BM Çağdaş Sanat Merkezi’nin cool Beral Madra’sına saygım sonsuzdu. Ancak yazdığı gerçekle ilgisi olmayan kendi gerçekleri beni hayal kırıklığına uğrattı
Beral Madra’nın, geçtiğimiz sezonun bir değerlendirmesini yaptığı yazısı Radikal gazetesinde yayımlandı. Bu yazı şaşırttı, kızdırdı ve gerçekten beni çok üzdü. Üzdü, çünkü bir zamanların ilk kuratorü, kuratorün ne demek olduğunu öğrendiğim, BM Çağdaş Sanat Merkezi’nin gözlüklü, cool Beral Madra’sına saygım sonsuzdu. Ancak yazıda yazdığı gerçekle ilgisi olmayan kendi gerçekleri beni hayal kırıklığına uğrattı.
Değerlendirmesinde, geçmiş sezonun en iyi sergileri kendisinin de danışmanlığını yaptığı kurumların sergileriydi. Bir Joseph Kosuth sergisi, bir Joseph Beuys sergisi bir Ölüm Beni Uyanık Tutuyor Sergisi... Evet, bu sergiler gerçekten uluslararası sergi özlemi, hasreti çeken, çağdaş sanat müzesiz İstanbul’a iyi gelmişti ama biraz geç gelmişti. Bu gecikmeyi ancak sergideki şahane(!) yapıtlar silebilirdi ama 2000 şahane bir yapıt görmek için oldukça ileri bir tarihti. Büyük öyküler, tarihi şaşırtacak nitelikler, Madra’nın deyimiyle dünyayı değiştirebilecek öyküler için vakit çok geçti. Reklamla tabii ki sanat iç içe girmişti. Michalengelo 80’lerden beri tişörtlerde Floransalıyla buluşmuyor muydu? Kahramanlar ve onların kahramanlık öykülerinin zamanı değildi. Küçük hikâyeler üzerinden lokal içerikli işler yapmanın dönemi çoktan başlamıştı.
Madra yanılıyorMadra yazısında Ayşe Erkmen, Halil Altındere, Gülsün Karamustafa, Hale Tenger, Bülent Şangar, Serkan Özkaya, Aydan Mürtezaoğlu, Füsün Onur ve Selim Birsel’in sadece Avrupa’daki Türk azınlığının çok olduğu şehirlerde sergiler açabildiklerini söylüyor ve şöyle diyordu:
“Ne ki bu sanatçılar bu tür sergiler dışında varlık göstermiyor."
Madra yanılıyor. Söylediği isimlerin her birinin yurtdışında nasıl etkinlikler gösterdiğini bilmiyorsa, o zaman çağdaş sanatlar sahnesinde tüm olan bitenleri izlemiyor. İzliyorsa da beğenmiyor. Ama hem dünyada yapılan uluslararası bienalleri beğenmiyor hem de yazısında dediği gibi, Turkcell
hisse senetlerinin New York borsasında satılmasını bir gelişme olarak görüyorsa, Madra çelişkili. Çünkü hem bir pazar olduğunu, sistemden kaçmanın mümkün olmadığını biliyor ve sanatçıya yatırım yapma zamanın geldiğini söylüyor. Türk sanatçılarını çekingen, içe dönük buluyor.
Arco2000 Fuarı’ndaki tek TürkAyşe Erkmen’in, Gülsün Karamustafa’nın ve Hale Tenger’in dışarıdaki projelerinin nasıl ses getirdiğini yabancı basın, Türk basınından daha çok biliyor. Halil Altındere, Aydan Murtezaoğlu, Serkan Özkaya, Bülent Şangar’ın, Gülsün Karamustafa’nın ve Ayşe Erkmen’in izinden yurtdışına açıldıklarını çok iyi biliyorum. Bu sanatçıların yurtdışına bienallere ve sergilere davet edilmelerinden sonra genç kuşağı da arkalarından sürüklediklerini de... Çağdaş sanat adına bu tür sürüklenmelerin de 90’lardan önce hiç olmadığını da.
