Kültür SanatAhmet Kaya'nın Evi

Ahmet Kaya'nın Evi

14.11.2003 - 00:00 | Son Güncellenme:

Ahmet Kaya'nın Evi

Ahmet  Kayanın Evi





Tek cümlelik ezbere tepkilerle kafayı otomatiğe bağlamış insanlar vardır. Hiçbir şeyi de beğenmezler. Pop müzik dersiniz, hemen "Yaa her gün yeni bir şarkıcı çıkıyor" derler. Hâlâ öyle mi, değil mi, önemi yok. Türkü dersiniz, "Ne o öyle manda yuva yapmış söğüt dalına filan, sözler çok anlamsız oluyor canım" derler, ikinci örnek çıkmaz; bu kadarı onlara yeter. Ahmet Kaya derseniz? "Neydi, bir şarkısı vardı, tabancamı unutmuşum helada, saçmasapan yaaa" gibi bir şeyler söylerler. Malum insan tipinin otomatik Ahmet Kaya tepkisi budur.
Bir buçuk-iki yıl önce Anadolu Ajansı bir haber geçmişti: Trabzon'daki bir mola yerinin tuvaletinde, Şalpazarı'ndaydı sanırım, tabancasını unutan savcı... Teknik ayrıntılara girmeyelim, alaturka tuvalette tabanca unutmak olmayacak şey değil. Her yıl yüzlercesi yaşanmasa da, arada yaşanabilecek türden bir hadise. Sivil örnekler bir yana, böyle bir "Tabancamı unutmuşum helada" hadisesinin bir resmi görevlinin başına gelmesi, resmi kayıtlara geçmesi hoşuma gitmişti. Onca şarkı yapmış bir insanın tek şarkısındaki tek dizeyi bu kadar dile dolayanlara bir cevap gibi gelmişti.

Ölüm nedeni 'linç'
Tabanca helada unutulabilir. Diyelim ki unutulmaz, her şarkının sözleri çok gerçekçi olmak zorunda mı? Ahmet Kaya isteseydi 'başım belada'yla kafiye oluşturabilecek başka bir dize bulamaz mıydı? Ahmet Kaya'ya "Tabancamı unutmuşum helada" lafıyla hüküm giydirenlere bunları hatırlatmak ve sormak gerekir.
Bir şarkıya bu kadar takılmasını eleştiriyorum ama, tuhaf mıdır bilmem, bence Ahmet Kaya'yı en iyi anlatan şarkılardan biri de odur gerçekten: "Başım belada/Tabancamı unutmuşum helada/Nereden baksan tutarsızlık/Nereden baksan ahmakça..."
Çok bela, biraz da tutarsızlık... Ahmet Kaya'nın ömrü belalı bir iklimde, belalı alemlerde, başına bela alarak ya da başa bela olduğu düşünülerek geçti. Alemde tutarsızlık yaygındı. Açıkçası, Ahmet Kaya da her zaman çok tutarlı değildi.
Sonra bir gün, hayatında çok belirleyici olan o meşhur belayı aldı başına. Magazin Gazetecileri Derneği'nin ödül gecesinde, Kürtçe şarkı yapacağını söyledi, olanlar oldu. Salonun yarısı ayağa kalktı. O gün orada fiziksel linç girişimi başarısız kaldı ama fiziksel olmayan linç sürdü gitti. MGD gecesindeki sahneyi çoğu kişi hatırlıyordur. Ben hiç unutmayacağım mesela. Bir açık hava konserinde sıradan giyimli insanlar verseydi böyle bir tepkiyi, bu kadar sinir bozucu olmazdı herhalde. Ama o salon, smokinli adamlar, tuvaletli kadınlar... Korkunçtu.
Ahmet Kaya yurtdışında yaşamak zorunda kaldı, Fransa'da öldü. Ölüm nedeni resmî kayıtlara kalp krizi olarak geçti. Vicdanlarının bir yanını devre dışı bırakmayanlar, kayıtlardaki ölüm nedenini linç olarak okudu.

Paris'te süren serüven
Bela çizgisi ölümle kesilmedi. Ahmet Kaya'nın öldüğü gün, bir spor sitesinin forum sayfalarında yazılanları unutmuyorum. Allah'ın sopası olmadığını hatırlatanlar, "Ölümüne üzülen de vatan hainidir" diyenler, daha neler neler. Ahmet Kaya, bir müzisyen, ölmüştü ve onu bela olarak görenler ölüsüne bile bela okuyordu. Dört yıl önceydi.
Geçen yıl, Haftalık dergisinde, Ahmet Kaya'yla Pascal Nouma'nın kader çizgilerini karşılaştıran bir yazı yazdım. Ahmet Kaya'yı sevenlerin kurduğu bir sitede, hayatta hiçbir yazım yüzünden işitmediğim hakaretleri işittim. Üstüme alınmadım, gerçekten üstüme alınmadım. Ölüme üzülmenin bile vatan hainliği sayılabildiği bir ortamın yarattığı hassasiyetti bu. Ahmet Kaya hakkında yazı yazmak belalı işti. Bela alanı genişti.
Yalnızca bela alanı değil tabii ki. Ahmet Kaya, müzikal kalitesini kimileri beğenir kimileri beğenmez, sonraları ülkücülerin ve İslamcıların da kullanacağı bir müzikal alan açmıştı. Sesini duyuramayanların sesi olmaya çalışmıştı. Ve bunu yaparken, zaten belalı bir iklimde yaparken, başına bela almaya yatkın kişiliğiyle epeyi belaya da bulaşmıştı.
Renkli bir kişilikti. Ağzına geleni söyleyenlerdendi. Çok bela, biraz tutarsızlık dedik ya; her tavrı, her sözü tutarlı değildi. Fransa'da ölmeseydi, ölümünden bu yana geçen dört yıl boyunca Türkiye'de yaşasaydı, ardından en çok üzülenleri kaç kez öfkelendirecekti kimbilir. Ya da ardından hiç üzülmeyenlerin yüreklerini bile yumuşatacaktı. Ne Ahmet Kaya'nın öyle bir şansı olabildi, ne geride kalanların.
Yarın Paris'te "Ahmet Kaya'nın Evi" açılıyor. Ahmet Kaya'nın mezarı... Belalı serüvene dört yıl önce ölümün gölgesinin düştüğü yerde. O serüven bugün Türkiye'de devam ediyor olmalıydı.



POPULER KÜLTÜR












KEŞFETYENİ
Elendikten sonra ilk paylaşım! Yiğit Poyraz detayı dikkat çekti
Elendikten sonra ilk paylaşım! Yiğit Poyraz detayı dikkat çekti

Cadde | 01.05.2025 - 07:11

Survivor'da 25 Nisan Cuma akşamı elenen Pınar Saka elendikten sonra ilk sosyal medya paylaşımını yaptı.

Yazarlar