Kültür SanatDişiliğin kitapları

Dişiliğin kitapları

15.08.2002 - 00:00 | Son Güncellenme:

Dişiliğin kitapları

Dişiliğin kitapları





Dişiliğin kitapları
Feminizm, kadınların erkeklerden farklı ama onlarla eşit olduğunu savunan anarşist bir hareket. Türkiye’de akademik kökleri olmaksızın, Batı’da Gerilla Kızların sanat dünyasında harekete geçtiği dönemde, ‘80’lerde belirginleşti. Onların sanatta cinsiyetçilik, ırkçılık ve genel adaletsizlikle mücadele için çeşitli iletişim araçlarını kullandığı günlerde, biz burada sanki feminizmi Duygu Asena icad etmiş ve bu akım "Kadının Adı Yok" kadarmış gibi olağanüstü bir anlayışla mücadele ediyorduk. Meselenin felsefi boyutu hiç hesaba katılmazken, cinsiyetle ilgili kısmı da cinsellikle sınırlanıyordu. Hatta içinde kadınların da olduğu bir dahi grubu, cinsel soğukluk çeken frijitlerin feminist ‘yani erkek düşmanı’ olduğunu savunuyordu! TRT haberlerinde teröristlere anarşist denen bu yanılgılar döneminde feminizm de bir tür sapkınlık olarak lanse edilmeye çalışılıyor, eşcinsel kadınlara mal ediliyordu. Komşu kavgalarında birbirine hakaret etmek isteyen tarafların kullandığı bir küfre dönüşmüştü. "Çocuklar Duymasınöda Havuç ablasını kızdırmak için feminist diyor ya, o hesap! O zamanlar feminist kadınların makyaj yapması, evlenmesi, âşık olması vs. fena halde yadırganırdı. Di’li geçmiş zamanın, halen bir cemaat toplumu olan ülkemizde şimdiki zamanın ne kadar gerisinde kaldığını varın siz değerlendirin. Caroline Ramazanoğlu’ndan "Feminizm ve Ezilmenin Çelişkileri" ile Fatma Kayhan’dan "Feminizm" size yardımcı olacaktır.
Çağdaş feminizm, kuramını Fransız düşünür Derrida’nın merkezli yapıları reddeden yapıbozum sistematiğinin üzerine inşa etmişti. Hakim güç odaklarının baskı ve denetimleri üzerine kurulu olan merkezi yapı, güç merkezlerinin çıkarları doğrultusunda, ‘öteki’lerin zararına tanınan ayrıcalıklarla işliyordu. Feminizm, diğer anarşist haraketlerle birlikte her türlü ayrıcalığa son diyor sadece. Roy Boyne’un yazdığı "Foucault ve Derrida’da Feminizm ve Ayırım", yapıbozum ve feminizm üzerine bir bakış açısı oluşturmanızda etkili olacak.
Solanas’ın da içgüdüsel bir yakınlık duyduğu ‘60’lar sonu ve ‘70’lerde büyük çıkış yapan çağdaş feminizm, bu yapıya karşı bir başkaldırı hareketiydi.
‘Fallus’ yani ‘pipi’ye yüzyıllardır kadınları ezerek tanınan ayrıcalıklara artık bir son verilmesi gerekti. Mevcut tarih yansıtıldığı biçimiyle erkeksiydi. Hatta İngilizce’de tarih anlamına gelen ‘history’ kelimesi bile açıkca aynı dilde erkek üçüncü şahsa aitlik bildiriyordu! (His / Story) İşte özellikle 60’lardan sonra alevlenen yeni feminizm kendi manifestolarını yaratıyor, kadınları cenderelerini kırmaya, koca ve baba hakimiyetinden ne pahasına olursa olsun kurtulmaya, kendi tarihlerini yazmaya çağırıyordu. Kadın, kendini gerçekleştirmek durumundaydı.
