Anais Nin, 1903’te Paris yakınlarında doğdu. Meşhur günlüğünü yazmaya Fransa’dan New York’a doğru gittiği gemide, ailesini terk eden babasına seslendiği mektupla başladı. Modellik, dansçılık ve öğretmenlik yaptı. Otto Rank’ın yanında pratisyen psikanalist olarak çalıştı. 1923’de bankacı Hugo Guiller ile evlenerek Paris’e taşındı. Kocasıyla birlikte bir çok avangard sanatçıyı madden destekliyorlardı. Bunların arasında Anais’in sanatsal ve fiziksel girdaplar, tutkulu çarpışmalar yaşadığı Henry Miller da vardı. Henry Miller ve Anais Nin, 1931’de tanışıp Miller’ın eşi June’un da dahil olduğu bir üçlü ‘aşk’a tutuldular. Bu hikâye Philip Kaufmann rejisiyle sinemaya "Henry and June" (1990) adıyla aktarılmıştı. II.
Dünya Savaşı’ndan hemen önce yeniden New York’a taşınan Nin, erotik hikâyelerini ‘fahişelik dünyasındaki maceralar’ olarak yorumluyordu. ‘Alışılmadık bir edebiyat fahişeliği evinin madamı’ Anais, New York’ta da ‘sanatçı sponsorluğu’na devam etti. Paris’teyken nasıl etrafında vahşet tiyatrosunun babası Antonin Artaud gibi ‘dişi’ karakterleri topladıysa, NY’de de Greenwich Village anarşistleriyle temas halindeydi. Yaşamı, Los Angeles ve New York arasında, kocası ve genç aşığı Rupert arasında bölünmüştü. Anais, sanatçılardaki erotizm yoğunlaşmasının edebi olarak aklanmasını sağlayan bir tür ‘rahip’ gibi çalışıyordu. Erotiğin içine yaşamın, fikir ve derinliklerin girmesini savunuyordu. Yoksul sanatçıların buluştuğu salonunda Quaker yulafı eşliğinde tartışırlardı. Çok tok oldukları söylenemezdi. Zaten Anais’e göre en iyi erotik kitaplar boş midelerle yazılırdı! Açlık, imgelemi harekete geçirirken cinsel gücü arttırmadığı için edebi erotizm tavana vuruyordu! Çivi Yazıları’nın derlemesine adını veren öykü "Elena", yazarın çoklu aşk kurgusunun doruğuna çıktığı, psikanalizin ön planda olduğu parçalardan biri. Elena ve âşıkları arasında geçen hikâye, tahrik edici bir dil ve sinematografik bir görsel zenginliğe sahip. Ancak bir tür parçalı anlatım metodu kullanıldığı için çarçabuk atlanan sahnelerden erotizm adeta üzerinize hücum ediyor. Peronda yalnız beklerken "Lady Chatterley’nin Aşığı"nı okuyan genç yazar Elena’nın içinde hiç bilmediği duyarlılıklar açlığını kızıştıran Lawrence, onu, tanımadığı ama kurtulmak da istemediği bir adamın cinsel aurasına doğru itiyor. Uyandırılan kadınlık tüm doyumsuzluğuyla, pervasızca erkekler ve kadınlar arasında dolaşmaya başlıyor.
Anais Nin, erotik bir kalem olarak şiirsel bir dil kullanıyor, görünen gerçeğin ötesinde bir kurgu olduğunu okuyucusuna hissettiriyordu. Nin, erken dönem feminist harekete ait kült bir karakterdi. Yoğun olarak günlükleriyle tanınsa da romanları, nefis erotik hikâyeleri ve sürrealist tarzda yazdığı şiirleriyle de kendine benzersiz bir yer edindi. Yazdıkları, aynı "Elena" gibi ‘edepsiz’liklerine ek olarak derin ve duyarlıydı. 1977 yılında kanserden ölmeden önce 1973’te Philadelphia College of Art’ın doktorayla onurlandırdığı Anais Nin, 1974’te ise National Institute of Arts and Letters’a seçilmişti.
Anais NinÇeviren: Münire Yılmaer
175 s.
Fiyatı: 7.300.000 TL.
Çiviyazıları