‘Tahribatın etkisi değişmez’

Ancak projenin güzergâhı konusundaki söylenti ve bilinmezlikler tartışmaları beraberinde getiriyor. Karadeniz ve Marmaray’ı birleştirecek projenin güzergâhı için en büyük olasılık Küçükçekmece, Başakşehir, Arnavutköy hattı düşünülürken, Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali Yıldırım tarafından yapılan ‘Güzergah değişecek’ açıklamaları gözleri yeniden projeye çevirdi.
‘Projeyi unutun’
Hacettepe Üniversitesi Çevre Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Cemal Saydam, “Güzergahın değişmesi çevreye olan olumsuz etkiyi azaltmayacak. İki denizi birleştirirken deniz bilimcilere danışmanız gerekir. Marmara denizinin yapısı dünya üzerinde tek. Marmara’nın hem altını, hem de üstünü gayet iyi biliyoruz. Tüm birikimimiz ‘Projeyi unutun’ diyor. Şayet proje hayata geçerse Marmara, er veya geç çürük yumurta gibi kokar. Oksijensiz kalan iç deniz, hidrojen sülfür (H2S) gölü haline gelir” diye konuşuyor.
Erozyon vurgusu
Çevre Mühendisleri Odası Çevre Sorunları Araştırma Merkezi Başkanı Baran Bozoğlu da, kanal projesinin güzergahı değişse bile olumsuz sonuçların değişmeyeceğini dile getirerek şunları söyledi:
“Kanal İstanbul nereden geçerse geçsin başlı başına bir yapay felaket olur. Erozyon ile mücadele etmesi gereken bir ülkeyiz. Kanal İstanbul büyük bir toprak kaybına yol açar. Önemli ve verimli bir toprak kütlesini ortadan kaldırıp İstanbul’u ada haline getirmek tahribatlara neden olur. Gelecekte tatlı su kaynaklarımızın yüzde 50’sini kaybetme riski olan bir ülkeyiz. Çılgın proje nerede olursa olsun çevresel etkiyi azaltmak söz konusu değil. Proje hayata geçerse yeraltı su kaynakları, deniz ekosistemi ve bitki örtüsü zarar görür.”

Raporlar da ‘Felaket’ diyor

Kanal İstanbul projesinin, megakente olası etkileri konusunda WWF-Türkiye için geçtiğimiz süreçte hazırlanan bilimsel raporda ise çarpıcı tespitlere yer verildi. ‘Ya Kanal Ya İstanbul’ başlığını taşıyan ve 21 bilim insanın katkı verdiği
raporda, Kanal İstanbul’un hayata geçmesi durumunda İstanbul ve çevresinde doğal yıkım yaşanacağı vurgulandı. Projenin balık göç yolları ve kışlama alanlarını değiştirebileceği, Marmara’nın ölü bir denize dönüşebileceği, tatlı su kaynaklarının zamanla denizin tuzlu suyu ile dolacağı vurgulandı.