SCUM Yan Örgütü’ne girmeyen bütün erkeklerin öldürüleceğini duyuran, "Yan Örgüt"ü erkekliklerini bertaraf etmek için elinden geleni ardına koymayan, SCUM için çalışan erkekler olarak tanımlayan "Erkekleri Doğrama Cemiyeti Manifestosu", çocukluğunda en yakınındaki erkeklerden fiziksel ve cinsel şiddet görmüş, hayatını gerektiğinde hırsızlık, fahişelik yaparak kazanan, yaralı ama gururlu bir kadın tarafından yazılmıştı: Valerie Solanas. Solanas’ın hayatı Mary Harron’un "Andy Warhol’u Vurdum" filmine de konu oldu. 1967’de, Valerie Solanas’ın güvenini sarsan arkadaşı Andy Warhol’u ‘fabrika’sında vurduğu dönemde Avrupa merkezli yapı, hiç de ortodoks olmayan fikir ve eylemlerle sarsılmaya başlamıştı zaten. Çiçek çocuklar, kavramsal sanat, fluxus ve performansın yakın tarihlerinde birçok saklı Solanas var. Josephine Donovan tarafından yazılan "Feminist Teori Amerikan Feminizminin Entelektüel Gelenekleri" ve Halil Turhanlı’nın ÇiviYazıları’ndan çıkan kitapları kaynak olarak önerilebilir.
Solanas’ın bu eylemden önce kaleme aldığı, yine son derece edepsiz bir dille yazılmış "Kıçınıza Girsin" diye bir oyunu da var. Bir süre önce kapanan Pazartesi dergisinin yayın yönetmeni Ayşe Düzkan’ın çevirdiği ve tüm dünya feministleri tarafından öncelikle içerdiği ironi itibariyle benimsenen öfkeli SCUM manifestoyu basan Sel Yayıncılık, "Kıçınıza Girsin" metnini de bulur bulmaz Türkçe’ye kazandırmayı planlıyor. Andy Warhol bir ara bu metni filmleştirmeyi düşünmüş, sonra da yazılı tek kopyayı kaybettiği için bu proje güme gitmişti.
Son aylarda Türkçe feminist kütüphanemize başka önemli katkılar da oldu. "Feminist Tarih Yazımında Sınıf ve Cinsiyet" Leonore Davidoff; "Vajina Monologları" Eve Ensler; "Feminizm Herkes İçindir" Bell Brooks; "Memenin Tarihi" Marilyn Yalom ile "90’larda Türkiye’de Feminizm" ve "Feminist Tiyatro Metinleri" adlı derlemeler son derece önemli. Kate Millet’in "Fahişelik Dosyası"ndan yola çıkan bir okumayla, Fügen Yıldırım’ın toparladığı "Fahişeliğin Öbür Yüzü" de kadın - erkek her feministin ilgisini çekecek bir röportaj kitabı. Fikirleri refaransa dönüşen feminist düşünür sol - varoluşçuluk - feminizm üçgeninde bir dönem klasiği olan Simone de Beauvoir’ı anmadan geçmeyelim. Ve tabii yazarın "The Second Sex / İkinci Cinsiyet" (1949) adlı kitabını. Beauvoir ve Susan Sontag’ın, Julia Kristeva ve Amerikalı feministlerin hiç sevmediği feminist yazar Camille Paglia’nın başı çektiği bir grup yazarın eksik külliyatlarının Türkçe’ye girmesini bekliyoruz şimdi.
Feminist literatür, tabii ki bu yazıda adı geçen yazarlar ve çalışmalarla sınırlı değil. Biz 2001 - 2002’de çıkan kitaplardan mütevazı bir derleme yaptık. Konuya derinlemesine girmek isteyenleri feminist edebiyatın başyapıtlarını yayımlayan yayınevlerine yöneltmek lazım.
Apolloncu değil, Dionisoscu; doğayı üreten değil, doğayla mücadele eden bir dünya için daha çok bilmeye mecburuz.













































EN ÇOK OKUNANLAR

KEŞFETYENİ

İlgili Haberler