Gelelim bu ismi sayılan sanatçıların davet edildikleri yerlerdeki Türk azınlıklara... İrlanda’da kaç milyon değil kaç tane Türk yaşayabilir?
Ev + A 2000 Sergisi’nden bahsediyorum. Ya da Santa Fe’de sadece bir Türk kızın yaşadığını biliyor musunuz? Kore’de peki? Avusturya’nın Linz şehrinde binlerce Türk yaşıyor olabilir mi? Cream adlı dünyanın en iyi 100 sanatçısının yer aldığı kitapta tek Türk sanatçının kim olduğunu biliyor musunuz? Bu da mı dışarı açılamamanın bir göstergesi?
Bülent Şangar, Cream adlı derginin tek Türk sanatçısıydı. Dünyanın en iyi 10 küratorünün hazırladığı kitapta yer alan sanatçı bununla ilgili basına bir bülten bile yollamamıştı. Kendi bildiği yoldan da hiç şaşmamıştı. Bunu da biliyorum.
Çok şaşırıyorumBaşka bildiklerim de var. Ayşe Erkmen ve Hale Tenger’in dünyanın sayılı iyi bienallerinden Manifesta’nın birincisine, Kutluğ Ataman’ın ikincisine ve bu yıl üçüncüsü düzenlenen Avrupa Bienali Manifesta’ya Bülent Şangar’ın, katalog konuğu olarak da Vahit Tuna’nın katıldığını da biliyorum.
Brezilya’da yaşayan Türk azınlığından da hiç haberim yok nedense.
24. Sao Paolo Bienali’ne katılan üç Türk sanatçısının Madra’nın etkinlik gösteremeyen sanatçılar listesinde yer aldıklarını da görüyorum ve çok şaşırıyorum.
Geçmiş sezona dönersek, yine Bülent Şangar’ın, Arco2000 adlı dünyanın en kaliteli sanat fuarında bir proje odasında işini Galeri Nev sponsorluğu sayesinde sergileyebildiğini, bu yapıtı gören kuratörlerin Manifesta için sanatçı seçmeye, İstanbul’a geldiklerini de biliyorum. Ayrıca Arco2000’de tek bir yapıtın satıldığını, o yapıtın da fuarın tek Türk sanatçısı olan Bülent Şangar’a ait olduğunu da biliyorum.
Yine geçtiğimiz sezon Halil Altındere’nin Avusturya’nın Linz şehrinde düzenlenen “Sosyal Makine Olarak Para" sergisine Warhol, Vostell’lerin işlerinin yanında katıldığını biliyorum. Çünkü oradaydım. Manifesta’da olduğum gibi. Türk sanatçılarının nasıl etkinlik gösterdiklerini gördüm çünkü gözlerimle.
Bırak oryant’ini dağınık kalsınSerhat Kiraz, gökteki yıldız fallarını gösteredursun Madra’nın etkinlik gösteremeyen sanatçı listesindeki tüm sanatçılar fazlasıyla etkinlik gösteriyorlar. Ayşe Erkmen’i savunmaya zaten benim kalıbım yetmez, birikimim elvermez. Ya da diyelim yetti, Milliyet’in o kadar çok sayfası yok!
Oryantalizm cebimizdedir, çünkü biz arada derede bir yerdeyizdir. Doğrudur. Küreselleşme adına yanlış konseptli sergiler düzenlenmektedir. Bu da doğrudur. Ama kendi samimiyetine inanan sanatçılar, ceplerinde taşıdıkları coğrafyanın farkında olduktan sonra bunun kimseye bir zararı olmaz, bilakis faydası olur... Dünyayı değiştirmek için çok geç, dünyaya ilişkin küçük bir cümle etmenin ise tam zamanı. Şimdi reklamlar:
Bırak oryant’ini dağınık kalsın! Ya da etkinlik hiçbir şeydir, sanat her şey!