Kültür Sanat Avrupa'da Türk tenor şaşkınlığı!

Avrupa'da Türk tenor şaşkınlığı!

24.02.2006 - 00:00 | Son Güncellenme:

Paris Operası'nda sahnelenen 'Rigoletto'da başrol oynayan tenor Bülent Külekçi, 'Bizi Avrupa'da iyi tanımıyorlar, belki tanıtım yapamıyoruz' diyor

Avrupada Türk tenor şaşkınlığı

Sabetay Varol - Paris

Paris Operası solistleri arasında bir Türk, 34 yaşındaki tenor Bülent Külekçi, sahnede "Rigoletto"nun üç başrolünden biri olan Mantova Dükü'nü canlandırıyor. Opera sanatının belki de gelmiş geçmiş en ünlü şarkısı "La donna e Mobile"yi Külekçi'nin kusursuz tenor sesinden dinliyor Fransız operaseverler.

Paris'in Bastille Operası'nda, Verdi'nin "Rigoletto"sunda rol alan altı şarkıcı ve şef Renato Palumbo temsil sonunda uzun uzun alkışlanıyor. Koltuklarda, lirik sanat sevdalısı 2 bin 800 seyirci. Kapalı gişe oynanan temsiller, 11 Şubat'ta başladı, 13 Mart'a kadar on kez tekrarlanacak.

1989'da yani Fransız Devrimi'nin 200. yıl şenlikleri sırasında açılan dev opera binasının sahne donanımı, mimarinin ve akustiğin son buluşlarını birleştiriyor. Michel Labois'nın döner dekorları göz kamaştırıcı. "Rigoletto"yu sahneye koyan kişi, Fransa'nın ünlü sanat yönetmeni Jerome Savary.

Norveçli uzak durdu
Bütün bu nedenlerle Bülent Külekçi son derece mutlu. Gizlemeye de gerek duymuyor: "Bastille Operası sanatın egemen olduğu bir yer. Milliyetler bir anda ortadan kalkıyor, sizi müziğin ve sanatın gücüyle karşılıyorlar. Bunu, audition (seçim provası) sırasında bile hissettim. Önemli sahnelerin kendine özgü yaklaşım tarzları vardır zaten" diyor.

İtalyan orkestra şefi Renato Palumbo, 6 yıl İstanbul'da müzik direktörlüğü yapmış. Türkiye'yi ve Türkleri iyi tanıyor, Bülent Külekçi'ye bakıp bakıp, şaka yollu "Vay be, bir Türk tenor, inanamıyorum!" diyormuş. Daha az bilenler, bunun ötesine gidip, "Türkiye'de opera var mı?" diye soru soruyormuş kendisine. Bu tür iğneleyişlerden rahatsız olup olmadığıyla ilgili sorumuzu şöyle yanıtlıyor Külekçi: "Rahatsızlığım şurada. Bizi iyi tanımıyorlar, belki biz kendimizi tanıtamıyoruz".

Haberin Devamı

Hemen ardından "Tek bir kez beni rahatsız eden bir tavır oldu" diye anımsıyor: "Norveç'te orkestra şefi, sahiden inanamadı. Üç hafta boyunca mesafe koydu, temsile kadar benden uzak durdu. Sonra geldi, beni tebrik etti. Çok rahatsız edici bir durumdu".

Avusturya'da Graz kentindeki temsilden sonra bir gazete "Seyircinin Türk tenoru tutuk alkışlamasını anlayamadık" diye yazmış. Benzer duyguları kısmen orada da yaşamış Külekçi.  Külekçi, başarıyla çıktığı 2002'deki Belvedere Şan Yarışması'ndan beri uluslararası opera piyasasında var olan bir isim. Birçok Kuzey Amerika ve Avrupa operasında sahneye çıktı. Ama Paris Operası'nda dört hafta içinde 10 kez oynaması, elde ettiği en önemli başarı kendisi için.

Domingo'yu örnek aldı
Sanatçı, yeteneği ve "mükemmeli arama" çabası yanında, bunu, büyük ölçüde hocası Sedat Öztoprak'ın vaktinde yaptığı doğru tercihlere bağlıyor.  Paris'te Mantova Dükü için aranan özelliklerle, bu rolü ilk kez ona verdiğinde Öztoprak'ın yaptığı tercihler arasında var olan benzerliğe dikkat çekiyor, "Doğru süreç o zaman başladı" diye ekliyor.  Bu arada lisede, 4 ay kadar müzik öğretmenliğini yapan, kısa sürede şan yeteneğini teşhis edip teşvik eden Zihni Papakçı'yı da unutamıyor.

Örnek aldığı opera sanatçısının adını sorduğumda hiç tereddüt etmeden "Placido Domingo" diyor. Sahnede dinleme fırsatı olmamış ama Viyana Operası'nda asansörde karşılaşmışlar. "Ona kendimi dinletme hayalim var. Belki yönetiminde söylerim. Çünkü aynı zamanda bir orkestra şefi. Beni mutlu edecek bir süreç olabilir bu" diyor.

Ama bütün bunlara rağmen opera denince akla Milano'daki La Scala Operası'nın ve İtalyan halk kahramanı Verdi'nin geldiğini kendisine hatırlatıyorum. O zaman "Şimdi de Verdi denince Bülent Külekçi akla geliyor" deyip kahkaha atıyor. Ardından müziğin ve özellikle operanın dünya barışına katkı yaptığına inandığını, kendisini motive eden asıl öğenin bu olduğunu vurguluyor.