04.07.2014 - 02:30 | Son Güncellenme:
MİLLİYET RAMAZAN
Rabbimiz zekat gerçeğini Kur’ân’da şöyle açıklar: “Onların mallarında ihtiyacını açıklayan ve açıklayamayan yoksullar için bir hak vardır.”
Bakara sûresinde şöyle buyurulur:
“Namazı gereği gibi kılın. Zekâtı verin. Ölmeden önce öz canlarınız için yaptığınız hayırların Allah katında mükâfatını bulursunuz. Şüphesiz Allah bütün yaptıklarınızı görücüdür; karşılığını da vericidir.”
İslâm dini, mâna ile maddeyi birleştirdiği için, ibadetleştirdiği zekâtı daima namazla birlikte emretmiş ve bu emrini defalarca tekrarlamıştır. Dinimiz böylece namazla Allah’a ibadet etmek görevini yüklerken, zekâtla Allah’ın buyruğu olarak topluma hizmet ödevini vermiştir.
Ahlaken yücelten ibadet
Dinimizde emredilen zekât, beşerî rejimlerde gördüğümüz gibi ölçüleri, tahakkuku ve tahsili sadece bir kanun mevzuu olup, dinî bir değer taşımayan resmî ve donuk bir vergi değildir. O, Rabbimizin emrettiği mâlî bir vazife ve âhiretin cennet saadetine erdirecek büyük bir ibâdettir.
Zengin müminlerden fakirlere aktarılması verilmesi gereken zekât, mü’minlerin, cimrilik, ihtiras, bencillik, mala düşkünlük, katı kalplilik gibi kötü hasletlerini gideren, fakirlere ve acizlere karşı sevgi ve şefkat duygularını geliştiren ve toplum fertlerini kaynaştıran bir ibâdettir.
Zekât, malı bereketlendiren, ekonomiye canlılık ve topluma refah sağlayan bir ibâdettir. Fakirin aldığı zekât tüketim gücünü arttıracağından, cemiyette üretim artacak, üretim arttıkça da yeni iş sahaları açılacak, böylece işsizlik azalacaktır. Zenginle fakir kaynaşacağı için de iktisadî bakımdan daha verimli bir ortam vücut bulacaktır.
Bu açık ekonomik gerçekler yanı sıra Rabbimiz de şöyle vadetmektedir:
“Mallarını, Allah yolunda harcayanların hali, yedi başak bitiren ve her başakta yüz dane bulunan bir tek tohumun hali gibidir. Allah dilediğine kat kat verir. Allah bilgisi ve rahmeti geniş olandır ve kullarının durumunu ve her şeyi bilendir.”
Malı korur
Peygamberimizin “Zenginlerden alıp fakirlere vermekle emredildim” dediği zekat mülkiyet düşmanlığını gideren, şahıs mallarına saygıyı pekiştiren ve malı koruyan bir ibâdettir. Bunun içindir ki peygamberimiz şöyle buyurmuşlardır:
“Zekât vererek mallarınızı kale içine; koruma altına alınız.”
Peygamberimiz bir diğer hadislerinde zekatsızlığın doğuracağı musibetlerin ancak zekat vermek suretiyle önlenebileceğini de şöylece bildirmişlerdir.
“Malının zekâtını verirsen mal üzerinden gelebilecek şerleri gidermiş olursun.”
Toplumun muhtaç kesimi için Allah’ın tayin etmiş olduğu bir toplum hakkı olduğundan zaman aşımı zekâtı düşürmez.
Namazı kabul olunmaz
Zekâtını vermeyen kişinin namaz gibi hayırları da kabul olunmaz. Peygamberimiz şöyle buyururlar: “Her kim namazını kılar da zekâtını vermezse onun namazı da kabul olunmaz.”
Sizlere bazı önemli hususiyetlerini sunmaya çalıştığımız ve ziraî mahsuller, hayvanlar, madenler, ticaret malları, hisse senetleri, altın ve gümüşler, fabrika ve apartman gelirleri üzerinden değişik yüzdelerle verilmesi gereken zekât, sermaye-kazanç ikilisinden kırkta bir, gelirlerden yirmi de bir, onda bir ve beşte bir nispetlerinde verilir.
Dinimizde zekâtın büyük ölçüde her bir cins maldan ve değişik yüzdelerle verilmesi her tür malda fakirlerin ve acizlerin Hak’ları olduğunu gösterir.
Kuran’dan mesajlar
“Namazı gereği gibi kılın. Zekâtı verin. Ölmeden önce öz canlarınız için yaptığınız hayırların Allah katında mükâfatını bulursunuz. Şüphesiz Allah bütün yaptıklarınızı görücüdür; karşılığını da vericidir.”
SORU CEVAP
Zekâtsızlık azaba uğratır mı?
