GündemYatak odasına telefon sokma!

Yatak odasına telefon sokma!

17.10.2016 - 02:30 | Son Güncellenme:

Çevresel faktörlerin ön plana çıktığı kansere karşı korumada uzmanlar günlük yaşamda alınması gereken önlemlere dikkat çekiyor. Elektronik cihazları yatak odasının dışında tutmak ve kıyafet seçimi alınabilecek önlemlerden bazıları...

Yatak odasına  telefon sokma

Meme kanserinde genetik özelliklerden ziyade çevresel faktörler daha fazla önem taşıyor. Ne yediğimiz, yaptığımız egzersiz miktarı, sigara kullanımı, çevremizdeki kimyasallar kanserleri tetikleyen unsurlardan sadece birkaçı. Kansere karşı günlük hayatımızda alabileceğimiz önlemleri yadsımamak gerekiyor. Öncelikli olarak düzenli taramaların yapılması gerektiğinin altını çizen uzmanlar, kansere karşı günlük yaşamımızda almamız gereken önlemleri sıraladı.

Haberin Devamı

Doku farkı anlaşılır

Meme kanserinde en iyi tedavinin erken teşhis olduğunu söyleyen Medical Park Fatih Hastanesi Genel Cerrahi uzmanı Prof. Dr. Adem Dervişoğlu kadınların düzenli aralıklarla kendi kendini muayene etmesi gerektiğinin önemli olduğunun altını çizdi. “Düzenli yapılan muayenede, kadın, meme dokusunu tanıyarak oluşan farklıkları kolayca fark edebilir” diyen Dervişoğlu, “Kadınlar ayda bir kez adet bitiminden 7 gün sonra kendilerini muayene etmeli. Menapozda olan kadınlar da her ay aynı günlerde kendilerini muayene etmeli. Muayene ayakta aynanın karşısında veya duşta sırt üstü yatarak yapılmalı. 35 yaş baz olmak koşulu ile kadınlar yılda bir kez mamografi çektirmeli. Ailesinde meme kanseri hikayesi olanlar ve genetik risk taşıyanlar ise tarama yöntemlerine daha erken başlamalı” bilgilerini verdi.

Haberin Devamı

Karanlıkta uyku

Medikal Onkoloji uzmanı Dr. Savaş Tuna ise günlük yaşamda bizi meme kanserinden korumaya yardımcı olacak şu önerilerde bulundu: “Öncelikle ideal kilomuzu koruyacak bir beslenme stili yaratmalıyız. Teknolojinin insanlığa faydaları kadar zararları da var. Cep telefonu bilgisayara ve televizyon gibi iyonizan olmayan, radyasyon yayan teknolojik ürünlere mümkün olduğunca az maruz kalmak gerekiyor. Mesela telefonla çok konuşmak zorundaysanız kulaklıkla konuşun ya da sabit telefonu tercih edin. Gece yatarken odanızda kablosuz modem, cep telefonu vs bulundurmayın. Uykusuzluğun kanserle ilişkisi kanıtlanmıştır. Ayrıca en geç gece yarısı saat 12’de, ışıksız bir ortamda uykuya geçmemiz lazım ki bizi kanserden koruyan melatonin hormonu salgılanmaya başlasın. Gündüz telafi uykuları aynı faydayı sağlamamaktadır.”

Kıyafetlere dikkat

‘Kimyasallara maruz kaldığımız diğer bir alan bazı giysiler ve oyuncaklarda kullanılan azo boyarlar’ diyen Tuna, “Özellikle Uzakdoğu’dan ithal edilen çok ucuz giyecek ve oyuncaklar bu açıdan risklidir. Giysilerimizi seçerken dikkatli olmalı, bu ürünlerden uzak durmalıyız. Çalışmalar gösteriyor ki; günde tek bir tane sigara içilmesi bile kansere sebebiyet verebilir. Kaç tane içtiğinizin önemi yok. Sigaradan ve sigara içilen ortamlardan uzak durulmalı. Düzenli spor, seyahat, sanat ve sosyal faaliyetler bizi günün stresli rutininden kurtaracaktır. Ruh sağlığımızı tehdit eden stresler için kesinlikle profesyonel destek almalıyız” ifadelerini kullandı.

