Kültür Sanat 'Bu gösteride sadece sürat var'

'Bu gösteride sadece sürat var'

10.04.2006 - 00:00 | Son Güncellenme:

Dünyaca ünlü Zingaro topluluğu yeni oyunu "Battuta"nın uluslararası promiyerini 5 Mayıs tarihinde İstanbul'da yapacak. Topluluğun yönetmeni Barabas "Bizim yapmak istediğimiz; oyunun baştan sona dörtnala koşu temposundan oluşması. Sadece sürat, sürat, sürat var" diyor

Bu gösteride sadece sürat var

Sabetay Varol - Paris / Milliyet Pazar

Prova bittiğinde içten gelen bir "oh" çekip derin bir nefes aldım. Yanımda oturan, topluluğun basınla ilişkiler sorumlusu genç kadın o ana kadar yaşadığım bütün stresi fark etmiş olmalı ki, bir kahkaha attı. "Doğrusu bir an önce bitsin diye bekliyordum" diye itiraf ettim. "Bartabas'ın amacı bu duyguyu uyandırabilmek zaten" diye yanıtladı.

Zingaro topluluğunun 22 yıllık tarihi boyunca, ikisi film olmak üzere sahneye koyduğu bu 10'uncu gösterinin boş tribünlere oynanan provasını yaklaşık iki saat boyunca izleme olanağı buldum. Sirk çadırının tam ortasında kalın bir sütun halinde gösterinin başından sonuna kadar durmadan akan suyun şırıltısı akıp giden yaşamı sembolize ediyor. Dörtnala koşan atların bir saniye bile kesilmek bilmeyen nal sesleri, binicilerin attığı naralar, müzik, göz kamaştıran kavuniçi, mor, eflatun, beyaz ve siyah renkler, giysiler. Göçebe yaşamından kah eğlenceli kah trajik kesitler, kısa öyküler, at sırtında ve Çingene arabalarında tıpkı göbekteki su sütunu gibi akıp giden hayat.

Az sayıda iri yarı çeki hayvanı dışında kalan atların tümü Arjantin'den gelme. Yaşları 7 ile 12 arasında değişiyor. Bir kısmı koyu kahverengi, yüzleri beyaz lekeli. Diğer yarısı açık krem rengi. Dörtnala koşu başlamadan atlar sahnede bekliyor. Balkan yaylalarında doğayla iç içe yaşamın ortasında buluyorsunuz kendinizi. Ama bu sakin, sessiz zaman dilimine tekrar kavuşmak için bu çılgın temposunun düşmesini, yani oyunun bitmesini beklemekten başka çareniz yok.

Gerçek adı Clement Marty olan Bartabas, Zingaro topluluğunun yönetmeni. Bartabas, atları gibi hızlı koşan hızlı konuşan biri. "Atların şifresini çözen adam" sıfatını kabul etmiyor ama onları sahnede tıpkı tiyatro oyuncusu gibi oynatabilen, sanatsal bir ifade biçimine ortak edebilen ilk binici olma sıfatını kendine yakıştırabiliyor. Paris'in kuzeydoğusundaki Aubervilliers banliyösünde "devlet içinde devlet" gibi 1989'dan beri var olan bu kendine özgü tiyatro topluluğunu demir yumrukla yönetiyor Bartabas.

36 atı, 15 müzisyeni, 16 binici ve dansçısı, 5 at bakıcısıyla toplam 70 kişilik ekibiyle İstanbul'a gelmeye hazırlanıyor. Zingaro topluluğu Fransız kültür yaşamının son derece özgün bir unsuru. Ama bütçesinin sadece yüzde 17'sinin Kültür Bakanlığı ve yerel yönetimlerden gelen sübvansiyonlardan oluştuğunu, geriye kalan kısmının kendi gelirleriyle karşılandığını gururla ifade ediyorlar. Bu durum uluslararası prömiyerini İstanbul'da yapmaya hazırlandığı "Battuta" oyununun teması "özgürlük" kavramının da bir işareti.

Bu oyunda İstanbulluların hoşuna gidecek her şey var. Neden sadece 12 geceyle sınırladınız?
Uzatabiliriz de. Önemli olan temsile gelmeleri. Öyle yerler var ki insanların atlara sevgisi bilindiği halde izlemeye gelenlerin sayısı fazla olmayabiliyor.

