Kültür SanatAşk laftan anlamaz ki...

Aşk laftan anlamaz ki...

29.08.2002 - 00:00 | Son Güncellenme:

Aşk laftan anlamaz ki...

Aşk laftan anlamaz ki...





Aşk laftan anlamaz ki...
Her seferinde "işte bu sefer bitti" denildiği anda yeniden doğuyor Yıldız Tilbe. Son albüm "Gülüm"ün satmaması üzerine, Yıldız Tilbe ile İdobay yollarını ayırmış ve bütün piyasa, şu saatten sonra Yıldız Tilbe’ye hiçbir firmanın arka çıkmayacağını söyler olmuştu. Ama öyle olmadı. Tilbe’ye Avrupa Müzik şans tanıdı, şarkıcının altıncı albümü "Haberi Olsun"u piyasaya verdi. "Haberi Olsun", en pahalı ve iddialı albümlerle aynı anda sunuldu satışa. Hülya Avşar, Gülben Ergen, Sezen Aksu, Serdar Ortaç, Mustafa Sandal... Ve benzeri isimlerle dişe diş bir yarış çıkartarak herkesi şaşırttı. "Satmaz" diyenleri yanılttı, herkesten çok satarak dillere yerleşti.
1994 yılında "Delikanlım" adlı ilk albümü ve özellikle bu albüme ismini veren şarkı ile piyasaya fırtına gibi giren Yıldız Tilbe, isminin etrafına örülmeye çalışılan "Sezen Aksu’nun vokalisti" payesinin altında kalmamış ve o güne kadar bu kategoriden piyasaya sürülmüş bütün isimlerden farklı olduğunu bize kısa zamanda göstermişti. Başkalarının desteği olmadan ayakta kalamayanlardan değildi şarkıcı, o kendi gücü ile var olabilenlerdendi ve gücünü de şarkılarından almaktaydı. Her biri, can yakıcı bir çığlık sayılması gereken şarkılarından. Başta "samimiyet" ve "sahicilik" olmak üzere, 90’lı yılların şarkıcılarında olmayan her şey vardı Tilbe’de. Şarkılarını bir seri imalat sonucu oluşturmuyor, "şöylesi satar - böylesi satmaz" gibi bir teste tabi tutup kurmuyor, oluşturmuyordu. Bütün şarkıların anlattıklarına, herkes, daha ilk dinleyişinde inanıyordu. Evet, şarkının anlattığı durum gerçekti ve yaşanmış olabilirdi. Anlatılanların "gerçekten yaşanmış" olup olmamasının elbette bir önemi yoktu ama şarkıyı dinlerken size aktarılan duyguların sahiciliğinden kuşku duymuyor, yüreğinin tamamını ortaya koyarak söyleyen bu kıza kendinizi kaptırıp gidiyordunuz.
İlk beş albümde hep böyle oldu bu. Tilbe’nin tavrı ya da tarzı ne olursa olsun... Hem Tempa - Foneks’ten çıkan ve pop oldukları şüphe götürmez ilk üç albümde ("Delikanlım", "Dillere Destan" ve "Aşkperest") hem de İdobay’dan çıkan ve poptan çok arabeske yakın bulunan son iki albümde ("Salla Gitsin Dertlerini" ve "Gülüm") sonuç hiç değişmedi. Yıldız Tilbe, çok seviliyordu ve her yeni albümle, kendisini bekleyenleri yanıltmıyor, beklediklerini sunuyordu. İki albüm arası olup bitenler bile, şarkıcının dinleyicileri ile yakaladığı bu uyumu bozamıyordu. Tilbe’nin başına örülmeye çalışılan çoraplar - bağırmalar - çağırmalar - sahneden kovulmalar - mahkeme kapıları... büyük tantanayla sahneleniyor ama bir işe yaramıyordu. Yıldız Tilbe, her seferinde yepyeni bir albümle karşımıza çıkıyor ve kendisine reva görülenlerden - çektiklerinden süzdüklerini sunuyordu bize. Kırılmış, yalnız bırakılmış, terkedilmişti ama o başka şeyler yapma yerine müziğe sarılmış, sesini çıkartamadı - altta kaldı sanılırken şarkılarını yazmıştı.
Cevabını müzikle, yalnızca müzikle verebilenlerden Yıldız Tilbe. Son albümü de, "artık bitti" diyenlerin suratına patlatılan bir tokat olarak kabul edilmeli, çok şiddetli bir tokat. Bu tokattan, müzik piyasasında yer alan ikiyüzlü şarkıcıların - şarkı yazarlarının da payına düşenler var. Onlar, hiçbir zaman "ben o yare canımı, ömrümü hayatımı, seve seve her şeyimi, ben o yare kalbimi, yatağımı döşeğimi, sererim haberi olsun" dizeleri ile bezenmiş bir şarkı yazamayacak ya da söyleyemeyecekler. Onlar "o yare" hiçbir şey vermeden her şeyi almak isteyecek, bu nedenle, bir köşede unutulmaya mahkûm olacaklar. Yıldız Tilbe ise, her denilene kulağını tıkayıp hep bildiğini okuyacak: "Bit dersin bitmez ki, aşk laftan anlamaz ki..."



Yıldız Tilbe
Avrupa Müzik




















































EN ÇOK OKUNANLAR

KEŞFETYENİ

İlgili Haberler