Kültür Sanat Candide İstanbul’da

Candide İstanbul’da

23.09.2020 - 07:00 | Son Güncellenme:

Nedim Gürsel yeni romanı “Aşk ve İsyan”da Voltaire’in Candide’ini İstanbul’un Lale Devri döneminde bir yolculuğa çıkarıyor

Candide İstanbul’da

Nedim Gürsel “Aşk ve İsyan” adlı yeni romanında Voltaire’in ünlü kahramanı Saf Oğlan Candide’in İstanbul’a kadar ulaşan yolculuğuna kurgusal bir ikinci perde yazıyor. Candide tutkuyla bağlı olduğu sevgilinin peşinden İstanbul’a gelirken okur da onunla birlikte dönemin sıradışı ve artık tahttan indirilmiş padişahı III. Ahmet ile tanışıyor. Lale Devri’nin şaşaasını yaşıyor. Hamam tellağı Patrona Halil eşliğinde isyan günlerinde, III. Ahmet’in kızı Fatıma Sultan ile zifaf gecelerinde dolaşıyor.

Haberin Devamı

“Aşk ve İsyan” yenilikçi bir kurgusal yapı içeriyor. Fransız yazar Voltaire’in “Candide ya da İyimserlik” romanına farklı bir yan kurgu ekliyorsunuz. Voltaire’i III. Ahmet ile tanıştırıp alemlerine taşıyorsunuz. Bu roman için fikir nasıl oluştu?

Yıllar önce Voltaire’in İsviçre sınırındaki malikanesine davet edilmiştim, orada bir süre kalıp Voltaire üzerine araştırmalar yaptım. “Candide ya da İyimserlik” adlı anlatısını da bu vesileyle yeniden okudum. Saf Oğlan Candide başına gelen nice serüvenlerden sonra sevgilisi Cunegonde’a İstanbul’da kavuşuyor, büyük Fransız düşünürünün bu oryantalist anlatısı mutlu sonla bitiyordu. Ben bu mutlu sondan yola çıkarak Candide’i Lale Devri’nin İstanbul’unda dolaştırdım. Ve, onun başına gelen nice serüven üzerinden “fena halde” Osmanlı’ya hesaplaştırım.

Haberin Devamı

III. Ahmet dönemini, yani Lale Devri’ni zaman olarak seçtiniz. Bunun nedeni ne?

Lale Devri Osmanlı’nın Batı’ya açılma sürecinin başlangıcı. Tanzimat’la hızlanan, Cumhuriyet Dönemi ile radikal bir biçim alan Batılılaşma serüvenimiz temelde, Atatürk’ün deyişiyle “Çağdaş uygarlık düzeyi”ne ulaşma çabası olarak anlaşılmalı. Lale Devri’nde Paris’e giden ilk elçimiz Yirmi Sekiz Mehmet Çelebi’den ilk matbaayı kuran Müteferrika’ya kadar önemli gelişmeler yaşanıyor. O devir yalnızca hep lale koklanan, vur patlasın çal oynasın sefa alemlerine çıkılan Çırağan eğlenceleri yapılan bir devir değil, demek istiyorum. Ama ne yazık ki korkunç bir ayaklanma ile sona eriyor. Romanda bu ayaklanmanın, yani Patrona Halil İsyanı’nın ayrıntılarına da yer verdim. Korkunç bir sonla noktalanıyor Lale Devri. Romanesk bir son da diyebiliriz. Romanda yaptığım tarihsel göndermelerle Osmanlı tarihinin ne denli şiddet ve despotizm içerdiğini göz önüne sermeye çalıştım.

‘İronik bir anlatı’

Candide’in gözünden baktığımızda müstehcen olmaya yatkın bir şehir İstanbul. Öyle mi gerçekten?

Bugüne dek özellikle romanlarımda, bize dayatılan değerleri sorguladım. “Yüzbaşının Oğlu” temelde otorite ile bir hesaplaşmadır. Yurt dışında ve ülkemizde en çok ilgi gören romanım “Boğazkesen” de tarihsel gerçekliği sorgular. Yayımlanalı 25 yıl oldu, bu vesile ile kasımda özel baskısı yapılacak. Bize tarih derslerinde öğretildiği gibi genç sultan Fatih Mehmet’i Bizanslı kadınlar ellerinde çiçeklerle karşılamadılar. Şehir, o dönemin savaş ilkeleri gereği üç gün boyunca yağmalandı. Kan gövdeyi götürdü, kelleler yerlerde yuvarlandı. “Aşk ve İsyan” da Osmanlı’da şiddeti, o korkunç despotik yönetimi sorgulayan bir roman. Ama, aynı zamanda “matrak”, yani ironik bir anlatı. Romanımın bu özelliğinin altını çizmek isterim.