Kültür SanatBitmeyen mektuplarda bitmeyen aşk

Bitmeyen mektuplarda bitmeyen aşk

17.02.2010 - 23:45 | Son Güncellenme:

Özdemir Asaf’ın, uzun yıllara yayılan tutkulu bir aşk yaşadığı karısı Sabahat Selma Tezakın’a yazdığı mektuplar, orijinal nüshaları, yazıldığı yıllara ait görsel belgelerle birlikte “Sana Mektuplar” adı altında kitaplaştırıldı.

Bitmeyen mektuplarda bitmeyen aşk


Bir zamanlar postacılar, faturadan çok mektup taşırdı. Tuşlarla değil kalemle yazılan, yazan kişinin el yazısını, hatta kokusunu taşıyan mektuplar, günümüzde iyice azaldı. Internet ve cep telefonları, belki daha hızlı, daha süslü, daha pratik iletişim araçları olarak hayatımızda yerini aldı ama, hiçbir elektronik posta, mektupların sahip olduğu o duygu veya yaşanmışlık dolu izleri maalesef taşıyamıyor okuruna... Bir elektronik postaya dokunulamaz çünkü...
Bugünlerde, Cumhuriyet dönemi edebiyatımızın belki de en tanınan şairlerinden biri olan Özdemir Asaf’ın, uzun yıllara yayılan tutkulu bir aşk yaşadığı karısı Sabahat Selma Tezakın’a yazdığı mektuplar, orijinal nüshaları, yazıldığı yıllara ait görsel belgelerle birlikte “Sana Mektuplar” adı altında kitaplaştırıldı.

Gerçek bir aşk
Kitaplaştıran kişinin, Özdemir Asaf ve Sabahat Hanım’ın tek çocukları olan Seda Arun olması da, “Sana Mektuplar”ı özel kılan bir etken... Seda Arun’un, annesini ziyaret ettiği bir gün babasının mektuplarını istemesiyle başlayan serüven, mektupların yazılma süreci gibi tutkulu bir süreç sonunda kitaplaşmış... 1998’de başlayıp 2010’da nihayete eren bir serüven...
Sabahat Hanım’ın yıllarca çeyiz sandığında sakladığı Özdemir Asaf’ın mektuplarında, Özdemir Asaf şiirinin ilham kaynakları ve o şiirlerin arkasındaki hikâyeler dışında, uzun yıllar büyük bir tutkuyla sürmüş gerçek bir aşk hikâyesinin büyüsüne kapılmamak imkânsız...
Ama bu büyüye kapılmadan evvel, Seda Arun’un “İlk Söz Yerine” adlı, mektupların yazıldığı dönemi ve mektuplarda geçen kişileri, kendi duygu ve düşünce dünyasıyla birlikte anlattığı kısım karşılıyor okuru... Mesela, elli yıl sonra ilk defa okuyor, henüz bir yaşındayken babasının ona yazdığı mektubu...
Kitap, bu bölümden sonra, “aşk mektupları”, “evlilik mektupları”, “ayrılık mektupları” ve yine Seda Arun’un kaleminden hüzünlü bir dille yazılmış “Sonsöz Yerine” adlı bölümlerle devam ediyor. Kitabın sonunda ise, Özdemir Asaf’ın kronolojik olarak aktarılmış hayat hikâyesi ve mektuplarda isimleri geçenlerin yer aldığı bir dizin bulunuyor.

Eski İstanbul da var
İstanbul Hukuk Fakültesi’nde öğrenciyken başlar Özdemir Asaf’la Sabahat Hanım’ın aşkı... Ama bir ara Sabahat Hanım okul değiştirir. Kendisi için her gün sınıfta yer tutan ve yolunu gözleyen Özdemir Asaf, bu ayrılığa dayanamaz ve hastalandığı bir gün ateşler içinde Sabahat Hanım’ın adını sayıklar.
Özdemir Asaf’ın annesi ve teyzesi telaşlanır bu durumdan ve kalkıp Sabahat Hanım’ın babasının iş yerine gidip durumu anlatırlar. Sabahat Hanım’ın babası da, “Daha çok gençler, önce okullarını bitirsinler” der. Sabahat Hanım’ın anlattığı bu başlangıç hikâyesi, Yeşilçam filmlerine özgü konu ve olayların, o yıllarda sadece fimlerde yaşanmadığını da gösteriyor aslında. Günümüzde ateşler içinde, daha elini bile tutmadığı bir kızın adını sayıklayanlar, pek de fazla olmasa gerek. Ama bu şekilde başlayan bir aşk hikâyesinin de kolay kolay bitmeyeceği, binlerce sayfadan oluşan mektuplar ve şiirlerle Özdemir Asaf’ın iç dünyasında kök salacağı muhakkak...
“Sana mektup yazmaya lüzum kalmayacak olan zamanları düşünmek; seni daima görebileceğim günleri hatırlamak; bana verdiği sarhoş edici, çıldırtıcı heyecanlı zevkleriyle senin yakınında bulunmak tehlikeli olabilecek derecede beni sevindiriyor. Hatırla ki: ... O acı öldürebilirdi, bu sevinç öldürebilir” diyebilen Özdemir Asaf, mektup yazmasına gerek kalmayacak günleri özler ama, tüm yaşamı Sabahat Hanım’a mektup yazarak geçer.
Mektuplarda sadece aşka dair duyguları yok Özdemir Asaf’ın... Çay bahçeleriyle, sokaklarıyla o yılların İstanbul’u, hayata ve insana dair derinlikli yorumları ve nasıl yaşadığı, nasıl yazdığının ayrıntıları da sızıyor mektuplara...
Başka bir insanın iç dünyasını, en samimi ve yalın halleriyle mektuplarda bulduğumuz için midir, bu tür kitapları okumaktan aldığımız haz? Bir de o kişiler, yapıtlarıyla ya da yaşantılarıyla hayatımızda yer almış kişilerse...
Seda Arun bu işe girişmeseydi, artık hayatta olmayan annesi Sabahat Hanım’ın çeyiz sandığında, daha kim bilir ne kadar saklı kalacaktı bu mektuplar...
Kitabın arka kapağında yer alan şiirinde şöyle diyor Özdemir Asaf: “Kaldı elimde üç-beş mektup / Üç beş yaşam / Bir onları da açsam okusam / Önceki yaşamları unutup / Ya beklesem ya da gidip arasam.”