08.08.2012 - 02:30 | Son Güncellenme:
NİL KURAL
Cumartesi günü aramızdan ayrılan Türk sinemasının gelmiş geçmiş en büyük sinemacılarından Metin Erksan, dün Lütfi Kırdar Kongre ve Sergi Sarayı’nda düzenlenen bir anma töreniyle uğurlandı. Törene Erksan’ın ailesi, öğrencileri, akademisyenler, sinema yazarları ve sinemacılardan geniş katılım oldu. Kadir İnanır, Suna Selen, Nazan Kesal’ın da aralarında olduğu oyuncular; yönetmenler Tayfun Pirselimoğlu, Yeşim Ustaoğlu, Seren Yüce, Yılmaz Atadeniz, Osman Sınav, İKSV Genel Müdürü Görgün Taner, eleştirmenler Sevin Okyay, Doğan Hızlan, yapımcılar Baran Seyhan, Sevilay Demirci, Erksan’ı anmak için gelenler arasındaydı.
Hayatı anlatıldı
Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Rektörü Prof. Yalçın Karayağız, Erksan’la ilgili konuşmasına ulu bir çınarı yitirmemizin hüznünü vurgulayarak başladıktan sonra ünlü yönetmenin hayatını ve kariyerini özetledi.
Ardından uzun yıllar ders verdiği Mimar Sinan Üniversitesi tarafından hazırlanan bir Metin Erksan videosu gösterildi. Erksan’ın videodaki söyleşilerinden birinde “Nasıl bir sinema yapmak isterdiniz?” sorusuna verdiği yanıt dikkat çekiciydi: “Doğru dürüst bir sinema yapmak isterdim. Doğru dürüst kameralarla, doğru dürüst laboratuvarlarda ve doğru dürüst stüdyolarda... O dönemde kullandığım gibi derme çatma kameralar, stüdyolar ve laboratuvarlarda değil”.
Gösterimin ardından söz alan Işık Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi dekanı Prof. Süleyman Saim Tekcan ise Erksan’la kendisi 26 yaşındayken “Sevmek Zamanı”nda rol aldığında tanıştığını söyleyerek başladığı konuşmasında “O bir dâhiydi, ancak dâhiler böyle işler yaparlar” dedi. Erksan’ın 15 bin kitaptan oluşan kütüphanesini bir hayır kurumuna armağan ettiğini ekleyen Tekcan, bu kütüphanenin şimdi Işık Üniversitesi’nde yaşadığını belirtti.
‘Fakülte de kararacak’
Erksan’ın ders verdiği İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi’nin Gazetecilik Bölümü başkanı Prof. Suat Gezgin, onun entelektüel, ve sinemacı kimliğine vurgu yaptı ve “İletişim Fakültesi onun yokluğunda biraz daha kararacak” dedi.
Daha sonra kürsüye gelen Türk sinemasının usta isimlerinden Safa Önal Erksan’ın hayal ettiği ve çekmek istediği etkileyici bir sahneyi de paylaştı: “Deniz kenarında bir sahne. Bir kum tepesinin üzerinde piyano. Solo atıyor sonra kamera başka bir kum tepesine geçiyor. Onun üstünde bir saksafon, diğerinde bir davul... Kamera sololarla kum tepeleri üzerinde gezinirken deniz kararıyor. Böyle bir sahne düşleyebilen biriydi Erksan.”
‘Sinema denilince akla o gelecek’
Metin Erksan’ın cenazesi Teşvikiye Camii’nde kılınan öğle namazının ardından Boğaziçi Üniversitesi’nin içinde bulunan Nafi Baba Tekkesi olarak bilinen Rumelihisarı Şehitlik Dergahı’ndaki aile mezarlığına, ağabeyi Dr. Ali Can Erksan’ın üzerine defnedildi.
Metin Erksan’ın cenazesinde konuşan Kültür Bakanı Ertuğrul Günay, ”Bir sinema seyircisi olarak ben kendisini her zaman çok büyük bir dikkatle izledim. Rahmetle, minnetle anıyorum milletim adına. Çok üzgünüm,” diyerek sözlerine son verdi.
Cenaze namazına katılan Avrupa Birliği Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış, ‘50’lerden bu yana Türkiye sinemasının uluslararası standartlara taşınmasına büyük emek veren Erksan’ın AB sürecimizle ilgili ilk kitap yazan aydınlardan biri olduğunu vurguladı. Türkan Şoray “Çok isterdim tekrar böyle başarılı yapıtlara imza atsın ama belli bir küskünlük yaşadı. O beni hep üzmüştür” derken, Erksan’ın 1963 yılında çektiği “Susuz Yaz” filmiyle sinemaya adım atan Hülya Koçyiğit ise “Eminim ki eserleri her geçen gün daha da değer kazanacak ve Türk sineması dendiği zaman, her zaman akla ilk Metin Erksan gelecek”, dedi.
Gülden Öktem