngilizler’in mülkiyetine geçen yalı, daha sonra tekrar Avusturyalılar’a kaldı. 2. Dünya Savaşı sırasında Avusturya Almanlar tarafından ilhak edilince yalı tekrar Almanlar’a verildi. Tarihi süreçte yalı, yeniden Avusturyalılar’ın eline geçti. Şu anda Avusturya’nın İstanbul Başkonsolosluğu ve kültür merkezi olarak kullanılıyor.
-Almanya Konsolosluğu yazlığı-
2. Mahmud, 1829’da şu anda Almanya’nın İstanbul Başkonsolosluğu yazlık rezidansının bulunduğu Tarabya’daki arazide kurulan askeri bir kampta kaldı ve Mareşal Helmut Von Moltke’den (1822-1888) Osmanlı ordusunun yeniden yapılandırılması için yardım aldı.
Bunun üzerine 2. Abdülhamid, çocukluğunu geçirdiği köşkü, 1880 yılında diplomatik kullanım amaçlı olarak Alman İmparatoru Kayzer 2. Wilhelm’e hediye etti.
Alman İmparatorluğu, Osmanlı-Rus Harbi sırasında Osmanlı Ordu Karargahı olarak kullanılan köşkün kalıntıların bulunduğu araziye, bir rezidans yaptırmaya karar verdi. 1882 tarihli ilk imar projesi Cingria isminde bir mimar tarafından tasarlandı, Atina’da arkeolog olarak görev yapan Wilhelm Dörpfeld tarafından gözden geçirildi ve üzerinde bazı değişiklikler yapıldı. Cingria’nın çalışmalarına karşın Dörpfeld, Osmanlı mimarisini dikkate aldı. Büyükelçilik rezidansının merkez odasının sekizgen yapısı ve kullanılan ahşap sütunlar, zamanında Boğaz’da bulunan yazlık evlerin karakteristik özelliklerini yansıtıyor. Binanın 1885 yılında başlayan inşaatı, Armin Wegner tarafından üstlenildi ve iki yıl sonra tamamlandı.
Rezidans, büyük bir koru içinde yer alıyor. Korunun tepesinde Çanakkale Savaşı’nda hayatını kaybeden 265 Alman askerinin mezarları ve onların anısına yapılan bir anıt bulunuyor.
-2. Abdülhamid’in düğün hediyesi-
Tarabya’dan Kireçburnu’na giderken iki tane yazlık köşk dikkati çekiyor. İtalya’nın İstanbul Başkonsolosluğu yazlık rezidansı olan ilk köşk, 1908 yılında Raimondo d’Aronco tarafından yapıldı.
Sultan 2. Abdülhamid tarafından Karadağlı Prens Elena’ya düğün hediyesi olarak verilen köşkteki restorasyon devam ediyor.
Fransa’nın İstanbul’daki yazlık rezidansı, 18. yüzyılda Eflak Boğdan Voyvodası Fenerli Rum Prens Alexander İpsilanti tarafından yaptırıldı. Voyvoda’nın ölümünden sonra devlet, bütün mal varlığına el koydu. Fransızlar, İngilizlerin İstanbul’a saldırmalarını engelleyince Sultan 3. Selim binayı Napolyon Bonapart’a hediye etti. Bina 1913 yılında büyük ölçüde yandı ve orijinal yapıdan sadece çok az bir kısım günümüze ulaştı. Binada Marmara Üniversitesi Fransızca Kamu Yönetimi bölümü eğitim görüyor.
Tarabya gibi Büyükdere’de de başkonsolosluklara ait yazlık binalar göze çarpıyor.
Sadberk Hanım Müzesi ile Büyükdere’nin merkezi arasında yer alan neoklasik tarzda yapılan İspanya’nın İstanbul Başkonsolosluğu yazlık rezidansı veya diğer adıyla ”Ruan do Bulinyi Sarayı”, Fransiskan keşişler tarafından yapıldı. 1783 yılındaki bir kolera salgınından sonra İspanyollar’a verilen sarayın, orijinal bahçesi sahil yolu yapımında istimlak edildi.
Fransiskanlar’ın 1866 yılında inşa ettiği, Santa Maria Manastırı’nın bir parçası olan Günahsız Gebelik Kilisesi biraz ileride Tarabya’ya giden sahil yolunun hemen arkasında bulunuyor.
Sadberk Hanım Müzesi’nden Sarıyer’e gidildiğinde 1840 yılında General Nikolay Ignatyev için inşa edilen ancak daha sonra Rusya’nın İstanbul Başkonsolosluğu yazlık rezidansı olarak kullanılan bina dikkati çekiyor.
Kanal D ekranlarında yayınlanan ve büyük beğeni toplayan Yargı dizisinde canlandırdığı “Ceylin” karakteriyle geniş bir hayran kitlesine ulaşan başarılı oyuncu Pınar Deniz, anne olmanın mutluluğunu yaşıyor.