Gündem Ülkesine sevgisi bataklığı yeşertti

Ülkesine sevgisi bataklığı yeşertti

05.05.2020 - 07:00 | Son Güncellenme:

Verimsiz, bataklık ve sazlık bir araziydi; hiç kimse burada örnek bir çiftlik kurulabileceğine inanmıyor, hatta Mustafa Kemal’i vazgeçirmeye çalışıyorlardı. Ancak, Atatürk’ün içindeki doğa sevgisi ve yeşile olan tutkusu o topraklarda 5 Mayıs 1925’te kurduğu bir çiftliğe dönüşecekti...

Ülkesine sevgisi bataklığı yeşertti

Ülkesine sevgisi bataklığı yeşertti


Haberin Devamı

Mustafa Kemal Atatürk, Tarım Bakanlığı’nın yabancı danışmanı Mr. Schmid’in “Burada ya sabır tükenir ya para” sözlerine karşın, modern tarım yöntemleri konusunda örnek oluşturmak amacıyla Atatürk Orman Çiftliği’nin kuruluş çalışmalarını 5 Mayıs 1925’te başlatır. Cumhurbaşkanı Gazi Mustafa Kemal, çiftlik oluşturma projesini, 1925 yılı başlarında Çankaya’daki bir akşam yemeğinde konuklarına anlatır. Çiftlik düşüncesi, Atatürk’ün kentleşme vizyonu içinde yer alıyordu. Yaz aylarında susuzluk ve sıcaktan kavrulan başkentte, hafta sonları için dinlence alanları yoktu. Çiftlik Ankaralıların mesire gereksinimini de karşılayacaktı.

Projeye göre, çiftlikte yetişecek sebze ve meyveler, işlenecek süt ve süt ürünleri, Ankara halkına satılacak; başarılı olunması halinde, proje yurt düzeyinde yaygınlaştırılacaktı. Atatürk, Ankara’ya trenle gelecek yabancıların zarif istasyonlar, güzel yeni köyler, modern çiftlikler ve ormanlık araziler görmelerinin de Türkiye hakkında çok iyi etki bırakacağı görüşündeydi. Bu çiftlikten sonra, sırayla Etimesgut, Sincanköy, Malıköy de geliştirilmeliydi.

Haberin Devamı

Hiç kimse inanmadı

Ancak Atatürk’ün sofrasındakiler, karşı çıkamasalar da bu projenin gerçekleşebileceğine inanmıyorlardı. Atatürk bir gün, uzmanları ve Tarım Bakanlığı danışmanı Mr. Schmid’i yanına alarak kendisinin belirlediği, Ankara’nın 7 kilometre batısında, İstanbul-Ankara demir yolunun geçtiği; verimsiz, bataklık ve sazlık araziye götürür.

Danışman Mr. Schmid, araziye yatırım yapılmaması yönündeki görüşünde ısrarlıdır; sonunda, “Burada ya sabır tükenir ya da para” demek zorunda kalır. Bu olumsuz ve kesin görüşe karşın, Atatürk, bazı arazilerin sahiplerine cebinden para ödeyerek bölgeyi, 102 bin dönüme ulaştırır ve Orman Çiftliği’nin kurulmasını sağlar. Araziye kurulan iki çadır ve getirilen iki traktörle 5 Mayıs 1925 Pazartesi günü bu alanda ilk adım atılır ve çalışmalara başlanır.

Cumhuriyet’in kuruluşunun 10. Yılı yaklaşırken, uzmanların olumsuz görüş bildirdiği; Atatürk’ün ise içindeki doğa sevgisiyle ve inatla direttiği çiftlik tamamlanmak üzeredir. Önce “Numune Çiftlik” daha sonra “Gazi Orman Çiftliği”, Mustafa Kemal’in “Atatürk” soyadını almasından sonra “Atatürk Orman Çiftliği” olarak anılan bu çiftlik, Ankaralıların gözdesi olur.

Haberin Devamı

Ülkesine sevgisi bataklığı yeşertti

Her ağaçta emeği var

Falih Rıfkı Atay, “Çankaya”da, Atatürk’ün yeşile olan tutkusunu şöyle anlatır:

“Ankara’da göz, su arar, yeşillik arar. Bozkırın bu parçasına biraz yeşillik verebilmek için neler çektikti. Bayan Afet’in bir hatırasında vardır: Atatürk çiftliğin yemiş bahçesi yapılan bir kısmında eski iğde ağacını aramış, sökülüp atıldığını görünce bir yavrusu ölmüş gibi içlenmişti. Bir vatan savaşını ateş içinde nasıl candan gönülden takip ederse, Ankara’nın yeşillenmesini öyle gözlüyordu. …

Atatürk çiftlik dağlarının ormanlaşması ile bizzat uğraştı. Hemen hemen her ağaçta hakkı vardır. Nerede birkaç söğüt görse, pikniğe giderdi. Söğütözü pek sevdiği köşelerden biri olmuştur. Orman çiftliği henüz çıplak bir bozkır parçası iken aşağıdaki küçük köşklü bahçesinde oturuyorduk. O gün yıllık hesapları getirmişlerdi. Çiftlik işleri iyi gitmiyordu. Atatürk ömrünü pek kıt kanaat geçirmiş olduğundan, para kaybetmesini sevmezdi. Alaca karanlıkta bir aralık köşkün önündeki havuzun fıskiyesini açmışlardı. Hiç de zevkli olmayan müdür havuzun içinde renkli ampuller koydurmuş olduğundan, mavili kırmızılı yeşilli bir su yelpazesi açılmağa başladı. Gözlerini kaldırıp şöyle bir baktıktan sonra kendi kendine:

Haberin Devamı

- A Mustafa Kemal, sen çiftçi misin? Hayır. Ziraat mı okudun? Hayır. Babandan mı gördün? Hayır. İşte böyle bilmediği şeylere karışanlara sular bile güler, demişti.”