İstanbul'a evet demeden önce neler düşündünüz?
İstanbul insanı büyüleyen bir kent. Tabii ki hayır demeyecektim. Bu kadar kişi, bu kadar at, sirk çadırı... Organize etmesi kolay değil. Ama Zingaro'yu İstanbullulara tanıtmak için kültürel bakımdan "Battuta" çok iyi bir oyun.

Birçok ülkede temsil verdiniz. Kendinizi en iyi hissettiğiniz veya yakın ilgi gördüğünüz yer neresi oldu?
Bu soruyu yanıtlamak çok zor. Her yerde ilgi gördük. Birincisi dil sorunumuz olmadığı için Japonya olsun ABD olsun her herde iyi çalıştık.
22 yıllık Zingaro tarihinde çok önemli buluşmalara tanık olduk. New York ve Moskova'yı söyleyebilirim ama. Son oyunumuz olan "Loungta"yı Japonya'da oynadık. Olağanüstü ilgi oldu. Belki Tibet kültürüne ilgilerinden ötürüydü. Uluslararası prömiyerini oynayacağımız yeni oyunumuzun İstanbul'da büyük ilgi uyandıracağına inanıyorum.

"Seyirci de tempoyu artırıyor"
Gösterinin hızı nefes kesici...
Daha bu bir şey değil. Provada pek fazla perende atmadılar. Perendeleri görseniz. Sadece at üstünde dörtnala koştular. Bugünkü prova sakin sayılır.

Peki bu oyunun diğerlerine kıyasla özelliği ne?
Yapmak istediğimiz, oyunun baştan sona dörtnala koşu temposundan oluşması. Diğer oyunlarda tempoda iniş çıkışlar söz konusuyken, bu kez sadece sürat, sürat, sürat var. Öyle ki, bittiğinde, neredeyse memnun oluyorsunuz. Siz bu oyunun seyirci tarafından izlenen halini daha görmediniz. Asıl tempoyu seyirci arkadan destek verince göreceksiniz. Bu amaçla ve atları alıştırmak için çocuklarla özel bir seans düzenleyeceğiz. Zingaro'nun gösterilerinin çoğunda alkış yasak. Bu oyunda tam tersine seyircinin katkısını arıyoruz.

Daha öncesinde Zingaro'nun oyunlarında çoğu kez iki kültür karşı karşıya geliyordu. Bu kez öyle bir durum yok galiba.
Bunun anlaşılması için koşulları yerli yerine oturtmak gerekiyor. Bundan önceki oyunda Budist rahiplerle işbirliği yaptık. Hepimizin artık daha hızlı, daha hareketli bir şeylere ihtiyacı var. Çünkü hayat hızlı akan bir şey aynı zamanda. Belki daha hafif diyebilirsiniz ama değil, çünkü bu oyunda trajik bir taraf da var. Gene de baştan sona mutluluk dolu, eğlenceli yönü ağır basan bir oyun.

"Çigan müziğinde çalgıcılar arasında rekabet vardır"
Gösteriyi hazırlarken nelere dikkat ediyorsunuz?
Sırasıyla önce özgürlük teması. Ardından uygun müzik. Balkan Çingenelerinin müziği... Çünkü bu müzikte, müzikal açıdan da kendinizi tehlikeye atıyorsunuz. Örneğin kim öbüründen daha hızlı çalacak? Çigan müziği bir tür sıra sıra sololar dizisi. Kim diğerlerinden daha parlak olacak? Yani biraz rekabet havası var. Tamamen öyle de değil tabii ama Batı orkestralarındaki gibi salt grupça bir besteyi icra anlayışı da yok. Müzisyenler topluca ama birbirlerinden bağımsız olarak çalıyor.

Siz bu hazırlıklar için Romanya'ya da gittiniz.
Dörtnala koşu müziği olmasına karar verdikten sonra oyuna bir yıl kala Romanya'ya gittim. Çünkü atlarla çalışma yanında Zingaro'nun bir önemli özelliği de, başka bir inançtan, başka bir dinden veya kültürden gelen insanları bünyesine davetli olarak kabul etmesi. Bunlar esas olarak müzisyenler oluyor. Müzisyenleri bulup buraya çağırdım. Ne de olsa üç yıllarını aramızda geçirecek. Hepimiz bu mekanda oturuyoruz. Davetliler de bizimle bir arada yaşıyor. Hayat tarzımız bu ortak yaşam ilkesini mümkün kılıyor.