Gündem Silvan’a girdik

Silvan’a girdik

19.08.2015 - 02:30 | Son Güncellenme:

İstanbul ve Ankara’dan bir grup kadın, Kadın Özgürlük Meclisi’nin çağrısıyla Silopi’ye gitmek üzere anlaşmıştık. Sivil toplum örgütleri, basın ve siyasilerden oluşan kadın grubunun amacı, geçen hafta Silopi’de yaşanan olayları yerinde değerlendirmekti.

Silvan’a girdik

Ancak daha uçaktan indiğimizde Diyarbakır’ın Silvan ilçesinden haberler geldi: İlçeyi asker kuşatmış, giriş çıkışlar yasaklanmıştı. YDG-H ile askerin arasındaki çatışmalar sürerken sivillerin hayatından endişe ediliyordu. Karar değiştirip Silvan yoluna çıktık. Sararmış tarlalar arasında kilometrelerce ilerlerken herhangi bir sorunla karşılaşmadık. Silvan’ın girişini ise özel harekatçılar, bir tank ve TOMA ile kapatmıştı.

Haberin Devamı

Silvan’da elektrikler kesilmişti trafoyu özel timin yaktığı söyleniyordu- ve hiçbir şekilde telefon bağlantısı sağlanamıyordu. Operatörlerin hiçbiri, Silvan’ın 40 km kadar uzağına dek çalışmıyordu. Silvan’da akrabaları, hatta cenazesi bulunan 50-60 kişilik bir kalabalıktan başkası yoktu. Güvenlik mensuplarıyla yaptığımız konuşmalar boşa çıktı: İster çocuğun içeride olsun, ister gazeteci ol, ilçeye giriş yasak, yasak, yasaktı…

Sadece iki araca izin giriş izni verildi. Diyarbakır Belediye Başkanı Gültan Kışanak ve HDP vekilleri Filiz Kerestecioğlu, Çağlar Demirel, Sibel Yiğitalp, Dilek Öcalan, “can güvenliğiniz için zırhlı araca binin” teklifini reddedip kendi araçlarıyla Silvan’a girdi.

Aslında Silvan’da bir haftadır süren çatışma ve gerginliğin ardından yetkilerle görüşülmüş ve pazartesi gecesi anlık bir rahatlama yaşanmıştı. Sabaha karşı 15-20 top sesi gelmiş, çatışmalar şiddetlenmiş ve sokağa çıkma yasağı ilan edilmişti. Silvan’ın hayatla bağlantıları tamamen kopartılmıştı.

Haberin Devamı

Cumhuriyet yazarı Işıl Özgentürk’le karar verdik: Bir grup gazeteciyle “girilmeyen” Silvan’a gidecektik. Köy yollarını kullanarak Silvan’ın arka mahallelerine vardık. Yürüyerek merkeze doğru ilerlerken silah sesleri gelmeye başladı. Bomboş toprak yollarda tek tük barikattan başka bir şey yoktu. Bütün dükkanlar, eczaneler, hatta fırın bile kapalıydı.

Yol boyunca çoğunlukla erkekler, binaların dibinde bekleşiyordu.

Tekel mahallesinden gelen çatışma sesleri yoğunlaştıkça akın akın kadınlar ve çocuklar gelmeye başladı. Sanki Suriye’deydik. Özgentürk ile birlikte bir ağacın gölgesine sığındık. Karşımızdaki binadan iki çocuk, bize su getirdi.

Ellerinde bir paket veya bir bebek, önümüzden geçen kadınlara neler olduğunu, nereye gittiklerini sorduk. Cevap acıydı: “Nereye gideceğimizi biz de bilmiyoruz. Yeter ki buradan çıkalım. Çocuklarımız var. Rastgele ateş açıyorlar.