Bir trompet EFSANESİ

Beyoğlu’ndaki The Hall bu akşam saat 22.00’de, trompetçi Rex Richardson’ı ağırlıyor. Richardson’a sahnede Türkiye’nin değerli genç cazcılarından Okan Ersan, Levent Altındağ, Volkan Öktem, Eylem Pelit ve Çağrı Sertel eşlik edecek.
Müzik kariyeri boyunca aralarında Benny Carter, Ray Charles, Aretha Franklin, Kurt Elling’in de bulunduğu isimlerle çalışmış olan Richardson aynı zamanda Joe Henderson’ın gruplarıyla Japonya ve Amerika turneleri gerçekleştirdi.
Müzisyen 1995’ten beri kayıtlarını ve performanslarını Amerika’nın en önemli caz topluluklarından Rhythm & Brass ile gerçekleştiriyor. Günümüz bestecilerinden Doug Richards “Trompet ve Orkestra için Kıtalararası Konçerto”sunu, Dana Wilson da “Trompet ve Yaylılar için Konçerto”sunu Richardson için besteledi. Virginia Commonwealth Üniversitesi’nde caz trompeti profesörü olarak akademik kariyerine devam eden trompetçiye sorularımızı yönelttik.
2005’te Dana Wilson’ın konçertosunun prömiyerinde çalmak için Ankara’ya gelmiştiniz; Türkiye’ye tekrar gelmek nasıl bir duygu?
Türkiye’ye tekrar gelmek beni heyecanlandırıyor. Dünyadaki en şaşırtıcı ülkelerden biri, özellikle mutfağı ve zengin tarihi ilgimi çekiyor. Burada çok müzisyen arkadaşım var ve geleneksel müziklerinizi daha yakından tanımak istiyorum.
Türkiye’deki müzik sahnesini ne kadar tanıyorsunuz?
Oldukça canlı bir caz sahnesi olduğunu söylemeliyim! Birkaç sene önce Ankara ve İstanbul’a geldiğimde çok başarılı bir caz gitaristi olan Neşet Ruacan’la çalmıştım. 27 Kasım gecesi çalacağım müzisyenler de gerçekten dünya çapında insanlar... Öte yandan, sevgili arkadaşım, klasik müzik trompetçisi Erden Bilgen, dünyanın gerçekten en iyi solistlerinden biri.
Kariyeriniz boyunca caz efsaneleriyle çalıştınız; özellikle müziğinizi etkileyen isimler kimlerdi?
Gerçekten çok sayıda kişiden ilham aldım ve almaya da devam ediyorum. Chicago’da yaşadığımda özellikle Kurt Elling’den etkilenmiştim. Woody Shaw, Freddie Hubbard ve John Coltrane gibi figürler yeniyetmeliğimden beri beni etkiledi; trompetin klasik isimleri sayılan Maurice Andre ve Hakan Hardenberger de öyle. Son yılların rock ve pop müzisyenlerinden Radiohead, Bjork, ve Inara George da besteleriyle beni etkiliyor.

Cazın yanı sıra klasik müzik kayıtları da gerçekleştirdiniz; bu iki tür sizin müzik dünyanınızda nasıl birleşiyor?
Bu biraz yeni diller öğrenmeye benziyor: Müziğin her türünün kendine özgü bir lisanı var. Bu lisana derinliğine nüfuz etmeye ve kendimden bir şeyler katmaya çalışıyorum. Klasik’e caz’dan, caz’a da klasik’ten bir şeyler katabiliyorum. Bestecilik derseniz, büyüklerin izinden gitmeye çalışıyorum: Ellington, Stravinsky, Wayne Shorter gibi sayısız 20. yüzyıl efsanesi aslında klasik müzik ve caz arasındaki bereketli alandan çıkmıştır.