Haberin Devamı

‘Mucizevi bir besin yok’

Kanser oluşumunun yüzde 35’inin düzensiz beslenmeye bağlı meydana geldiğine dikkat çeken Acıbadem Bakırköy Hastanesi Beslenme ve Diyet, Fitoterapi uzmanı Şeyda Sıla Bilgili de, kansere karşı mucize bir besin olmadığını, dengeli beslenmek gerektiğini vurguluyor. Kemoterapi ve radyoterapi sürecinde ise bazı önlemlerle yan etkileri azaltmanın mümkün olduğunu kaydeden Bilgili’nin beslenme önerileri ise şöyle;

- Kompleks karbonhidratlar denilen tahıllar ve kurubaklagiller ile sebze ve meyvelerde bulunan yüksek lif, tedavi sürecinde ilaç alımına bağlı oluşabilecek kabızlık probleminin önüne geçiyor. Aynı zamanda toksik ve kimyasal maddelerin bağırsaklardan atılımını kolaylaştırarak kanser riskini azaltıyor.

Haberin Devamı

- Doğru pişirin, saklarken dikkat edin. Kızartma ve kömür ateşinde pişirme sırasında kanserojen maddeler ortaya çıkıyor. Ayrıca peynir, salça, tahıl, fındık, ceviz gibi depolanarak saklanan ürünlerde nem etkisiyle aflatoksin (küf) oluşabildiğinden, depoladığınız ürünleri tüketmeden önce mutlaka kontrol edin.

- Hazır gıdalardan kaçının. Hazır gıdaların içine koruma, renklendirme, kıvamını artırma, tat ve görünüm kalitesini artırmak için konulan katkı maddeleri uygun oranlarda kullanılmadığında kanser oluşum riskini artırıyor, kanser hücrelerini besliyor.

- Yağı azaltın, doğru yağı tercih edin. Zeytinyağı, fındık yağı gibi bitkisel sıvı yağları tercih edin. Omega-3 yağ asitlerince zengin olan balık tüketimi hücreleri yeniliyor, kansere karşı koruyor.

- Kırmızı, beyaz turp ve şalgam gibi turpgiller ile, brokoli ve brüksel lahanası içeriğindeki antikanserojen etkili bileşikler sayesinde tümör gelişimini baskılar, kanserin oluşmasını ve yayılmasını engeller.

Haberin Devamı

- Hekiminize danışmadan vitamin mineral ilaçları kullanmayın. Çünkü bu tür ek besin desteklerinin bazıları asıl kanser tedavisinin etkisini azaltabiliyor. Örneğin, metotreksatlıkemoterapi alan hastada folikasidli destek tedavisi kemoterapinin etkisini azaltıyor.

- Yatmadan 3 saat evvel yiyecek tüketimine son verin.

- En ucuz antioksidan olan biberiyeyi mutlaka tüketin

Peki nasıl beslenmeli?

Kanserden korunmak için birçok uzmanın önerisi bol egzersiz yapmak ve sağlıklı beslenmek. Bu noktada tamamlayıcı tıp olarak ele alınan bitkisel ürünler de son dönemde sıklıkla gündeme geliyor.

Ancak medikal onkoloji Dr. Tuna, “Tamamlayıcı tıp, kanser tedavilerini ancak destekleyici nitelikte olabilir. Bu da mutlaka doktor kontrolünde uygulanmalıdır. Bazı bitkilerin kemoterapi esnasında kullanılması kötü sonuçlara yol açabilir. Örneğin ısırgan otu trombositlerin sayısını düşürerek kanamaya yol açabilir. Pek çok bitkisel ürün kemopterapik tedaviyle etkileşime girip kemoterapinin faydasını azaltır ya da ilacın düzeyini artırarak olumsuz sonuçlara yol açabilir. Tek başına tamamlayıcı tıp ile kanser tedavisi kanserin ilerlemesinden başka sonuca neden olamaz” görüşünde.

Omega-3 için balık tüketin

Beslenme ve Diyet Uzmanı Emel Unutmaz Duman meme kanseri ile beslenmenin ilişkisinin çok yüksek olduğunu söyleyerek, “Amerika meme kanseri insidansı en yüksek, Japonya ise en düşük ülkelerden biridir. Amerika’ya yerleşen fastfood ve kızartmaya dayalı beslenme tarzı ile meme kanserine yakalanma oranının ciddi ölçüde arttığı tespit edilmiş. Bu çalışma beslenme tarzının meme kanseri oluşumunda ne derece önemli olduğunu ortaya koyuyor. Bazı çalışmalarda ise omega-3’ün meme kanseri tümörünü inhibe ettiği ve metastazı engellediği bildiriliyor. En azından mevsiminde haftada 2-3 gün balık tüketimine özen gösterilmeli” diyor. Duman, “Ne yediğimiz kadar, o besini nasıl saklayıp pişirdiğimiz de önem taşır. Besinleri kızartarak, kanserojen etki gösteren trans yağların oluşmasına izin vermeyin” dedi.

EN ÇOK OKUNANLAR

KEŞFETYENİ

İlgili Haberler