25.02.2015 - 15:58 | Son Güncellenme:
Filmin büyük bir bölümünü Almanya’da çektik ancak Türkiye ve Meksika ayakları da oldu. Özellikle filmin rüya sahneleri Mardin ve Tuz Gölü’nde çekim yapmamız için büyük fırsat sağladı. Tolga Şahintolga.sahin@milliyet.com.tr
İlk önce rüyalara kafayı takan bir kızın hikayesini konu almak istedik. Daha sonra böyle bir olay olduğunu öğrendik. Almanya da yaşayan Esra’nın telefonuna ulaştık. Aslında ilk ulaştığımızda bizi ciddiye almadı ve belgeselini çekeceğimizi zannetti. Telefonunu öylesine vermiş fakat biz karşısına çıkınca çok şaşırdı.
Bir gün kafede oturup 10 saat boyunca kayıt alıp hayat hikayesini dinledik. Sonra da oynar mısın demedim ‘Sen oynayacaksın’ dedim ve kayıtsız bir şekilde kendisi de tabi ki dedi. Senaryo yazım sürecinde biz Esra ile birlikte her sahneyi oynayarak geçirdik.
Daha sonra kamera karşısına geçtiğimizde Esra gayet rahat kendinden emin olarak karşımıza çıktı ve verilen sahnelerin altından o kadar başarıyla kalktı ki ne kadar doğru bir karar verdiğimizi gördük. Bence Esra sektöre sadece Türkiye üzerinden değil Almanya üzerinden dünyaya güçlü bir oyuncu olarak kazandırıldığı hissi beni çok mutlu ediyor açıkçası.
Bütün bu hikayeyi Erdoğan’a anlattığımda kendisi çok beğendiğini ve inandığını söyledi. Bize çok destek oldu. Filmin yapım ortaklığını BKM olarak üstlendi. Ayrıca Yılmaz, sadece beğenmekle kalmadı filmde misafir oyuncu olarak da rol aldı. Bence Yılmaz’ın rol alması yıllarca bu film izlendiğinde hep hatırlanacak bir renge imza attı. Bu yüzden çok teşekkür ediyorum.
Kendi hikayesini anlatırken verdim bu kararı. O kadar güzel anlatıyordu ki hayat hikayesini kendisine yapabilir misin bile demedim sen oynayacaksın dedim ve o da bana acaba bile demeden yapabilirim dedi. Dolayısıyla bu karşılıklı bir özgüvendi. Bu özgüveni garipseyen bir süreçte yaşadık yakın çevremizde nasıl yani olur mu böyle şey büyük risk diyenlerde oldu. Ama bazen insanın büyük başarılar yakalayabilmesi için bu tür büyük riskleri alması gerekiyor.
Ben kendimi fazla kestiremiyordum, güvenmiyordum da açıkçası son ana kadar ben yapamam ben yapamam diyerek yönetmenimin arkasında sürüklenen bir tiptim. Ben elimden geleni yaptığımı düşünüyorum. Benim ilk sahnem ilk kamera önüne çıkışımdı.
Bende nefret yok öfke oluyor sadece, sinirlendiğim zamanlarda. İnsanları çok seviyorum çocukluğumdan beri öyleyim. İnsanlara çok bağlıyım ve sınırlarım yok. Hayatımı hep bir bilinmeze girerek geliştirdim.
Filmde çıplak sahneleri hakkında gelen sorulara İnal, ’Biz zaten çıplağız, doğduğumuzdan beri çıplağız, tenimiz bir giysi ’ dedi.Çok arkadaşım var ve bunların hepsi 15-20 yıllık olan insanlar. Arkadaş olduğun kişiyle sağdık kalacaksın, seveceksin, inişleri çıkışları olacak ve kalp kırılacak ancak biz birbirimizi bırakmadığımız sürece inanılmaz bir bağ oluşuyor bu da arkadaşlığımızın uzun süre ilerlemesini sağlıyor. Bu da bize her zaman iyi hissettiriyor.
İnal hareketlerimizi davranışlarımızı gerçekleştirirken olumsuz bir durumla karşılaştığımızda ilk önce kendimize bir bakmalıyız acaba böyle olmasının sebebi ben miyim bunu normal hayatımızda pek başaramıyoruz yani şuursuz yaşıyoruz.
Bu dünya da ki herkesi sevmek istiyorum, her canlıyı sevmek istiyorum. Ama ilk önce kendimizi sevmemiz gerekiyor tabi ki.
Kalbimiz göğsümüzde güzeldir onu başkasının eline verdiğimiz zaman olay bitmiştir. Sevmek sorumluluk üstlenmektir. Zaten sevdiğin zaman sen atlayacaksın onun önüne bunu planlamana gerek yok. Kadın ve erkek sorumlu olduğu şeyleri yapmalı kimse kimsenin üzerine sorumluluk yıkmamalı. Kendini yanında sevdiğin zaman o insana aşık oluyorsun. O da bağımlılık yaratıyor.