Zekât, İslâmî hayırların en büyüğüdür. Zekât verici güce ulaşmak için çalışmalı, şartlan tahakkuk ettiğinde zekâtlarımızı mutlaka vermeliyiz. Zekâtımızı vermedikçe gerçek Müslüman olamaz, üstelik fakirlerin haklarına da tecavüz etmiş oluruz. Rabbimiz Âhireti inkâr ile birlikte zekâtsızlığı kâfirlerin vasfı olarak sunmaktadır. Fussilet sûresinin 6-7’nci âyetlerinde şöyle buyrulur:
“...Azaba uğrayacaklar Allah’a ortak koşanlar olacaktır. Onlar zekâtı vermeyenler ve onlar âhiret gününü de inkâr edenlerdir.”
Yüce Allah’ın mallar üzerindeki hâkimiyetini tanımama olan zekâtsızlık şüphesiz Hak ve halk katında pek büyük bir günahtır ve de suçtur.
İçinde yaşadığımız laik cemiyetler gibi toplumlarda zekâtın Allah’ın emri olduğunu kabul etmeyenler ve vermeyenler için ceza yoktur. Ancak zekâtı vermeyenler için kulun uğrayacağı âhiret azabı geçerlidir. Allah sorguya çekecek ve cezalandıracaktır. Tevbe sûresinde şöyle buyrulur:
“... Altın ve gümüşü biriktirerek saklayan ve onları Allah yolunda harcamayan kimseleri acıklı bir azap ile iyice uyar. Zekâtı verilmeyerek biriktirilen malların cehennem ateşinde kızdırılacağı Kıyamet Günü’nde onların alınları, yanları ve sırtları kızdırılan bu mallarla dağlanacak ve onlara şöyle denecektir: İşte, nefisleriniz için sakladıklarınız! Artık, topladıklarınızın acısını tadın bakalım.”
Cennet’e götürür mü?
Zekâtlarını vermeyen mü’minler cezalandırılırken bu dinî-malî vazifelerini yapan mü’minler de mükâfatlandırılacak, Cennet nimetleriyle armağanlandırılacaklardır. Rabbimiz şöyle buyurur:
“...Rablerinin rızasını dileyerek her zorluğa sabredenler, namazı dosdoğru kılanlar, kendilerine verdiğimiz rızıktan gizli ve aşikâr Allah yolunda harcayanlar ve kötülüğü iyilikle savanlar dünya hayatının iyi bir sonucu olan Adn cennetlerine gireceklerdir. Onlar atalarından zevcelerinden, zürriyetlerinden iyi kişilerle beraber olmak üzere cennetlere girecekler ve melekler de her bir kapıdan yanlarına sokularak şöyle diyeceklerdir: Sabrettiğiniz görevlerinize karşılık sizlere selâm olsun. Girdiğiniz cennetler dünya hayatının ne güzel bir sonucudur.”
İyice bilmeli ve inanmalıyız ki fakirin zekâtı almaya muhtaç olmasından çok zengin vermeye muhtaçtır. Zira alan için zekâtın sağladığı maddî refah geçicidir. Ama veren için sağladığı saadet ebedîdir.
Peygamberimizin Dilinden
Kimlere yardım edilebilir?
Sabah-Akşam karnını doyuracak malı olan yardım isteyebilir mi?
- Allah bağlılarını artırsın- Allah’ın Resûlü Peygamberimiz Hz. Muhammed şöyle buyurdu:
- Kendisine yetecek kadarı varken (mal çoğaltmak için) isteyen-dilenen kişi ancak (azaplanacağı cehennem) korlarını arttırmış olur. Sordular:
- Ya Resûlellah! Kişiye yetecek miktar ne kadardır?
- Onu sabah akşam doyuracak miktardır.
Kişinin hangi malları kendisinindir?
- Salât ve Selâm üzerine olsun-Allah’ın Resûlü Peygamberimiz sahâbilerine sordular:
- Hangi birinize varisinin malı kendi malından daha değerlidir?
- Ya Resûlellah! Şüphesiz her birimize, ancak kendi malı daha kıymetlidir.
- (İyice biliniz ki,) kişinin gerçek malı, ölümünden önce yoksul kişilere ve topluma yararlı kurumlara verdiği ve âhiret hayatında mükâfatınıalacağı) maldır.
Ölümünden sonraya bırakacağı mal ise varisin malıdır.
BİR DUA
Allâh’ım! Ben bir insanım. Hangi mümine eziyet etmiş, sövmüş, dövmüş ve lânetlemişsem benim bu yaptıklarımı onun için namaz ve zekât gibi sevaplı amellere dönüştür. Kıyamet gününde Sana yaklaştıracak yakınlık vesîlesi eyle.
Not: Pek çok konuyu okuyarak veya dinleyerek öğrenmek isteyen okuyucularımıza web sitemizi ( www.ardev.org - Araştırma Dayanışma ve Eğitim Vakfı) ziyaret etmelerini tavsiye ederiz. Sorularınızı gazetemiz (ramazan@milliyet.com.tr) aracılığı ile de sorabilirsiniz.