Kültür Sanat Alternatif bir dünya

Alternatif bir dünya

29.12.2023 - 07:00 | Son Güncellenme:

Luc Besson’un bir haberden ilham alarak yazıp yönettiği “Dogman”, ailesinin ve toplumun bir kenara attığı engelli bir adamın kurtuluşu köpek dostlarında bulmasını anlatıyor.

Alternatif bir dünya

MÜJDE IŞIL - Macar yapımı “Fehér isten/Beyaz Tanrı”, vizyona girdiği zaman hayli ilgi görmüş ve tartışılmıştı. Köpeklerin kendilerine kötü davranan insanlardan intikamını anlatan filmin İngilizce çevirisi “White God” idi. Tanrı anlamına gelen ‘god’ın tersten okunuşunun ‘dog’ olmasını, köpek dostlarımızın yaşadığımız evrenin belirleyicisi olabileceğine dair bakış açısıyla okumanın benzer bir örneğini de Luc Besson yeni filmi “Dogman”de veriyor.

Haberin Devamı

İntikam hikâyesi

“Dogman”, Douglas Munrow adlı bir engellinin hem kaybolma hem de kendini bulma hikâyesi. Babası tarafından eziyet gören, travmalarıyla trajik bir yaşam süren Douglas’ın yaşama tutunmasını köpek dostları sağlıyor. Ama bu saf bir dostluk hikâyesi de değil. İşin içine mafya, hırsızlık vs. de giriyor. Yani Douglas kendisinin lider olduğu hem bir aile hem de suç timi kuruyor. “Dogman”in “White God” ile ortak noktaları olmakla birlikte Luc Besson’un Douglas’ın yaşam öyküsünü masalımsı bir tarzda anlatma gayreti öne çıkıyor. İlk başta karşımızda Joker ve Hannibal Lecter karşımı bir karakter görünürken sonrasında Forrest Gump’ı anımsatan bir hayatta kalış izliyoruz. Besson o çok sevdiği bireysel mücadele temasına köpekleri de dahil etmesiyle iyiyle kötünün savaşını zengin ile fakir, çoğunluk ile azınlık düzlemine taşıyor. Böylece özellikle hayvanseverler nezdinde ve klasik intikam hikâyelerini sevenlerin gönlünü kazanmayı garantiliyor.

Haberin Devamı

Bu tür tek kişilik hikâyelerde iyi bir oyuncunuz yoksa senaryo kusursuz da olsa seyirciyi yakalamak zordur. Caleb Landry Jones, vasat altı bir senaryo olsa bile onu da kurtaracak harika bir oyunculuk sergilemiş “Dogman”de. Filmin en akılda kalıcı bölümünün, Jones’un Édith Piaf’ı taklit ettiği sahne olması şaşırtıcı değil bu yüzden. Sonuç olarak “Dogman”, Luc Besson’un en iyi filmlerinden biri değil ama Jones gibi kendini rolüne adamış bir oyuncuyla çalışması ve hikâyesiyle seyircinin bam teline basabilmesiyle kendi özel izleyici kitlesini yaratma potansiyeline sahip bir film.

Alternatif bir dünya

Evliliğin sakladıkları

Todd Haynes imzalı “May December/Bir Skandalın Peşinde” senenin en ilginç filmlerinden biri. Hukuki ve ahlaki açıdan sorunlu bir evliliği konu alıyor. Kendisinden çok küçük eşiyle, dışarıdan çok mutlu görünen bir evliliği olan Gracie’nin yaşamı, filme uyarlanmadan önce onu canlandıracak oyuncu Elizabeth’in aileye dahil olup rolü için araştırma yapmasının etkilerini izliyoruz filmde. Filmin çıkış noktası da karakterleri de birbirinden ilginç. Dolayısıyla o karakterlerin motivasyonlarını anlatabilen çok katmanlı bir senaryo gerektiriyor. Açıkçası film, bu derinliği sağlayamıyor. Gracie, Elizabeth ve Joe’nun geçmişten bugüne gelen yıpranma ve yıpratma paylarını karakterlere odaklı göremiyoruz. Hikâye daha çok Joe’ya zoom yaparken Gracie’nin bunca yılı nasıl geçirdiğini anlatmaktan kaçınıyor. Kamera Gracie’ye döndüğünde ise Elizabeth’in bu rol için neden bu kadar can attığının ipuçlarını birleştirmekten uzak duruyor. Julianne Moore, Natalie Portman ve Charles Melton’ın Altın Küre’de adaylık alan oyunculukları, filmin ilginç ama bir türlü açılamayan senaryosundan daha başarılı.