Ülkesine sevgisi bataklığı yeşertti

Yemekte anılarını anlattı

Atatürk 11 Mayıs 1938’de satın aldığı ya da kendisine hediye edilmiş bütün çiftliklerini, taşınmazlarını millete bağışladığına ilişkin işlemi resmen tamamlamak ister. Bu amaçla, “Gazi Orman Çiftliği”nde, Tarım Bakanı Faik Kurdoğlu, İçişleri Bakanı Şükrü Kaya, Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Hasan Rıza Soyak, Ankara Valisi Nevzat Tandoğan’ın önünde işlem yapılır. Atatürk, işlemlerin tamamlanmasından sonra, katılanları Marmara Köşkü’nde yemeğe alıkoyar ve onlara, çiftlikleriyle ilgili anılarını, çiftliklerle ne yapmak istediğini ve Türk çiftçiliği konusundaki emir ve direktiflerini, bu alandaki ideallerini, büyük bir neşe içinde anlatır.

Haberin Devamı

Atatürk Çiftlikleri, 7 Ocak 1938 günü kabul edilerek 13 Ocak’ta yürürlüğe giren “Devlet Ziraat İşletmeleri Kurumu Hakkında Kanun”un 5. Maddesi gereğince, bu işletmeye dâhil edilir. Bu çiftlikler, Ankara’da: Balgat, Yağmurbaba, Çakırlar, Macun, Tahar, Güvercinlik, Etimesgut, Gazi, Orman; Silifke’de: Tekir, Şövalye; Tarsus’ta: Pilioğlu; Dörtyol’da: Portakal bahçesi, Karabesemek; Yalova’da: Baltacı, Millet çiftlikleri idi. Bunlar, 1938’e değin “Atatürk Çiftlikleri Müdürlüğü” adı altında işletiliyordu.

Çiftlikleri millete bıraktı

Mustafa Kemal Atatürk’ün, aralarında “Atatürk Orman Çiftliği”nin de bulunduğu çiftlikleri ile taşınmazlarını milletine bağışlamasına ilişkin resmî işlem de yine bir ilkbahar günü, 11 Mayıs 1938’de tamamlanır. Atatürk, bu konudaki kararını, bir yıl kadar önce, 11 Haziran 1937’de Başbakanlığa çektiği bir telgrafla bildirir. Atatürk, telgrafında, “Kullanma yetkim altındaki bu çiftlikleri, bütün tesisleri, hayvanları ve demirbaşları ile beraber, hazineye hediye ediyorum. Gereken kanuni işlemin yapılmasını dilerim” diyerek, isteğini bildirir. Atatürk, aynı gün CHP’ye Ulus Basımevi ile arsa; Ankara Belediyesi’ne de arsalar bağışlar. Bunun üzerine TBMM’de 12 Haziran 1937’de görüşme açılır ve Meclis, Atatürk’e şükranlarının bildirilmesine karar verir. Başbakan İsmet İnönü de “Millet ve Meclis adına” Atatürk’e bir teşekkür telgrafı gönderir. Atatürk de İnönü’ye cevabında, şunları kaydeder: “‘Söz konusu olan hediye, yüksek Türk milletine benim asıl vermeyi düşündüğüm hediye karşısında hiçbir kıymete sahip değildir. Ben, gerektiği zaman en büyük hediyem olmak üzere Türk milletine canımı vereceğim.”

Anneler Günü’nü kutlamayı önerdiği için pişman oldu

Ülkesine sevgisi bataklığı yeşertti

Ülkemizde, her yıl mayıs ayının ikinci pazar gününün “Anneler Günü” olarak kutlanmasına Türk Kadınlar Birliği’nin girişimiyle 5 Mayıs 1955’te karar verilir ve Nene Hatun yılın annesi seçilir. Aslında, anneler gününün kökeni Sümerlere kadar dayandırılır. İlk kutlama önerisinin 1872’de Amerikalı Julia Ward Howe’dan geldiği ve anneler gününün “Barışa adanan gün” olarak, ilk kez Boston’da düzenlenen bir yürüyüşle kutlandığı belirtilir. Ancak, günümüzdeki kutlamanın öyküsü, Batı Virginialı öğretmen Anna Jarvis’in 9 Mayıs 1905’te annesini kaybetmesiyle başlar. 1907’de annesinin ölüm yıl dönümünde arkadaşlarına Anneler Günü adı altında ülke çapında kutlama yapılmasını öneren Anna Jarvis, kumaş tüccarı John Wanamaker’ın mali desteğini alır. 1908 baharında annesinin uzun yıllar din dersi verdiği Andrevvs Metodist Pazar Okulu’na önerisini kabul ettirir ve burada kutlama yapılır. Temsilciler Meclisi de öneriyi benimser ve bu yönde bir kararı kabul eder. Ancak Senato’dan geçmez. Anna Jarvis mektup kampanyası başlatır ve bulduğu herkese çağrıda bulunur. Kutlamalar yaygınlaşınca, Senato’nun ve Başkan Woodrow Wilson’un onaylamasıyla 8 Mayıs 1914’te mayıs ayının ikinci pazarı Anneler Günü olarak kabul edilir. Ancak bir süre sonra Jarvis, böyle bir girişimi başlattığı için pişmanlık duymaya başlar. Anneler Günü’nün ticarileştirilmesi onu öfkelendirir. Açtğı davalar kaybeden Jarvis , 1948’de seksen dört yaşında ölür.