Kültür SanatBir açıklaması olmalı...

Bir açıklaması olmalı...

04.04.2002 - 00:00 | Son Güncellenme:

Ankara’da sahnelenen "Üç Kuruşluk Opera", renkli, dinamik sahnelenişi ve iyi oyunculuğu ile bize özgü bir operet tadında.

Bir açıklaması olmalı...

Bir açıklaması olmalı...

Ankara’da sahnelenen "Üç Kuruşluk Opera", renkli, dinamik sahnelenişi ve iyi oyunculuğu ile bize özgü bir operet tadında.

TÜREL EZİCİ

Bir açıklaması olmalı...
Bertolt Brecht’in epik - diyalektik tiyatrosu hakkında mutlaka bir fikriniz vardır. Anımsatmak gerekirse Brecht, Marks’ın toplumcu "eylem" planını gerçekleştirmek üzere tiyatro sanatını, önerilen toplum projesini açıklayıcı işlevsel - estetik bir araca dönüştürdü. Bu tiyatro eğlendirirken eğitmeyi amaçladığı işçi kesimine sesleniyor; toplumdaki ahlâk düşkünlüğünü nedenlerine inerek inceliyor, suçluyu yakalıyordu. Suçlu, paranın tanrı olduğu, eşitsizliğin, sömürünün kol gezdiği ve mutlaka değiştirilmesi gereken sistemdi. Brecht, hedef kitlesini tiyatroya çekmek için eski operayı, dinamik, güleç, usdışı olanı da içeren cazip bir türe dönüştürdü. "Üç Kuruşluk Opera" (1928), sonra "Mahagony" böyle doğdu.
Tepemizde dolaşan "küreselleşme hayaleti" ile akıl dışı yöntemlerle mücadele etmeye çalıştığımız günümüzde, Marks’ın felsefesinin çağın koşullarında yeniden gözden geçirilmesini savunanlar çoğunlukta. Şu bir gerçek ki bu felsefe, dünyanın algılanışında, eleştirel yorumunda, nesnel tespitlere ulaşmada insanlığa önemli katkılar sağladı. Yanılgısı, insanın özde "hazcı" bir varlık olduğu gerçeğini yok sayışındaydı. Felsefenin pratikteki iflasını, aslında, insanın başarısızlığı olarak okumak mümkün. Böyle okunur ise, "Üç Kuruşluk Opera"nın mesajı ile Ankara Devlet Tiyatrosu’ndaki sunum tercihleriyle ilgili çelişkiler örtüşüyor, dahası bu gerçeği doğruluyor. Temsili izlerken hissettiğim rahatsızlık sanırım bundan kaynaklanıyor.
Büyük Tiyatro’da sahnelenen oyun, renkli, dinamik sahnelenişi ve iyi oyunculuğu ile bize özgü bir operet tadında, seyircinin ilgisini çekmeyi başarıyor. Seyirci kitlesi Brecht’in murad ettiği ezilen işçi sınıfı değil artık. Onlar "öteki" kod adıyla, içeride olup bitenden habersiz tiyatronun önündeki kaldırımdan gelip geçerken, otobüs durağında soğukta bekleşirken canlarının derdi ile uğraşmayı sürdürüyorlar. Parterdeki kalabalık, karnını iyi kötü doyurabilen, tiyatroya vakit - para ayırabilen orta sınıf. Gerçekliği inceleyen aynasını Brecht, değerli rejisör Erhan Gökgücü’nün eliyle orta sınıfa tutuyor. Köprülerin altından bunca sular akmışken çok da yadsınamayacak bu durum, eğlendirme - eğitme çıtasının düşmesini ya da kalkmasını hangi anlamda açıklıyor, ayrıca düşünmek gerek. İdeolojik misyonu olan bir sanatta ısrar ediliyorsa, bu sanatın ahlakçılıktan özel muradı üzerinde daha da etraflıca düşünmek gerek. "Haz" ve "doyum" dürtüsü, misyoner sanatçıları da mı esir aldı? Sahne, bunu söylüyor. Sevgili Erhan Gökgücü oyununda yoksul tiyatro görüntüsüne karşı çıkarken, - tevatür olmasını yürekten umduğum - 200 milyar ve üzeri gibi bir rakam, oyunun plastiğine gerçekten harcandı mı? Sıkça değişen kostümler, devasa kadife perde, Grosz’un dev formlarını üç boyutlu sunmak, vazgeçilmez bir gereklilik miydi? Neher’in projeksiyon tekniği ile yetinmek "ihtişamı" mı gölgelerdi? Bir oyuna bunca özen gösterilirken, yine bir Devlet Tiyatrosu yapımı olan ve Nâzım’ı şiirleriyle anlatan "Ben Bir İnsan"ın sahne düzeni, insanın içini burkan bir özensizliğe, yoksulluğa neden teslim edildi? Bir açıklaması olmalı.

Büyük Tiyatro / (0312) 311 11 69

"Üç Kuruşluk Opera".
• Yazan: Bertolt Brecht - Kurt Weill
• Çeviren: Yücel Erten
• Rejisör: Erhan Gökgücü
• Dekor: Cem Köroğlu
• Giysi: Çevren Sarayoğlu
• Oyuncular: Tolga Tecer, Erol Kardeseci, Değer İmsel, Cahit Öztüfekçi, Funda Gökgücü, İlhan Kantarcı, Cahit Çağıran, Harun Özer, Ünsal Coşar, Güven Besimoğlu, Tülay Günal, Aysın Işımer, Nesimi Kaygusuz, Bahadır Tunç.




KÜLTÜR & SANAT